Oküler Nabız Amplitüdü ile Gözün Yapısal Özellikleri ve Sistemik Kan Basıncının İlişkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 364-367
Aralık 2011

Oküler Nabız Amplitüdü ile Gözün Yapısal Özellikleri ve Sistemik Kan Basıncının İlişkisi

Turk J Ophthalmol 2011;41(6):364-367
1. Pamukkale Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Denizli,?Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 17.02.2011
Kabul Tarihi: 04.07.2011
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Giriş:

Sağlıklı erişkinlerde oküler nabız amplitüdü ile gözün yapısal özellikleri ve sistemik kan basıncının ilişkisini araştırmak.

Yöntem ve Gereç:

Elli bir sağlıklı bireyde rutin oftalmolojik muayeneye ek olarak, Pascal dinamik kontür tonometre ile oküler nabız amplitüdü, korneal kalınlık, ön kamara derinliği, aksiyel uzunluk, sistolik ve diastolik arteryel kan basıncıölçüldü. Oküler nabız amplitüdü ile ilişkili faktörler istatistiksel olarak değerlendirildi.

Sonuçlar:

Çalışmaya dahil olan 51 hastanın yaş ortalaması 30,98±14,4 (16-66) idi. Hastaların 14’ü (%27,5) erkek, 37’si (%72,5) kadındı. Hastaların oküler nabız amplitüdü, aksiyel uzunluk, ön kamara derinliği, santral korneal kalınlık, sistolik ve diastolik basınç ortalamaları sırasıyla 2,4±0,8mmHg, 23,4±0,8mm, 3,2±0,3mm, 547,2±30,7µm, 118,2±8,8mmHg, 76,8±4,6mmHg saptandı. Korelasyon analizi sonucunda yaş, cinsiyet, santral korneal kalınlık, ön kamara derinliği ve sistemik tansiyon oküler nabız amplitüdü ile ilişkili bulunmazken, göz içi basıncı ile oküler nabız amplitüdü arasında anlamlı bir ilişki saptandı (p=0,000). Çoklu lineer regresyon analizi ile değerlendirildiğinde ise aksiyel uzunluk ve göz içi basıncının oküler nabız amplitüdünü bağımsız olarak etkilediği saptandı. Düşük oküler nabız amplitüdünün düşük göz içi basıncı ve uzun aksiyel uzunluk ile ilişkili olduğu izlendi.

Tartışma:

Oküler nabız amplitüdü ile aksiyel uzunluk ve göz içi basıncı arasında anlamlı bir ilişki bulundu. Oküler nabız amplitüdünün yaş, cinsiyet ve gözün ön segment yapısal özelliklerden etkilenmediği gösterildi. (Turk J Ophthalmol 2011; 41: 364-7)

Giriş

Oküler nabız amplitüdü (ONA), sistolik ve diastolik göz içi basıncı (GIB) arasındaki fark olarak ifade edilmektedir. Bu fark, koroidal perfüzyonun bir indirek göstergesi olarak kabul edilmektedir.1 ONA değişikliklerinin başta glokom olmak üzere değişik hastalıklarda önemli olabileceği belirtilmiştir.2,3

Dinamik kontür tonometre, transkorneal metod ile GIB ve ONA’nüölçebilen bir non-invaziv tonometredir. Yaklaşık 5 ile 8 sn arasında, saniyede 100 GIB ölçümü yaparak, dinamik GIB ölçümü gerçekleştirmektedir. Bu sayede, sistolik ve diastolik GIB arasındaki fark olan ONA değeri elde edilmektedir.1,4,5

GIB ölçümlerinin korneal yapısal özelliklerden etkilendiği daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Özellikle Goldmann aplanasyon tonometresi ile yapılan ölçümlerin ince ve kalın kornealarda farklılık gösterdiği bilinmektedir.6,7 Dinamik kontür tonometrenin, ölçüm yapan konkav ucunun korneaya tam olarak oturması nedeniyle korneal kalınlıktan Goldmann aplanasyon tonometresine göre daha az etkilendiği saptanmıştır.1,8

Bizim bu çalışmadaki amacımız, sağlıklı erişkinlerde ONA ile gözün yapısal özellikleri ve sistemik tansiyonun ilişkisini araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem

Etik kurul onayını takiben Pamukkale Üniversitesi Göz Hastalıkları polikliniğinde muayene olan 16-70 yaş arası sağlıklı kişiler çalışmaya dahil edildi. Sistemik vasküler hastalık (diyabetes mellitus, hipertansiyon vb.), kronik sistemik hastalık, kardiak ve pulmoner hastalık, vaskülit, gebelik, oküler travma, korneal anormallikler (ödem, skar, distrofi), geçirilmiş oküler cerrahi, glokom, üveit, kronik sistemik ve oküler ilaç kullanma öyküsü bulunan hastalar çalışma dışı bırakıldı.

Refraksiyon muayenesi, göz içi basınçölçümü, ön ve arka segment muayenesini içeren rutin oftalmolojik muayeneye ek olarak korneal kalınlık, gözün aksiyel uzunluğu, oküler basınç amplitüdü ve sistemik arteriyel kan basıncıölçüldü.

ONA ölçümünde  Pascal dinamik kontür tonometre (Ziemer Ophthalmic Systems AG, CH-2562 Port, Switzerland) kullanıldı. Kontür tonometre ile göz içi basıncı ve oküler nabız basıncıölçülürken, üretici firma tarafından önerildiği şekilde, 1, 2 ve 3. kalite ölçümleri kabul edildi. Kalite skoru 1 ise tek ölçüm, kalite skoru 2 veya 3 ise ardışık 3 ölçümün aritmetik ortalaması alındı, kalite skoru 4 veya 5 olan bireyler çalışma dışı bırakıldı.

Kontür tonometre ölçümlerinin tamamlanmasını takiben, korneal kalınlık, ön kamara derinliği, aksiyel uzunluk ve sistemik arteriyel kan basıncıölçüldü. Korneal kalınlık ultrasonik pakimetri (Nidek UP 1000 ultrasonic pachymeter, Nidek.Co.Ltd, Japan) ile ön kamara derinliği ve aksiyel uzunluk ölçümü ise biyometri cihazı (Humphrey A/B Scan 835, Carl Zeiss Meditec, Inc., USA) ile yapıldı. Hastaların sistemik tansiyonları, manuel olarak tansiyon aleti ile ölçüldü. Tüm hastalardan yazılı onam formu alındı.

Standardizasyonun sağlanması amacıyla tüm ölçümlerde sağ göz değerleri dikkate alındı. İstatistiksel analizde, Pearson korelasyon analizi ve çoklu lineer regresyon analizi kullanıldı.

Sonuçlar

Çalışmaya dahil olan 51 hastanın yaş ortalaması 30,98±14,4 (16-66) idi. Hastaların 14’ü (%27,5) erkek, 37’si (%72,5) kadındı. Hastaların ONA, aksiyel uzunluk, ön kamara derinliği, santral korneal kalınlık, sistolik ve diastolik basınç ortalamaları sırasıyla 2,4±0,8 mmHg, 23,4±0, 8mm, 3,2±0,3 mm, 547,2±30,7 µm, 118,2±8,8 mmHg, 76,8±4,6 mmHg saptandı.

Korelasyon analizi sonucunda yaş, cinsiyet, santral korneal kalınlık, ön kamara derinliği ve sistemik tansiyon ONA ile ilişkili bulunmazken, GIB ile ONA arasında anlamlı bir ilişki saptandı (Tablo 1). Çoklu lineer regresyon analizi ile değerlendirildiğinde ise yaş, GIB, aksiyel uzunluk, santral korneal kalınlık, ön kamara derinliği ve sistemik tansiyon parametreleri içinde aksiyel uzunluk ve GIB’nın ONA’nü bağımsız olarak etkilediği saptandı. Düşük ONA’nün düşük GIB ve uzun aksiyel uzunluk ile ilişkili olduğu izlendi.

Tartışma

Korneal kurvatür ve korneal kalınlığın, Goldmann aplanasyon tonometre ölçümleri üzerine etkili olduğu daha önce gösterilmiştir ancak korneal yapıların ONA üzerine etkisini değerlendiren çok az çalışma bulunmaktadır.6,7 Çalışmamızda ONA ile korneal kalınlık, ön kamara derinliği, sistolik ve diastolik kan basıncı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır ancak aksiyel uzunluğun, ONA ile ilişkili olduğu görülmüştür. Aksiyel uzunluk arttıkça, ONA'nde azalma izlenmiştir. Benzer şekilde, Kaufmann ve ark.9 sağlıklı gözlerde ONA ile gözün ön segment yapısı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Korneal kalınlık, korneal kurvatür, ön kamara derinliği, yaş ve cinsiyet ONA üzerine etkili bulunmazken, ONA ile aksiyel uzunluk ve GIB arasında ise anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Bu durum, gelen kan akımının geniş miyopik bir bulbusta, daha küçük bir bulbusa kıyasla, göreceli olarak daha düşük bir volüm değişikline sebep olacağışeklinde açıklanmıştır.9 Miyopik gözlerde skleranın daha ince olmasının, pulsatil volüm değişikliğine karşı daha düşük direnç sergilemesi nedeniyle de bu ONA’nü etkileyebileceği öne sürülmüştür.9-11 Bu bulgular sağlıklı gözlerde aksiyel uzunluk ve ONA ilişkisini araştıran farklıçalışmalarla da desteklenmiştir.8,10

Çalışmamızda ONA ile GIB arasında anlamlı bir ilişki saptanmış, GIB arttıkça, ONA’nün de arttığı görülmüştür. Literatürde de bu bulguyu destekleyen yayınlar bulunmaktadır.4,8-10,12,13 ONA ile GIB arasındaki ilişkinin, kardiyak sistol sırasındaki oküler volüm artışıyla ilişkili olabileceği düşünülmüştür. İnce kornealarda ONA’nün daha yüksek olduğu izlenmiş ve bunun ince korneaların potansiyel olarak daha elastik olmasından kaynaklanabileceği öne sürülmüştür.9

Çalışmamızda ONA ile sistolik ve diastolik kan basıncı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Literatürde ONA ile sistemik kan basıncı arasında ilişki bulan ve bulmayan çalışmalar mevcuttur.10,13,14 Grieshaber ve ark.10, ONA’nün sistemik kan basıncındaki değişikliklerden etkilenmemesinde, büyük damar yapılarında bulunan baroreseptörlerin katkısı olduğunu, baroreseptörler sayesinde, kan basıncının regüle edilerek, gözde stabil bir kan akımı sağlandığını ileri sürmektedir.

Nabız amplitüdü ve yaş arasındaki ilişki daha önce de farklıçalışmalara konu olmuştur. Sistemik nabız amplitüdünün yaşla birlikte arttığı, bunun geniş arterlerde yaşla birlikte ortaya çıkan yapısal değişikliklere sekonder olduğu ileri sürülmüştür.15 Öte yandan ONA’nün yaşla arttığını gösteren çalışmalar olduğu gibi, yaşla azaldığını ya da ilişkili olmadığını ileri süren çalışmalar da bulunmaktadır.9,13,16 Çalışmamızda ONA ile yaş arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.

Tek taraflı ya da çift taraflı ONA artışı ya da azalmasının, aort regürjitasyonu, vasküler stenoz veya arteriovenöz fistül gibi hastalıklarla birlikte olabileceği belirtilmiştir.17-19 Bu nedenle sağlıklı kişilerde ONA referens aralığının bilinmesi önem kazanmaktadır. Çalışmamızda ortalama ONA değeri 2,4±0,8 bulunmuştur. Farklıçalışmalarda sağlıklı gözlerde elde edilen ONA değerleri Tablo 2’de gösterilmiştir.

ONA değerinin bilinmesi, daha önce belirtilen bazı vasküler hastalıklar açısından uyarıcı olmasının yanı sıra özellikle glokom hastaları açısından da klinik önem taşıyabilmektedir. Yüksek ONA değerine sahip kişilerde kardiyak sistol sırasında daha fazla GIB fluktuasyonu olduğu, bu değerin 9 mmHg’ya dek çıkabildiği gösterilmiştir.4 Bilindiği gibi, GIB fluktuasyonları glokom hastaları açısından büyük bir öneme sahiptir.4 ONA değerinin kendisi de glokom açısından ayrı bir risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Düşük ONA değerlerinin normotansif glokom, primer açık açılı glokom ve glokomatöz görme alanı defektleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.22,23

Çalışmamızdaki zayıf yön, olgu sayımızın az olmasıdır. Olgu sayısı arttığında, ONA ile ilişkili parametrelerin daha net olarak ortaya çıkacağı düşünülmektedir. İkinci zayıf yön ise ONA ölçümü ile eş zamanlı ve kontinüe sistemik basınçölçülememiş olmasıdır. Bu durumda ONA ile sistemik kan basıncı ilişkisi daha net irdelenebilecektir.

Sonuç olarak, ONA ile aksiyel uzunluk ve GIB arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş, ONA’nün gözün ön segment yapısal özelliklerden etkilenmediği gösterilmiştir. Farklı hastalıklardaki oküler hemodinamik değişiklerin anlaşılması ile, non-invaziv ve kolay uygulanabilen bir yöntem olan ONA ölçümünün, tanı ve izlemdeki yeri belirlenebilecektir.