Üveitlerde Optik Koherens Tomografide Tespit Edilen Maküler Değişikliklerin Klinik Bulgular ile İlişkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 396-400
Aralık 2011

Üveitlerde Optik Koherens Tomografide Tespit Edilen Maküler Değişikliklerin Klinik Bulgular ile İlişkisi

Turk J Ophthalmol 2011;41(6):396-400
1. Çukurova Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Adana, Türkiye
2. Çukurova Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali,?Adana, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 11.02.2011
Kabul Tarihi: 02.06.2011
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Üveit tanısı konulan olgularda tarayıcı lazer optik koherens tomografi (OKT) cihazı ile tespit edilen maküler değişiklikleri değerlendirmek, bulguların hastalığın klinik aktivasyonu ile ilişkisini araştırmak.

Ge­reç ve Yön­tem:

Uvea-Behçet biriminde üveit tanısı ile takip edilen olgular çalışmaya dahil edildi. Fundus incelemesini engelleyen ortam opasitesi (katarakt, vitreus kondansasyonu, korneal opasite gibi) olan olgular çalışmaya alınmadı. Olguların üveitin aktif ve inaktif olduğu dönemlerindeki görme keskinlikleri, OKT incelemesinde saptanan makula kalınlıkları, fotoreseptör iç ve dış segment bandı bütünlükleri değerlendirildi.

So­nuç­lar:

Çalışmaya 19 hastanın 26 gözü dahil edildi. Yedi kadın, 12 erkek hastanın yaş ortalamaları 39±11 (21-66) idi. Anatomik lokalizasyona göre 2 olguda ön, 10 olguda arka ve 7 olguda panüveit mevcuttu. Tüm gözler ele alındığında; aktif dönemdeki ortalama makula kalınlığı (335,38±113,88 µm), inaktif döneme göre (235,96±48,38µm) istatistiksel olarak anlamlıölçüde daha yüksek (p=0,025) bulundu. Aktif dönemdeki gözlerin %65’inde fotoreseptör iç-dış segment bütünlüğü bozulmuş iken, inaktif dönemde %30,8 gözde anatomik bütünlüğün tekrar sağlanmış olduğu görüldü.

Tartışma:

OKT, üveit aktivasyonunun makulaya etkisini değerlendirmede önemli bilgiler sağlamaktadır. Bu yöntemle elde edilen veriler klinik bulgularla oldukça paralellik göstermektedir. Sonuç olarak; OKT, üveit hastalarının takibinde ve tedaviye yanıtının değerlendirilmesinde invaziv olmayan faydalı bir yöntemdir. (Turk J Ophthalmol 2011; 41: 396-400)

Giriş

Makula ödemi, üveitlerde görme azlığının önemli bir sebebidir.1-4 Erken tanı ve tedavi görme prognozu açısından önemlidir. Uzun süre devam eden makula ödemi makulada kalıcı morfolojik değişikliklere yol açarak görme keskinliğini düşürmektedir.1 Bu olgular için görme prognozunun tayininde güvenilirliği ve duyarlılığı yüksek tanısal yöntemler gerekmektedir. Optik koherens tomografi (OKT); invaziv olmayan, vitreoretinal ara yüzey, retina katmanları ve kalınlığı hakkında oldukça güvenilir bilgiler veren objektif bir inceleme yöntemidir. Bu özellikleri OKT’yi üveitik makula ödeminin tanı ve takibinde değerli kılmaktadır.5-10 Markomichelakis ve arkadaşlarıüveitik makula ödemi için 3 temel OKT görüntüsü tariflemiştir. Bunlar; kistoid makula ödemi, sünger görünümünde diffüz retinal kalınlaşma ve seröz retina dekolmanıdır.11

Bu çalışmada çeşitli etyolojilere bağlı gelişen üveitlerin aktif ve inaktif dönemlerindeki makula kalınlık değişimlerini incelemek ve OKT verilerinin klinik bulgular ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Uvea-Behçet biriminde üveit tanısı ile takip edilen 19 hastanın OKT görüntüleri retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya dahil edilmeme kriterleri; OKT analizini engelleyen patolojiler (korneal opasite, olgun senil katarakt, vitre içi hemoraji/kondansasyon, nistagmus ve ekzantrik fiksasyon) ve görme azlığının üveit dışı nedenleri (ambliyopi, optik sinir hastalıkları, maküler delik/skar, diyabetik makulopati) olarak belirlendi. Hastaların tüm kontrol vizitlerinde görme keskinliği, biyomikroskopi, göz içi basıncıölçümü ve fundus incelemelerini içeren tam oftalmolojik muayeneleri yapıldı. Tüm hastaların Snellen eşelinde görme keskinliği ölçümleri yapıldı.

OKT analizi öncesinde hastaların inceleme yapılacak gözlerine midriyatik damla (Tropikamid %0,5) damlatılarak ölçüm için yeterli midriazis sağlandı. Tüm ölçümler tarayıcı lazer optik koherens tomografi cihazı ile (Spectral OCT/SLO [Opko/OTI, Inc., Miami, FL] ) aynı kişi tarafından ve üçer defa yapıldı. Üçölçümden elde edilen merkezi makula kalınlığı değerlerinin ortalamaları kaydedildi. Fovea merkezinden geçen kesitlerde retinal anatomi değerlendirildi. Bu değerlendirmede makula ödemi tipi, fotoreseptör tabakasının iç segment ve dış segment (FİDS) bandının yapısal bütünlüğü ele alındı. OKT görüntüleri, tanılar konusunda bilgi verilmeyen ve ölçümleri yapan kişiden farklı bir gözlemci tarafından değerlendirildi.

OKT analizleri üveitlerin aktif ve inaktif olduğu dönemlerde yapıldı. Aktif hastalık dönemi; primer hastalığın özelliklerini taşıyan inflamatuvar bulguların (tindal, keratik presipitat, vitritis, vaskülit, retinit gibi) şiddetli olduğu, görme keskinliğinde hızlı ve belirgin azalma tespit edilen zaman olarak kabul edildi.  İnaktif hastalık dönemi ise, inflamatuvar bulguların en hafif düzeyde olduğu veya tamamen kaybolduğu zaman olarak kabul edildi. Verilerin istatistiksel analizinde 'Paired samples T ' testi kullanıldı.

Sonuçlar

Çalışmaya 12 erkek, 7 kadın 19 hastanın 26 gözü dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 39±11 yıl (21-66 yıl) idi. Üveit, 7 hastada (%37) bilateral, 12 hastada (%63) unilateral idi. Hastaların klinik ve demografik özellikleri Tablo 1’de sunulmuştur.

Üveit etyolojileri sırasıyla; Behçet hastalığı (6 hasta), sarkoidoz (2 hasta), serpijinöz koroidit (1 hasta), sempatik oftalmi (1 hasta), Harada hastalığı (1 hasta), HLA B27 (+) ön üveit (1 hasta), idiopatik (7 hasta) idi (Tablo 2).

Üveitin akut fazından remisyona kadar geçen süre ortalama 27±11 gün (14- 42 gün) idi. Akut dönemde tüm hastalara sistemik immünosupresif tedavi verildi. Ayrıca 8 hastanın 10 gözüne peribulber steroid enjeksiyonu yapıldı.

Ortalama görme keskinliği üveitin aktif döneminde 0,27±0,23 (0,016-0,8) iken inaktif döneminde 0,4±0,3 (0,016-1) olarak tespit edildi. Hastalık aktivitesi azaldıkça görme keskinliğinde tespit edilen artış istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,017). Makula kalınlığıüveitin aktif döneminde inaktif dönemine göre (sırasıyla ortalama 335,38±113,88 µm ve 235,96±48,38 µm, p= 0,025) istatistiksel olarak anlamlıölçüde daha yüksek bulundu.

Hastalarda üveitin anatomik lokalizasyonu ve aktivasyonuna göre görme keskinliği ve maküler kalınlık değişimi tablo 3’de sunulmuştur.

Aktif dönemde, arka üveitli gözlerin tamamı (14 göz) ve panüveitli 9 gözün 3’ü olmak üzere toplam 17 gözde (% 65) FİDS bandı bütünlüğünün bozulmuş olduğu tespit edildi. İnaktif dönemde ise bu 17 gözün 5’inde (%30,8) anatomik bütünlüğün tekrar sağlandığı görüldü. Aktif dönemde FİDS bandı bütünlüğü bozulmuş olan gözlerin, inaktif dönemdeki FİDS bandı bütünlüğü ve görme keskinliği değişimleri Tablo 4’de sunulmuştur.

Aktif dönemde 18 gözde (%69,2) diffüz makula ödemi, 4 gözde (%15,4) kistoid makula ödemi, 4 gözde (%15,4) seröz retina dekolmanı ile birlikte diffüz makula ödemi tespit edildi. İnaktif dönem OKT görüntüleri incelendiğinde; aktif dönemde diffüz makula ödemi olan gözlerin 10’unda ödemin azaldığı, 6’sında foveanın atrofik yapıda olduğu, 2’sinde ödem görüntüsünün değişmediği tespit edildi. Aktif dönemde kistoid makula ödemi olan 4 gözde inaktif dönemde intraretinal sıvının azaldığı gözlendi. Yine seröz retina dekolmanının inaktif dönemde 1 gözde azaldığı, 3 gözde tümüyle rezorbe olduğu görüldü.

Resim 1 ve 2’de 2 olgunun üveitin aktif ve inaktif olduğu dönemlerdeki makula OKT görüntüleri izlenmektedir.

Tartışma

OKT, makulanın etkilendiği hastalıklarda görme keskinliği ile korele veriler sunmaktadır.12-14 Bu nedenle özellikle makula ödeminde OKT, görme prognozunun tayininde ve tedaviye yanıtın izleminde oldukça yararlı bir yöntemdir.

Diyabetik makula ödeminde OKT bulgularının incelendiği çalışmalarda, makula kalınlığı ile görme keskinliğinin negatif korelasyon gösterdiği bildirilmektedir.12,15-17 Ancak üveitli olgularda makula kalınlığı ile görme düzeyi arasındaki ilişki konusunda literatürde farklı görüşler bildirilmektedir. Bazıçalışmalar makula kalınlığı ile görme keskinliğinin doğrudan ilişkili olduğunu bildirirken, bazıları ise bu iki parametre arasında zayıf korelasyon olduğunu belirtmektedir.1,11,14,18 Bizim çalışmamızda üveit hastalarında makula kalınlığı arttıkça görme keskinliğinin azaldığı görüldü.

Üveit olgularında tedaviyle maküler değişimlerin araştırıldığı bir OKT çalışmasında, diffüz makula ödemi ve seröz retina dekolmanının hızla rezorbe olduğu, kistoid maküler ödemin tedaviye daha dirençli olduğu bildirilmektedir.18 Bu çalışmada özellikle iç retina tabakalarındaki kistoid maküler ödemin tedaviye daha az yanıt verdiği vurgulanmaktadır. Bizim çalışmamızda ise kistoid makula ödemi olan 4 gözde inaktif dönemde ödemin azaldığı görüldü, bu yönden diffüz makula ödemi olan gözlere göre farklılık saptanmadı.

Fotoreseptör tabakasının yapısal bütünlüğü maküler hastalıklarda görme prognozu açısından önemlidir. Retinal ven tıkanıklığına bağlı gelişen makula ödeminin araştırıldığı  bir çalışmada ödemin azalması ile fotoreseptör iç-dış segment bütünlüğünün tekrar oluştuğu ve bu gözlerde görme prognozunun daha iyi olduğu bildirilmektedir.19 Bizim çalışmamızda da fotoreseptör bütünlüğü bozulmuş olan her 3 gözden 1’inde inaktif dönemde yapısal bütünlüğün tekrar sağlandığı görüldü. Ancak anatomik bütünlük ile görme keskinliği artışı arasında güçlü bir ilişki bulunamadı. Bu sonuç, ele alınan göz sayısının az olmasına bağlandı. Ancak daha kesin sonuçlar, daha geniş ve spesifik üveit serilerinde yapılacak kontrollüçalışmalar ile sağlanabilir. Fotoreseptör tabakası yapısal bütünlüğünün arka segmenti tutan üveitlerde bozulmuş olduğu gözlendi.

Sonuç olarak bu çalışmada  üveitte maküler OKT incelemesinin tanısal ve prognostik veriler sağladığı, bu hastaların takibinde faydalı bir inceleme yöntemi olduğu tespit edildi.