Göz Tutulumu Olmayan Behçet Hastalarında Retina Sinir Lifi Tabakası Kalınlığı ve Optik Disk Özellikleri
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 190-193
Temmuz 2010

Göz Tutulumu Olmayan Behçet Hastalarında Retina Sinir Lifi Tabakası Kalınlığı ve Optik Disk Özellikleri

Turk J Ophthalmol 2010;40(4):190-193
1. Dicle Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Diyarbakir, Türkiye
2. Dicle Üniversitesi Tip Fakültesi Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Diyarbakir, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 11.05.2010
Kabul Tarihi: 02.06.2010
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Tartışma:

Göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında RSLT’de incelmeler görülebilmektedir. Bu hastalarda OKT yardımcı bir muayene yöntemi olarak kullanılabilir.

Sonuçlar:

Ortalama RSLT kalınlığı Grup 1’de 104.08±8.27 mm, Grup 2’de ise 106,98 ± 9,14 mm idi ve iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Grup 1’de, 13 gözde (%28) bir, 10 gözde (%22) iki, 2 gözde (%4,3) üç segmentte incelme ve 8 gözde (% 17,4) bir, 1 gözde (% 2,2) iki kadranda RSLT’de incelme tespit edildi. Grup 2’de, 7 gözde (% 25) bir, 2 gözde (% 7) üç segmentte incelme saptandı ve hiçbir gözde herhangi bir kadranda incelme saptanmadı. Grup 1 ve Grup 2 arasında hem segmentlerde hem de kadranlarda RSLT incelmesi açısından anlamlı farklılık saptandı (p<0,05). Optik disk ölçümleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık mevcut değildi (p>0,05).

Gereç ve Yöntem:

Göz tutulumu olmayan Behçet hastası 23 olgunun 46 gözü (Grup 1) ve sağlıklı 15 olgunun 30 gözü (Grup 2) çalışmaya dahil edildi. Tüm olgulara detaylı oftalmolojik muayene uygulandı ve optik koherens tomografi (OKT) ile RSLT kalınlığı ve optik disk ölçümleri yapıldı. RSLT kalınlığında %5’in altındaki değerler incelme olarak kabul edildi.

Amaç:

Göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı ve optik disk ölçümlerinin değerlendirilmesi.

Giriş

Behçet hastalığı ilk defa Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında tanımlanmıştır ve bulguları oral aft, genital ülser ve hipopiyonlu üveit  olarak bildirilmiştir (1).  Behçet hastalığı nedeni bilinmeyen, süregen, tekrarlayıcı, birden fazla organ sistemini etkileyebilen inflamatuar bir hastalıktır (2-5). Hastalığın etyolojik nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir (3,5). Uzakdoğu ve Akdeniz ülkelerini içine alan, tarihi İpek yolu üzerindeki toplumlarda daha sık görülmektedir ve başlangıç yaşı genellikle hayatın 3. ve 4. on yılına karşılık gelmektedir (6,7).

Behçet hastalığı gözün ön ve arka segmentini etkileyebilmektedir. Ön segment tutulumu tipik olarak hipopiyonlu iridosiklit şeklindedir. Retina tutulumu ise daha sık olarak venlerin tutulduğu granülomatöz olmayan tıkayıcı vaskülit şeklindedir (3,7).  Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma Grubu hastalığın tanısını oral aftla birlikte genital ülser, cilt lezyonları, göz tutulumu ve pozitif paterji testi bulgularından en az ikisinin varlığı olarak belirlemiştir (8). Hastalığın en sık bulgusu oral aft olmakla birlikte göz tutulumu, hastaların %10-15’inde ilk bulgu olarak bildirilmektedir (3,6,9,10).

Optik koherens tomografi (OKT) son yıllarda klinik kullanımı gittikçe artan bir görüntüleme sistemidir. Sıklıkla maküla ve optik disk incelemelerinde kullanılmaktadır. OKT  ile niceliksel retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlık ölçümleri ve optik disk ölçümleri yapılabilmektedir ve özellikle glokomlu olgularda olmak üzere RSLT hakkında son derece yararlı bilgiler elde edilebilmektedir (11,12).

Bu çalışmada göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında sağlıklı bireylere göre RSLT kalınlığı ve optik disk topografik özelliklerinin değerlendirilmesi ve olası değişikliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Göz tutulumu olmayan Behçet hastalığı tanısı konulmuş 23 olgunun 46 gözü ve kontrol grubu olarak sağlıklı 15 olgunun 30 gözü çalışmaya dahil edildi. Dahil edilme kriterleri Grup 1 için Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma Grubu’nun tanımladığı tanı kriterlerine göre Behçet hastalığı tanısı konulmuş olması ve göz tutulumu olmaması, Grup 2 için ise bilinen göz hastalığı veya sistemik hastalığı bulunmayan sağlıklı bireyler olmasıydı (8). Hariç bırakılma kriterleri 6 dioptriden büyük sferik ve/veya 2 dioptriden büyük silindirik kırma kusuru, 0,2’nin altında görme keskinliği, fiksasyon sürdürme yeteneğinin olmaması, 21 mmHg’den yüksek göziçi basıncı, belirgin ortam opasitesi, retinal patoloji varlığı (Diabetik retinopati, ven tıkanıklığı gibi) ve optik sinir anomalisi bulunması olarak belirlendi. Çalışma öncesinde tüm olgulardan yazılı bilgilendirilmiş onam formu alındı ve çalışma, etik kurul tarafından onaylandı.

Olguların görme keskinliği, göziçi basıncı ölçümü, santral kornea kalınlığı ve fundus muayenelerini içeren tam oftalmolojik muayenesi yapıldı. RSLT kalınlıkları ve optik disk topografik ölçümleri OKT cihazı (Stratus OCT, software version 4.0.1.; Carl Zeiss Meditec, Inc., Dublin, CA)  ile elde edildi. Tüm ölçümler aynı hekim (YBŞ) tarafından pupil genişletilmesini takiben önce sağ sonra sol göz sırasıyla yapıldı. RSLT kalınlık  ölçümleri için hızlı  retina sinir lifi tabakası tarama  protokolü ve optik sinir  ölçümleri için hızlı optik disk tarama protokolü kullanıldı. Tarama sonrasında RSLT kalınlığı, cihazın otomatik yazılımı kullanılarak her bir göz için temporal, superior, nazal ve inferior kadranlarda belirlendi. Ayrıca her bir kadranda 3  küçük segment daha incelendi ve toplam 12 segmentte RSLT kalınlıkları elde edildi. Kadranlar ve segmentlerin normal dağılım yüzdelerinde %5’in altındaki değerler, RSLT’de incelme olarak kabul edildi (Resim 1). Optik sinir ölçümleri cihazın optik sinir başı otomatik yazılım programı ile  değerlendirildi.

İstatistiksel hesaplamalar için SPSS sürüm 10.0 (SPSS Inc, Chicago, IL, USA) istatistik programı kullanıldı. Veriler ortalama±SD olarak belirlendi. Gruplar arası karşılaştırmalar için Student’s t testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak kabul edildi.

Sonuçlar

Çalışmaya Grup 1’de 23 olgunun 46 gözü, Grup 2‘de 15 olgunun 30 gözü dahil edildi. Grup 1’de olguların 9’u erkek, 14’ü kadın olup ortalama yaş 32,31±7,42 idi.

Grup 2’de olguların 7’si erkek, 8’si kadın olup ortalama yaş 30.07±7.55  idi. İki grup arasında yaş ve cinsiyet bakımından anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Ortalama RSLT kalınlığı Grup 1’de 104,08±8,27 mm, Grup 2’de ise 10698±9,14 mm olup iki grup arasında ortalama RSLT  kalınlıkları bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Grup 1’de 13 gözde (%28) bir segmentte, 10 gözde (%22) iki segmentte, 2 gözde (%4,3) üç segmentte incelme izlendi. Yirmi bir gözde (%45,7) herhangi bir segmentte incelme saptanmadı. Ayrıca Grup 1’de 8 gözde (%17,4) bir kadranda incelme, 1 gözde (%2,2) ise iki kadranda incelme tespit edildi ve 37 (% 80,4) gözde herhangi bir kadranda incelme izlenmedi. Grup 2’de 7 gözde (%25) bir segmentte incelme, 2 gözde (%7) üç segmentte incelme saptandı. On dokuz gözde (%68) herhangi bir segmentte incelme saptanmadı. Grup 2’de hiçbir gözde herhangi bir kadranda incelme saptanmadı. Grup 1 ve 2 arasında kadranlarda incelme varlığı açısından anlamlı farklılık saptandı (p<0,05). Ayrıca Grup 1 ve 2 arasında segmentlerde RSLT incelmesi açısından da anlamlı farklılık mevcuttu (p<0,05).

Grup 1’de ortalama yatay ve dikey cup/disk oranları sırasıyla 0,44±0,15 ve 0,41±0,14 olarak bulundu. Grup 2’de ise ortalama yatay ve dikey cup/disk oranları sırasıyla 0,43±0,09 ve 0,37±0,08 olarak bulundu. İki grup arasında yatay ve dikey cup/disk oranları bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05).  Optik sinire ait cup/disk oranları ve diğer ölçüm sonuçları Tablo 1’de verilmiştir. cup/disk alanı oranı, dikey rim alanı, yatay rim alanı, disk alanı, çukurluk alanı, rim alanı, disk çapı, çukurluk çapı, rim uzunluğu gibi optik sinir ölçümlerinde iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı (Tablo 1).

Tartışma

Behçet hastalığında temel patoloji tıkayıcı vaskülittir. Tekrarlayan vaskülit sonrasında tıkanan damarın beslediği alanda retina iskemisi ve atrofi ortaya çıkmaktadır. Hastalığın ilerleyici ve tekrarlayıcı olması nedeniyle retinada ciddi atrofiler oluşmaktadır ve zamanla optik atrofinin eşlik ettiği terminal dönem hastalık gelişmektedir (7). Ayrıca sık olmamakla birlikte Behçet hastalığında tekrarlayıcı papillit, optik sinir vasküliti, papilödem,  optik nöropati, nöropapillit ve iskemik optik nöropati gibi optik sinir tutulumu da görülebilmektedir (13-19). Behçet hastalığında optik siniri besleyen damarlarda vaskülit olabileceği ve optik sinir dokusunun da inflamatuar olaydan doğrudan etkilenebileceği bildirilmektedir (19). Optik siniri besleyen damarların inflamasyonu zamanla optik atrofiye yol açabilmektedir. Ayrıca Behçet hastalığında oküler kan akımının azaldığı da tespit edilmiştir (20). Hem inflamatuar süreç hem de azalmış kan akımı RSLT’de kayıplara ve optik sinir hasarına yol açabilir. OKT, son yıllarda kullanıma girmiş özellikle maküla ve optik diskin niceliksel değerlendirilmesine olanak sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Başlıca glokom olmak üzere optik siniri etkileyen hastalıkların tanı ve takibinde son derece yararlıdır. OKT, retina sinir liflerinin hasarlarını erken dönemde belirleyebilmekte ve RSLT’nin farklı kadranlarda niceliksel  ölçümlerini sağlayabilmektedir (11,12,21).

Literatürde Behçet hastalarında optik disk analiz sonuçlarını bildiren bazı çalışmalar mevcuttur (19,22). Tekeli ve ark. 32 göz tutulumu olan, 38 göz tutulumu olmayan Behçet hastası ve 62 normal bireyde Heidelberg retina tomografisi (HRT) ile optik disk topografisini değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada ortalama disk alanı, göz tutulumu olan ve olmayan Behçet hastalarında kontrol grubuna göre anlamlı olarak küçük bulunmuştur. Ayrıca çalışmada çukurluk alanı, çukurluk derinliği ve çukurluk hacmi, göz tutulumu olan Behçet hastalarında daha küçük bulunmuştur ve küçük disk çapı ve çukurluk çapının retinal damar tıkanıklıkları için ek bir risk faktörü olabileceği belirtilmiştir (19). Berker ve ark. ise göz tutulumu olan 47 Behçet hastasında HRT ile optik disk özelliklerini araştırmışlardır. Berker ve ark. hafif üveitli Behçet hastalarında, şiddetli üveite sahip Behçet hastalarına göre ortalama çukurluk hacmi, rim hacmi, çukurluk alanı, disk alanı ve çukurluk derinliğini daha büyük bulmuşlar; ortalama cup/disk oranlarının farklı olmadığını bildirmişlerdir. Aynı çalışmada Behçet hastalığının şiddeti ile optik disk topografik özellikleri arasında ilişki olduğunu ve hastalığın daha küçük optik diske sahip hastalarda daha şiddetli ve daha sık ataklarla seyrettiğini öne sürmüşlerdir (22). Çalışmamızda daha önce Tekeli ve ark.’nın bildirdiğiyle uyumlu olarak ortalama RSLT kalınlığının kontrol grubuna göre Behçet hastalarında anlamlı olarak farklı olmadığını bulduk. Ancak Tekeli ve ark.’nın çalışmalarından farklı olarak bizim çalışmamızda RSLT, hem ortalama olarak değerlendirilmiş hem de kadran ve segmentlerde ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmamızda ortalama RSLT kalınlığında anlamlı farklılık olmadığı bulunmasına rağmen kadranlarda ve segmentlerde incelme açısından anlamlı farklılık olduğu ortaya çıkmıştır. Optik disk topografik özellikleri çalışmamızda daha önceki çalışmalardan farklı olarak OKT ile değerlendirilmiştir. Optik disk ölçümlerinde, optik disk kenarının kullanıcıdan bağımsız olarak otomatik olarak belirlenmesi ve referans düzlemine ihtiyaç duyulmaması OKT’nin HRT’ye göre avantajlarıdır. Bununla birlikte bazı çalışmalarda iki ölçüm yöntemi arasında anlamlı farklılık olmadığı bildirilmektedir (21,23). Çalışmamızda optik disk topografik özellikleri açısından, önceki çalışmalardan farklı olarak kontrol grubuna göre anlamlı farklılık saptanmamıştır (19,22). Ancak çalışmamıza göz tutulumu olan Behçet hastaları dahil edilmediği için göz tutulumu olan hastalardaki optik sinir özellikleri değerlendirilememiştir.

Çalışmamızın kısıtlılıkları olgu sayısının az oluşu ve aynı hastalarda yıllar içinde RSLT kalınlık değişikliklerinin kaşılaştırılmamış olmasıdır. Elde edilen sonuçların klinik öneminin ortaya konulması için daha geniş serili çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca aynı hastalarda RSLT kalınlık değişimlerinin zaman içinde değerlendirilmesi, RSLT incelmesi olan kadran ve segmentlerde değişikliklerde artış olup  olmadığının ortaya konulmasını ve yeni incelme alanlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesini sağlayacaktır.

Sonuç olarak, göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında klinik olarak belirgin olmayan RSLT incelmeleri görülebilmektedir. Hastalığın takibi sırasında göz hekimleri bu açıdan dikkatli olmalıdır. OKT bu değişikliklerin erken dönemde saptanmasında yardımcı bir görüntüleme yöntemi olabilir. Çalışma sonuçlarını desteklemek için daha geniş serili, ileri çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.