Genetik Göz Hastalıklarının Moleküler Tanısında Temel Bir Algoritma: Oftalmolog Bakış Açısı
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Editöre Mektup
P: 299-300
Aralık 2016

Genetik Göz Hastalıklarının Moleküler Tanısında Temel Bir Algoritma: Oftalmolog Bakış Açısı

Turk J Ophthalmol 2016;46(6):299-300
1. Hacettepe University Faculty Of Medicine, Department Of Ophthalmology, Ankara, Turkey
2. Hacettepe University Faculty Of Medicine, Department Of Pediatrics, Division Of Pediatric Genetics, Ankara, Turkey
3. Hacettepe University Faculty Of Medicine, Department Of Medical Genetics, Ankara, Turkey
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 08.09.2015
Kabul Tarihi: 23.10.2015
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Sayın Editör;

Genetik göz hastaları büyük ve heterojen bir gruptur. Her bir hastalık çeşitli yapısal/fonksiyonel anomaliye ve gelişimsel değişikliklere neden olabilir. Aile öyküsü anlamlı olabilir, ancak özellikle geç başlangıçlı hastalıklar veya ekspresyonun değişken olduğu olgularda tanı koymak zor olabilir.

Genetik biliminin hızla ilerlediği günümüzde, genetik göz hastalıklarında tanı, göz hekimleri ve genetik uzmanları arasındaki ileri düzeyde iş birliği ile kolaylaşmaktadır. Ayrıca, giderek artan sayıda hasta oftalmolojik tedavinin yanı sıra genetik danışma ve prenatal tanı arayışında olmaktadır. Bir genetik göz hastalığının moleküler araştırması için, olmazsa olmazı olan ayrıntılı aile öyküsü ve kesin oftalmolojik tanının yanı sıra özelleştirilmiş analizler ve ileri teknoloji gerekmektedir. Genetik testler en sık klinik ön tanının doğrulanması amacıyla yapılmaktadır. Genotipin prognoz üzerine etkisini bilmeye olan ihtiyaç, hastalığın tekrarlama riskinin değerlendirilmesi ve özellikle yakın gelecekte spesifik gen tedavisi olanağı, klinisyenlerin genetik inceleme araştırmaları için cesaret verici olmaktadır.

Burada, göz hekimleri için temel moleküler yaklaşımı özetlemek amacıyla yaygın genetik mekanizmaları içeren temel bir algoritma sunulmaktadır. Akış şemasında ilk basamak, fenotipin tam olarak tanımlandığı detaylı bir klinik muayeneden oluşmaktadır (Şekil 1). Bu, kesin ve doğru bir ön tanı için gereklidir. Fenotip patognomonik ise doğrulama için Sanger dizileme tercih edilmektedir.1 Daha önceden tanımlanmış bir genotip-fenotip ilişkisi, doğru prognostik bilgi sağlayarak veya hangi özel mutasyonun araştırılacağını işaret ederek katkıda bulunabilir. Elektroretinogramda supranormal rod yanıtı görülen KCNV2 mutasyonunun eşlik ettiği kon distrofisi buna bir örnek olabilir. Bu mutasyon Sanger dizileme veya qPCR ile kesin olarak belirlenebilir.2

Konvansiyonel karyotipleme, kromozom sayısı ve yapısındaki mikroskobik olarak görünür anormalliklerin yanısıra translokasyon ve geniş indelleri ortaya çıkartır ve multisistemik konjenital anomalilerin tanısında birinci sıra test olarak kullanılmaktadır. Konvansiyonel sitogenetik bazı hastalarda tarama testi olarak göz önünde bulundurulabilse de, spesifik delesyon ve duplikasyonları ortaya çıkarmak üzere geliştirilmiş mikroskopik tanı yöntemleri bazen klinik ön tanı gerektirmektedir. Wilms tümörü ve aniridide görülen küçük 11p interstisyel delesyonu bu duruma klasik bir örnek teşkil eder. Bu değişiklik sadece floresan in situ hibridizasyon veya multipleks ligasyon bağımlı prob amplifikasyonu ile gösterilebilir.

Karşılaştırmalı genomik hibridizasyon yöntemi, kopya sayısı değişikliklerinin olduğu genetik göz hastalıkları için tercih edilmektedir. Çok karmaşık fenotip-genotip korelasyonu olan ve klinik heterojenite gösteren konjenital katarakt buna bir örnektir. Kristalinler, transkripsiyon faktörleri ve membran proteinlerinde hastalık gelişiminden sorumlu mutasyonlar bildirilmiştir.3 Ayrıca, tek nükleotid polimorfizmi array, hastalığa yatkınlık veya ilaç direncini (örneğin; yaşa bağlı maküla dejenerasyonu) belirlemeyi sağlayabilir.

Yeni nesil dizileme birçok genin paralel olarak dizilemesine olanak sağlayan en yeni teknolojidir ve bilinen genler spektrumunu veya tüm genlerin tüm ekzonlarını tarayarak hastalığa neden olan yeni genlerin bulunmasına imkan verebilir. Bu ikisinden sonuncusu tüm ekzom dizileme olarak bilinmektedir ve gelişimsel hastalıkların araştırılmasında pratik bir araçtır.1 Genetik testler, teorik olarak, görmesi normalden az olan ancak oftalmolojik muayenesi diğer yönlerden normal olan olgularda altta yatan oküler problemi açığa çıkartabilir (örneğin; kalıtsal retina distrofileri), veya bir oküler hastalık için yüksek riskli grupları tanımlayabilir ve kötü prognoza neden olacak faktörlerin önlenmesini veya geciktirilmesini sağlayabilir (örneğin; erken baslangıçlı glokom).4

Esas amaç hastalığın tedavi edilmesidir. Bu, modern tedavi yaklaşımlarının eksik moleküler unsurun yerine konulmasını önerdiği genetik hastalıklar için çok önemlidir. Gen terapisi ile ilişkili devam eden birçok klinik araştırma gelecekte kullanılacak tedavi seçenekleri açısından ümit verici sonuçlara sahiptir.5 Oftalmologlar, her genetik göz hastalığının bir genetik temeli olduğu öncül varsayımına dayanan bu pratik akış şemasından faydalanabilirler. Bu, hem para ve zaman tasarrufu sağlayabilir hem de tanı ve tedavide pratik ilerlemelere öncülük edebilir.