Oftalmik İğne Tipleri ve Sütür Materyalleri
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Derleme
P: 139-145
Mart 2012

Oftalmik İğne Tipleri ve Sütür Materyalleri

Turk J Ophthalmol 2012;42(2):139-145
1. Gülhane Askeri Tip Akademisi, Haydarpasa Egitim Hastanesi, Göz Hastaliklari Klinigi, Istanbul, Türkiye
2. Istanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Istanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 26.04.2011
Kabul Tarihi: 05.08.2011
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Oftalmolojide cerrahi ile uğraşan her cerrahın bilmesi gereken en temel konular iğne tipleri ve sütür materyalleridir. Hastayı ameliyat ederken gösterilen özenin yanında cerrahi esnasında kullanılan enstrüman, iğne ve sütür seçiminin dokuya uygun yapılmasının cerrahi başarıyı olumlu yönde etkileyeceği şüphesizdir. Bu derleme iğne tipleri ve sütür materyallerinin ayrıntılı incelenmesini, bunların seçiminde cerraha önerilerde bulunmayı ve güncel gelişmeleri aktarmayı amaçlamıştır. (Turk J Ophthalmol 2012; 42: 139-45)

Giriş

Sütür materyalleri ve iğneler hakkında bilinmesi gerekenler, uygunsuz iğne veya materyal kullanımının doku hasarı veya yara yerinde ayrılma gibi önemli sorunlara yol açabilmesi nedeniyle önemlidir. Örneğin travmayı takiben oluşan skleral rüptürün onarımında absorbe edilebilen sütür kullanımı yara ayrılmasına, cutting (kesici) yada reverse-cutting (ters kesici) iğne kullanımı koroidal ve/veya retinal hasara neden olabilmektedir. Cerrah yarayı kapatırken sütür, iğne, sütürlerin yerleşimi ve düğüm tipi seçimininin nasıl olacağıyla ilgili kararları vermek zorunda kalmaktadır.1

İğneler 

1959’dan önce gözlü iğneler(eyed needles) oküler sütürasyon için Amerika Birleşik Devletleri’nde oldukça yaygın kullanılmıştır.2,3 Bu iğneler elbise dikiş iğnesine benzer şekilde çalışmaktaydı. İnsizyona sadece tek kat sütür bağlanıp bırakılmasına karşın gözlü iğneye bağlanan sütür iki kat halinde geçirildiğinden dokuyu daha fazla travmatize etmekteydi.4 Sonuçta iğnenin geçtiği hat sütür çapından daha geniş olmakta ve bu da kaçağa eğilim oluşturmaktaydı. Üretim esnasında iğnenin dövülmesi yada iğneye kalıcı sütür eklenmesi 1914’te patent alarak popüler bir şekilde kullanıma girmiş ve oküler sütürasyon tekniklerinin gelişmesine yol açmıştır.

İğne Karakteristikleri ve Seçimi

Bir iğnenin performansını şeklinin ve yapısının belirlemesine rağmen üreticilerin kataloglarında genellikle şekil tanımlanırken metalürjik yapısı tanımlanmaz. Görevi sütürün dokudan geçmesini sağlamak olan iğnenin, çelik, demir, krom, nikel, manganez ve molibdenden yapılmış tipleri vardır. İğne uç, gövde ve sütürün yerleştirildiği bölge olmak üzere 3 temel bölümden oluşur. Spesifik bir iğne tipini tanımlayıcı özellikler ise eğrilik (1/4 , 3/8 yada 1/2 daire), kiriş uzunluğu, yarı çap, iğne boyu, iğne kalınlığı ve kesici uç kenarıdır (Resim 1).

Mikrosütürasyonda küçük iğne oluşturulması amacıyla kullanılan iki temel yöntem lazer delme ve kanal sabitleme ile iğne sonuna sütür eklenmesidir. Laser delmede iğne sonu boyunca bir delik oluşturularak delik içine sütür sıkıca kapatılır. Kanal sabitlemede iğne sonu boyunca iğne kalınlığının yarısı düzleminde kesi yapılır. Bu kesi laser delme ile yapılanın yaklaşık 4 katı uzunluğunda olup sütür kesilmiş alandaki bir girintiye sabitlendiğinden süreç sonunda iğne sonunda yivli ve düzensizlikle çevrili bir yüzey oluşmaktadır. Kanal sabitlemenin dezavantajı sütürün gevşeyebilmesi ve portegü ile sütür bağlanma bölgesinden kavrandığında deforme olabilmesidir. Laser delme yöntemi ile iğneye sütür sabitlenmesinde üretim esnasında daha az tel kütlesi çıkartılmakta ve iğne sonu daha düz olmaktadır. Bu nedenle iğne sonuna yakın kavrandığında daha az deformasyon oluşur.4-6 Ethicon iğnelerinde kanal ve laser delme sabitlemenin göreceli biyomekanik peformansı karşılaştırılmış, laser delme yöntemi ile yapılan iğnelerin test membranını daha kolay geçtiği, daha az deformasyon yada yırtık oluşturduğu gösterilmiş olup bu çalışmayı yapanlar bütün iğneler için laser delmeyi önermiştir.7

İdeal bir cerrahi iğnenin özellikleri şunlar olmalıdır;

a. bükülmeyecek kadar sert
b. portegü ile tutulduğunda dokudan geçebilecek ve geçtikten sonra ucu zarar görmeden geri alınabilecek yeterli uzunlukta
c. ince uç geometrisi ve kesici kenarlarının çapı düğümün gömülmesine izin verecek yeterli genişlikte
d. mümkün olduğu kadar atravmatik.8

İdeal cerrahi iğne ayrıca körelmeye ve doku içinden geçiş esnasında kalıcı deformasyona dirençli materyalden oluşturulmalı, materyal aynı zamanda stres altında kaldığında kolayca kırılmaması için aşırı sert olmamalıdır. İğneler ayrıca bükülmeye ve esnemeye dayanıklılık açısından değerlendirilebilir. İğnenin bükülmeye karşı direnci iğne bükülmesinin geri döndürülebilir ve geri döndürülemez olması için gereken kuvvetleri gösteren bir grafik üretilerek standart bir prosedürle ölçülür.9,10 İğnenin bükülmeye direncini etkileyen faktörler iğne kalınlığı, materyali ve imalatçısıdır. İğne esnekliği kırılmadan dayanabileceği deformasyon miktarını ifade eder.11

İğne ucu doku ile temas eden ilk bölümdür ve en az travma ile dokuya penetre olabilmelidir. İğneler sahip oldukları uç kısımlarına göre 5’e ayrılır7 (Resim 2).

1- Standart cutting(kesici)
2- Reverse cutting(ters kesici)
3- Spatül(kör uçlu)
4- Taper-point(sivri uçlu)
5- Tapercut(kesici sivri)

Standart kesici ve ters kesici iğnelerin ikisinde de üç kesici kenar bulunur ve üçgen şeklinde kesiti vardır. Lateral kesici kenarlar her ikisinde aynı iken üçüncü kesici kenar standart iğnede konkav yüzeyde yani içte, ters kesicide ise konveks yüzeyde yani dıştadır .(Resim 2a,b) İnvivo ve invitro keskinlik karşılaştırma çalışmalarında standart kesicinin ters kesiciden daha keskin olduğu, kesici kenarları daha dar açılı olan modifiye standart kesici eğimli kenar iğnenin ise en keskin olduğu ve bir iğnenin uzunluğu arttıkça ve kesici kenarlarının açısı daraldıkça keskinliğinin arttığı gösterilmiştir12 (Resim 3). Konkav yüzey boyunca kesici açının daha dar olması doku penetrasyonunu kolaylaştırmaktadır. Ancak son zamanlarda üçgen ve karo(diamond) şeklinde uçlar karşılaştırıldığında eğimli ucun daha çok büküldüğü ve doku yoğunluğu değişimlerinden daha kolay etkilendiği gösterilmiştir.13,14

Spatül iğnelerde ön segment ve arka segment olarak ikiye ayrılır. Kornea ve sklera sütürasyonunda kullanılan ön segment spatül iğne horizontal planda ve dış kenarları boyunca yassı, üstte ve alttaki kesici kenarları arasında açılanma gösteren iğnedir. Arka segment spatül iğne lateral kesici kenar ve yassı gövdeye sahiptir. Böylece iğne alttaki dokuya zarar vermeden skleral lamelden kolayca geçebilir (Resim 2c,d).6

Sivri uçlu iğneler sıklıkla sızdırmaz bir sütür hattı istenilen trabekülektomide konjonktivayı kapatmak için kullanılır.15 Sivri uçlu iğnenin bir modifikasyonu olan kesici-sivri iğne, sivri uçlu iğne gövdesine kısa bir ters kesici uç eklenmesiyle oluşturulur (Resim 2e,f). Bu şekilde daha keskin hale gelen kesici-sivri iğne, sivri uçlu iğneye göre dokuyu daha kolay penetre ederken iğne hattında sızdırmazlığı(watertight) sürdürür ve ters kesici iğneye göre daha iyi sızdırmazlık sağlar (Tablo 1,2).16,17

Sütürler

Sütür yara dudaklarını yaklaştırıp tespit etmeye yarayan bir materyal olup genel cerrahi tarihinde bu amaçla at yelesi kılı, insan saçı, keten örgü, gümüş tel, sicim, ligament, bitki ve deriden elde edilen lifler kullanılmıştır.

Sütür teknolojisindeki ilk yenilik katgüt ve ipek sütürün geliştirilmiş olmasıdır.9,18,19 Devam eden gelişmelerle ipek sütürler sterilize edilmiş, kromik ve karbolik asitle katgütün işlenmesiyle dokuda sağlanan sütür gerginliğinin süresi günlerden haftalara uzamıştır. Nylon ve polyester gibi sentetik materyallerin kullanıma girmesi 1940’ları bulmuştur. Son kullanılan sentetik materyaller ise polyglycolic asit, polybutester, polyglactin, polydioxanone ve polytetrafluoroethylene olmuştur. Sütür materyalleri absorbe edilebilen ve edilemeyen şeklinde ikiye ayrılır. Absorbe edilebilen sütür kopma mukavemetinin çoğunu materyalin tipine göre 2 ay içinde kaybeder. Absorbe edilebilen sütürler polyglactin,9,10 katgüt, kromik katgüt, polydioxanone, polyglyconate ve polyglycolic asittir. Absorbe edilemeyen sütürler nylon, polyethylene, polyester, polypropylene, polybutester ve ipektir.

Sütürlerin 3 temel özelliği vardır.

1-fiziksel özelliği
2-kullanım kolaylığı(düğüm atma kolaylığı, esneklik, dolaşmaya eğilim)
3-doku reaksiyonu

Fiziksel özellikler USP(United Stated Pharmacopeia) standartlarına göre belirlenmiştir.20

Sütürlerin Bazı Özellikleri

Konfigürasyon: Monofilaman yada multifilaman(örgü yada burma) olabilir. Örgü sütür monofilamana göre kolay bağlanır ancak mikroorganizmalara barınak ortamı sağlar. Sütürler cerrahi sahada daha iyi görülebilmeleri için tolere edilebilir maddelerle boyanabilir.20,21

Kapillarite: Sütür lifleri arasından sıvı geçişi olması iç ortam ile dış ortam arasında mikroorganizma kontaminasyonuna neden olacağından istenmeyen bir özelliktir. Örgü sütürün kapillaritesi monofilamana göre yüksek olduğundan enfeksiyon riski artmıştır.20,21

Kalınlık: USP’nin açıkladığı milimetrik ölçüye göre sütür çapı 5,4,3,2,1,1-0,2-0,....11-0 şeklinde gittikçe azalan bir sırada gösterilir. En büyük 5 en küçük 11-0’dır. USP’de bütün sütür materyalleri için çaplar aynı değildir. Örneğin 4-0 katgüt 4-0 nylon’dan kalındır. Bunun nedeni USP çapının belli bir kopma mukavemeti oluşturulması için spesifik bir aralıkta tutulmasındandır. Ancak farklı sütür materyallerindeki bu çap aralığı değişimi çok azdır (Tablo 3).20,22

Kopma mukavemeti ve toplam kütle absorbsiyonu: Bir sütür materyalinin kopması için gereken gücü ifade eder. Her sütür materyalinin mukavemeti farklı olup imal edildiği madde, işlenme şekli ve çap gibi faktörler etki eder. Mukavemet ne kadar yüksek olursa materyal o kadar ince olabilir. Dokuda sütürün kopma mukavemetinin kaybına doku inflamasyonu, göz yaşındaki lizozimler ve göz kapağının mekanik stresi etki eder. Öte yandan yara iyileşene kadar yeterli mukavemeti koruması istenen sütürün görevi bittiğinde etrafındaki dokuların metabolik kapasitesini aşmadan olabildiğince hızlı absorbe olması istenir. Sentetik emilebilen sütürlerin hidrolitik degradasyonu sütürün amorf/kristalin muhteva oranı etkiler. Degradasyon amorf bölgelerden başlayarak kristalin bölgelere doğru yayılır. Bu nedenle toplam kütle kaybı doğal olarak tüm sentetik emilebilen sütürlerde toplam mukavemet kaybı için gereken zamandan çok daha uzundur.21-23

Elastisite, düğüm güvenliği ve hafıza: Sınırlı elastisite tercih edilirken fazla elastikiyet düğümde gevşemeye neden olacağından tercih edilmez. Elastik özellik sergileyen polypropylen yarada ödem geliştiğinde yüksek elastikiyeti sayesinde dokuyu kesici özellik sergilemez. Ödem gerilediğinde ise eski halini alarak yara apozisyonunu sürdürür. İdeal sütür materyalinde atılan düğüm sütürün kopma mukavemetini kaybetme süresince sabit kalmalıdır. Hafıza, elastisite ile ilişkili olup sütürü bağlama gibi deforme edici bir süreç sonrasında sütürün eski halini alma kapasitesidr. Nylon gibi yüksek hafızalı sütürlerde düğüm güvenliği azdır açılmaya eğilimlidir. Buna karşın ipek gibi sütürlerin düşük hafızası vardır, düğüm güvenliği yüksektir ve açılmaya eğilim göstermez. Hafızası yüksek sütürlerin düğüm güvenliği için çok sayıda düğüm gerekir ve aynı zamanda sert olup kullanım kolaylığı kötüdür.6,19-21

Dokuda reaksiyon: Sütür bir yabancı cisim olduğundan dokuda reaksiyona yol açar. Başlangıçta iğne ve sütürün geçtiği yoldaki hasara karşı iken sonra ek olarak sütüre karşıda oluşur. Bu inflamasyon 2-7. günlerde zirve yapar. Sütür etrafındaki inflamasyon dokuyu yumuşatarak sütür tarafından kesilebilmeye yatkın hale getirir. Uzayan inflamasyon yara iyileşmesinde gecikmeye, infeksiyona ve yaranın tekrar açılmasına yol açabilir. Bir sütür materyaline karşı reaksiyon 3 evrede gerçekleşir. İlk 4 gün lökosit infiltrasyonu olur. 4-7. günler makrofaj ve fibroblastalar belirgindir. 7. günden sonra kronik inflamasyonla fibröz doku görülür. Absorbe edilemeyen sütürler fazla reaksiyona yol açmaz ve 28 günde ince fibröz bir kapsülle çevrelenir. Absorbe edilenler daha belirgin reaksiyona yol açar. Absorbe olana yada atılana kadar devam eder. Ayrıca multifilaman sütürler monofilamandan daha fazla reaksiyona yol açar.20,25

Absorbe Edilebilen Sütürler

Katgüt: Günümüzde oldukça nadiren kullanılan monofilament bir sütürdür. Koyun yada inek ince barsağından yüksek saflaştırma ile elde edilen doğal kollajenden oluşur. Proteolitik enzimler ve makrofajlarca absorbe edilir, ileri derecede reaksiyona neden olduğundan çabuk absorbe olur. Düğüm güvenliği düşüktür, kopma mukavemetini 5-7 günde kaybeder, 30 günde absorbe olur. Krom tuzları ile işlenen normal katgüt, kromik katgütü oluşturur. Kromik katgütün kopma mukavemeti süresi ve absorbsiyon süresi normal katgüte göre 2 kat artmıştır ve daha az doku reaksiyonuna neden olur. Konjonktiva kapama, şaşılık, evisserasyon, enükleasyon, lakrimal kese ve oküloplastik cerrahide kullanılmıştır. Sütürün alınmasının istenmediği ve çabuk iyileşme gösteren dokulada kullanımı kolaylık sağlamıştır.6,19-21

Polyglycolic asit: 1971’de polyglycolic asit, glycolic asitin işlenmiş bir sentetik homopolimeri olarak geliştirilmiş multifilament bir sütürdür. Polimerler ince filamanlar içine sıkıştırılmış, ısıyla gerilmiş ve sütür içine örülmüştür. Yabancı cisim reaksiyonunu ve enfeksiyon riskini azaltır. Hidrolize olarak absorbe olur. Minimal doku reaksiyonu oluşturabilir. Kopma mukavemetini 21. günde kaybeder, 90-120 günde absorbe olur. 1977’de sütür yüzeyinin polaxamer 188 ile kaplanması ile kullanım kolaylığı ve kayganlığı artmıştır (Resim 4b). Non-toksik polaxamer aköz solüsyonlarda hızlıca çözünür ve absorbe olarak sütürün emniyetli bağlanmasını sağlar. Trabekülektomi, konjonktiva sklerotomi kapama, şaşılık ve oküloplastik cerrahisinde kullanılır.20,21,26,27

Polyglactin910: 1974’de gylycolic ve lactic asidin sentetik kopolimeri olarak tanıtılmış örgü ve multifilament çeşitleri olan bir sütürdür. Gylycolic ve lactic asit 90:10 oranında olduğundan polyglactin910 denmiştir. Kopma mukavemetini 28. günde kaybeder, 60-90 günde absorbe olur. Kullanımı kolay olup düğüm emniyeti iyidir. Polyglactin370 ve kalsiyum stearat ile işlenmesi ile oluşturulan kaplı polyglactin 910 lubrikan özelliği nedeniyle dokudan geçme ve düğüm atma özelliği daha iyidir. Trabekülektomi, konjonktiva kapama, şaşılık ve küçük kesili katarakt cerrahisinde sklerayı kapatmada kullanılır.20,21,28,29

Polydioxanone(PDS): Monofilament bir sütür olup paradioxanone’dan yapılan bir homopolimerdir. Kopma mukavemeti iyidir, 28. günde %58’ini korur, 180 günde absorbe olur. Doku reaksiyonu ve bakteri afinitesi çok azdır. PDS serttir ve kullanımı zordur. Korneaskleral sütürasyonda kullanılır.20,21

Polyglyconate: Monofilament bir sütür olup glycolic asit ve trimethylene karbonatın 2:1 oranındaki bir kopolimeridir. Kopma mukavemeti iyidir, 28. günde %59’unu korur, 180-210 günde absorbe olur. Doku reaksiyonu az olup kullanımı kolaydır.21,28,30

Polyglecaprone 25: Monofilament olup gylicolide ve e-caprolactone kopolimeridir. Doku reaksiyonu çok azdır. Yapısındaki caprolactone yumuşak özellik verirken, glycolide sağlamlığına katkıda bulunur. Kopma mukavemetini 21. günde (sadece %10’u kalır) kaybeder, 90-120 günde absorbe olur. Şaşılık cerrahisinde kullanılır.31

Absorbe Edilemeyen Sütürler

İpek: İpek böceği kozasından elde edilen ipek lifleri örülerek yapılan multifilament bir sütürdür. Kapillaritesi yüksektir. Kopma mukavemetini 90-120 günde kaybeder, 2 yılda absorbe olur. Kullanımı kolay, hafızası düşük ve düğümlenmesi kolaydır. Grubundaki diğer sütürlerin aksine ipek kısa süre kalıcılığa sahiptir ve büyük oranda doku inflamasyonu nedenidir. İpek sütürün avantajı ise bağlanması ve kullanımının kolay olmasının yanı sıra hastalarca iyi tolere edilmesidir. Limbal kesili katarakt, trabekülektomi, konjonktival kapamada ve traksiyon sütürü olarak kullanılır.19-21

Nylon: Sentetik bir polyamide polimeridir. Monofilament ve multifilament tipleri vardır. Her yıl kopma mukavemetinin %15-20’sini kaybeder, oldukça yavaş absorbe olur. Nylon uzun aylar boyunca çok yavaş yıkılırken polypropylene ve diğer sentetikler çok daha inerttir. Nylon görece olarak elastiktir ve çok az reaksiyona yol açar. Katarakt, keratoplasti, travma tamiri ve oküloplastik cerrahide kullanılır.32

Polypropylene: Sentetik lineer hidrokarbon polimeridir. Stereoregüler oluşu ve hidrolize edilebilen bağları olmadığından zayıflamaz ve absorbe edilemez. Düğüm oturması iyidir. Uzun süreli sütürasyon gerektiren durumlarda kullanılır. Monofilament ve elastik olup doku reaksiyonu oldukça azdır. Katarakt, keratoplasti, iris ve travma tamiri, IOL fiksasyonu ve oküloplastik cerrahide kullanılır.4,20,21

Polyester: Polyester lifleri polimerizasyonla kondanse olarak oluşur. Multifilament ve örgü yapıda olduğudan kullanımı kolaydır. Kopma mukavemeti yüksektir metal sütürden sonra 2. sıradadır. Polypropylene benzer şekilde mukavemetini uzun süre sürdürür ve absorbe edilemez. Lubrikan özellikteki kaplı tipinde yüzey düzensizliği olmadığından doku çekintisi daha azdır. Dekolman cerrahisinde kullanılır. Polyester ve polypropylene sütürün ikiside kalıcıdır, yüksek kopma mukavemetine sahiptir ve nylona benzer şekilde doku reaksiyonu oldukça azdır.20,21,32

Polybutester: Yeni sütür materyallerindendir. Polyglycol terephthate (%16) and polybutylene terephthate (%84) kopolimerinden oluşan monofilament bir sütürdür. Polypropylene ve polyester’in çoğu avantajına sahiptir. Örneğin polypropylene gibi elastik ve kaygan polyester gibi kolay düğümlenir.20,21,33

Sütür Karakteristikleri ve Seçimi

Özellikle avasküler yapıdaki kornea ve sklerada yara iyileşmesi için gerekli hücresel komponentin yetersiz olması, bunun sonucunda yara iyileşmesinin uzun sürmesine ve iyileşme esansında yara kesisinde doku mukavemetinin düşük olmasına yol açmaktadır. Bu nedenle kornea ve sklerada güçlü ve etkisi uzun süren, kronik inflamasyonu uyarmayan bir sütür gereksimi vardır. Limbal ve korneal yara kapatılması için kullanılan en yaygın sütür 10-0 nylon’dur. Nylon degrade olarak 12-18 ay sonra kopma mukavemetini kaybeder.

İris sütürasyonu yada skleral fiksasyon İOL için genelde daha kalıcı bir sütür olan 10-0 polypropylene kullanılır. Polypropylene sütürle çalışmak hafızası nedeniyle zordur ayrıca skleral flepleri ve konjonktivayı erode eder. İris vasküler yapıda olmasına rağmen iyileşme cevabı yoktur, çok hassastır, sütür üzerinde çok az bir kuvvet yada gerim oluşturur. Bu yüzden iris için optimal bir sütür çok uzun süreler inert kalabilmeli, intraoküler inflamasyona yol açmamalı ayrıca zor bir ortam olan intraoküler boşlukta kolay manipüle edilebilmelidir.

Konjonktiva oldukça ince ve yoğun vasküler yapıda olup, yoğun bir iyileşme cevabı sergileyebilir. Bu da kozmetik ve fonksiyonel olarak kabul edilemez skar oluşumuyla sonuçlanabilir. Bu nedenle konjonktivada hızlı degrade ve absorbe olan yada inert ve absorbe olmayan sütür kullanımında fayda vardır.

Sütür seçiminin önemli bir yönü de ihtiyaca uygun ve amaca yönelik sütür olmasıdır. Örneğin bir insizyon yada laserasyon kapatıldığında, iyileşme ve skar cevabı dokuyu onarıp uygun bir gerim ve stabilite sağlayana kadar sütürün amacı dokunun apozisyonunu ve yapısal bütünlüğünü sürdürmektir. Oküler sütürasyonda sızdırmazlık da en önemli konulardandır. Öte yandan bir IOL yada skleral çökertme materyali gibi bir implantın istenen yerde en az doku reaksiyonu ve en fazla stabiliteyle kalıcılığını sürdürmesinde ve güvende olması da sütürün amacıdır (Tablo 4).21,34-36

Yeni Gelişmeler

Oftalmoloji dışındaki bazı disiplinlerde yapılan çalışmalarda triclosan, gümüş katkılı biyoaktif cam, octinidine(palmitik yada laurik asitle kombine), chitosan, tetrasiklin, klorheksidin yada furazolidone gibi antimikrobiyallerle kaplama yapılmış sütürlerin kullanımının enfeksiyon ve sepsis riskini düşürdüğü gözlenmesine rağmen henüz bu sütürler yaygın olarak kullanıma girememiştir.33,37,38 Günümüzde triclosan içeren polyglactin910 (Resim 4a), poliglecaprone 25 gibi ürünleri ticari olarak elde etmek mümkündür, ancak bunların oftalmik cerrahide güvenle kullanılabilmesini destekleyecek çalışmalar yetersizidir.

Son 15-20 yıldır klinik kullanımda olan genişletilmiş polytetrafluoroethylene inert, monofilament, non-absorbe ve biyo-uyumlu olup yüksek oranda mikropor yapısında olduğundan %50 hacmini hava oluşturur. Bu özelliği nedeniyle sütür içine fibrovasküler büyüme gerçekleşir bu da dokuyla bütünleşmeyi sağlar. Frontal askılamada kullanılmış olan genişletilmiş polytetrafluoroethylene ve fasia lata’nın ptozis cerrahisinde daha düşük rekürrens oranları olduğunu bildiren yayınlar olmasına rağmen bu kanı kesin kabul görmüş değildir. Komplikasyon oranı yüksek olan genişletilmiş polytetrafluoroethylene frontal askılamada alloplastik askı materayal(silikon vb.) seçeneklerinin artmasıyla popülerliğini yitirmiştir.39,40

Absorbe edilemeyen sütürlerden son 10 yıl içerinde geliştirilen polybutester elastikiyetiyle doku ödemine uyum sağlayıp sütürün dokuyu kesmesini engellerken absorbe edilebilen sütürlerden en yenisi olan polyglitone hızlı absorbe olma özelliğine sahiptir. Polyglitone’nin kopma mukavemetinden geriye kalan 5. günde %50-60, 10. günde %20-30 olup 42-56 günde absorbe olur.33,41

Not: Yazarların, bu yazıda adı geçen hiçbir ürünle finansal çıkar ilişkisi bulunmamaktadır.

Ya­zışma Ad­re­si/Ad­dress for Cor­res­pon­den­ce: Dr. İbrahim Tuncer, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, Göz Hastalıkları Kliniği, İstanbul, Türkiye
Gsm.: +90 536 424 31 83 E-pos­ta: [email protected]
Ge­liş Ta­ri­hi/Re­cei­ved: 26.04.2011 Ka­bul Ta­ri­hi/Ac­cep­ted: 05.08.2011