Farklı Ambliyopi Tiplerinde Klinik Seyir ve Tedavi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 326-334
Ekim 2013

Farklı Ambliyopi Tiplerinde Klinik Seyir ve Tedavi

Turk J Ophthalmol 2013;43(5):326-334
1. Ankara Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Ankara, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 23.07.2012
Kabul Tarihi: 29.03.2013
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Anizometropik, şaşılık ve/veya anizometropik ambliyopisi olan olgularda demografik özellikler, tedavi öncesi ve sonrasındaki görme keskinliği, ambliyopi derecesi, şaşılık derecesi ve binoküler görme fonksiyonlarının karşılaştırması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Ocak 2007- Eylül 2010 tarihleri arasında, AÜTF Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, Pediatrik Oftalmoloji ve Şaşılık Birimi’nde ambliyopi tanısı ile takip edilen 50 anizometropik, 50 şaşılık, 50 anizometropi + şaşılık tanısı olan toplam 150 olgu çalışma kapsamına alındı. Ambliyopi kriteri, en iyi düzeltilmiş görme keskinliğinin Snellen eşeli ile ≤0,8 olması ve her iki göz görme keskinlikleri arasında en az 2 sırası fark olması kabul edildi. Anizometropi kriteri, iki göz arasında sferik veya silendirik eşdeğerde ≥1 D fark olarak kabul edilmiştir.

Sonuçlar:

Cinsiyet ve yaş açısından istatistiksel olarak 3 grup benzer olarak bulunmuştur. Ambliyop gözlerde tedavi öncesi ve sonrası görme keskinlikleri 3 grupta istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. Tedaviye uyum açısından karşılaştırıldığında 3 grup arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir. Anizometrop olgularda, anizometropinin sferik değerler bakımından ambliyopi derecesi ile pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasında, hipermetropik ve miyopik olgularda kuvvetli bir ilişkinin varlığı gösterilmiş, özellikle hipermetropik ambliyopisi olanlarda anizometropi derecesi arttıkça ambliyopi derinliğinin de arttığı görülmüştür. Tüm şaşılık olgularında şaşılık derecesi ile ambliyopi derecesi arasında pozitif korelasyon bulunmuştur ancak bu durum istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Şaşılık olgularında, ezotropya tanısı ekzotropya tanısına kıyasla anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Anizometropik ambliyopi grubundaki olgularda, şaşılığı olan olgulara göre stereopsis ve füzyon değerlerinin daha iyi korunduğu değerlendirilmiş, kaymanın binoküler fonksiyon kayıplarındaki rolünün anizometropiden daha fazla olduğu görülmüştür.

Tartışma:

Hipermetropik anizometropisi olan ve yüksek dereceli şaşılığı özellikle de ezotropyası olan olguların daha dikkatli takip edilmesi gereklidir. Ayrıca kaymanın binoküler fonksiyon kayıplarındaki rolünün anizometropiden daha fazla olduğu değerlendirilmiştir. Derin ambliyopi grubunda yer alsalar dahi anizometropik olguların tedavi açısından şaşılık olgularına göre prognozları daha iyidir.

Giriş

Ambliyopi; organik olarak herhangi bir patoloji olmaksızın görsel yoksunluk veya anormal binoküler etkileşim sonucunda oluşan, görsel gelişim döneminde tedavi ile düzelebilen tek veya iki taraflı görme keskinliğinde azalmayı ifade eder.1,2 Görme gelişiminin devam ettiği dönemde yani erken çocukluk döneminde gelişmektedir. Klinik olarak az görmenin yanı sıra, stereopsis gibi daha kompleks fonksiyonlarda da bozukluklara neden olmaktadır. Genç erişkinlerde ambliyopinin yol açtığı görme kayıpları, travma ve diğer oküler hastalıkların yol açtığı görme kayıplarının toplamından daha fazladır.3 Ulusal Göz Enstitüsünün Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığı araştırmada 20-70 yaşları arasında monooküler görme kaybının en sık sebebi ambliyopi olarak bulunmuştur.4 Ambliyopi prevelansı ile ilgili yapılan çalışmalarda farklı yaş gruplarında %1 ile 5,4 arasında değişen oranlar saptanmıştır.5,6 Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise %0,6 ile 3,5 arasında değişen oranlar bildirilmiştir.7-10 Kişinin okul başarısını, psikososyal gelişimini, ilerleyen dönemlerde ise meslek seçimini olumsuz yönde etkileyebilen ambliyopi, çocukluk çağının önlenebilir ve tedavi edilebilir önemli bir görme kaybı nedeni olmasından dolayı daha da önem kazanmaktadır.

Ambliyopi etyolojisine göre sınıflandırmada en önde gelen nedenler olarak şaşılık ve anizometropi kabul edilir. Çalışmamızda anizometropi, şaşılık ve/veya anizometropiye bağlı gelişen ambliyopi tiplerinde, olguların özellikleri, klinik seyirlerinin ve tedaviye yanıtlarının incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Ocak 2007 - Eylül 2010 tarihleri arasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Pediatrik Oftalmoloji ve Şaşılık Birimi’nde ambliyopi tanısı alan hastaların dosyaları geriye dönük dosya tarama yöntemi ile değerlendirildi ve takipleri düzenli devam eden toplam 150 olgu çalışma kapsamına alındı. Ambliyopi kriteri olarak, en iyi düzeltilmiş görme keskinliğinin Snellen eşeli ile 0,8 veya daha düşük olması ve her iki göz görme keskinlikleri arasında Snellen eşelinde en az 2 sırası fark olması kabul edildi. Hastalar ambliyopi nedenlerine göre gruplandırıldı ve çalışmaya 50 anizometropik ambliyopi, 50 şaşılık ambliyopisi, 50 hem anizometropik hem de şaşılık ambliyopisi tanısı olan toplam 150 hasta dahil edildi.

Çalışmamıza dahil edilen olguların tümünde detaylı oftalmolojik muayene bulguları kaydedildi. En iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EDGK) ve bu değerlerin logMAR karşılıkları belirlendi. Olguların tümünde; tedavi öncesi ve sonrasında alternan kapama ile prizma örtme testi ile şaşılık tespiti ve derecesi, göz hareketleri, Worth 4 Nokta testi ve Titmus testi ile binoküler fonksiyonların düzeyi, ön segment ve fundus muayenesi bulguları kaydedildi. Kırma kusuru; %l’ lik siklopentolat damla ile siklopleji sağlandıktan 45 dakika sonra yapılan retinoskopi ile belirlendi. Çalışmamıza dahil edilen 150 olgunun her biri için, bütün muayene sonuçları 6 aylık aralarla kaydedildi. Ayrıca, hastalarımıza verilen gözlük ile kısmi kapama tedavisinde kapamanın uygulanıp uygulanmadığı aile anamnezine dayanarak değerlendirildi.

Daha önce göz ameliyatı geçiren, ön ve/veya arka segment muayene bulgularında refraksiyon kusuru dışında oküler patolojisi olan, görme keskinliğini azaltan herhangi bir organik göz patolojisi olanlar ve 5 yaşından küçük olgular çalışma dışı bırakıldı. Çalışma kapsamına alınan olguların hiçbirisinde sistemik patoloji mevcut değildi.

Olguların görme keskinlikleri logaritmik değerlerine çevrilerek sağ ve sol göz için ayrı ayrı kaydedildi. İki göz arasındaki sferik ve/veya silindirik farkın 1 D ve üzerinde olması anizometropi olarak değerlendirildi. Anizometropinin sferik ve/veya silindirik kökeni belirlendi. Hastalarımızda bulunan anizometropi derecesi, iki göz arasındaki en yüksek mutlak sferik ve/veya silindirik değer olarak hesaplandı. Şaşılık ambliyopisi grubuna, şaşılığı olan ancak anizometropisi olmayan, yani her iki göz arasındaki sferik/silindirik eşdeğer farkı 1,00 diyoptrinin altında bulunan olgular dahil edildi. Anizometropik ambliyopi grubuna ise kayması olan olgular dahil edilmedi.

Anizometropi derecesine göre olgular gruplandırıldı ve her 1 D’lik farka göre 4 gruba ayrıldı. Anizometropik ambliyopisi olan grup, hipermetropik ve miyopik olarak, şaşılık ambliyopisi olan grup ise ezotropik ve ekzotropik olmak üzere ayrı ayrı değerlendirildi.

Ambliyopi derecesi ise iki göz arasındaki logaritmik görme keskinliği farkı olarak değerlendirildi ve olgular ambliyopi derecesine göre 3 gruba ayrıldı. Hafif ambliyopi grubunda ambliyopi derecesi 0,4’ten daha az olgular, orta dereceli ambliyopi grubunda ambliyopi derecesi 0,4-0,8 arasında olanlar ve ağır ambliyopi grubunda ise 0,8’den daha yüksek ambliyopi derecesi olan olgular değerlendirildi.

Stereopsis muayenesi için Titmus testi, füzyon açısından değerlendirilirken Worth 4 nokta testi kullanıldı.

Çalışmamızdaki hastalara uygulanan tedavi, refraksiyon kusurunu düzeltmeye yönelik gözlük uygulaması ve sağlam göze yaşa göre uygulanan kapama (yaş ile eşdeğer saatte günlük kapama) tedavisiydi. Olgularımıza verilen gözlük tedavisi ile kısmi kapama tedavisinde kapamanın uygulanıp uygulanmadığı aile anamnezine dayanarak değerlendirildi.

Ortalama takip süresi 22 ay (12-36 ay) idi. Takip dönemi sonunda; hastaların tedaviye uyumları, görme keskinliği ve binoküler fonksiyonlardaki değişiklikler gruplar arasında ve gruplar içerisinde karşılaştırıldı. Aynı grup içerisinde, tedavi öncesi ve sonrası sonuçlar karşılaştırıldı.

Çalışmada elde edilen veriler değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 13.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin (ortalama, standart sapma) yanı sıra niceliksel verilerin karşılaştırmasında gruplar arası farkın araştırılmasında tek yönlü varyans analizi veya pearson ki-kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi.

Sonuçlar

Yetmiş beş erkek (%50), 75 kadın (%50) toplam 150 olgu çalışmamıza dahil edildi. Tüm olgularımızın (n=150) yaş ortalaması 7,98±2,71 (5-13) yıl idi. Olgular ambliyopi etyolojisine göre 3 gruba ayrıldı ve gruplardaki sayı, yaş ortalamaları ve cinsiyet özellikleri Tablo 1’de görülmektedir. Gruplar erkek / kız oranı yönünden (Pearson Chi-Square Test p: 0,787) ve yaş ortalamaları açısından karşılaştırıldığında benzer olarak bulunmuştur. (Kruskal Wallis Test p: 0,266 ).

Olguların tedavi öncesi ve sonrası görme keskinlikleri Tablo 2’de verilmiştir. Sağlam kabul edilen gözlerde görme keskinliği tam idi. Gruplar karşılaştırıldığında ambliyop gözlerde tedavi öncesi ve sonrası görme keskinlikleri istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. (Kruskal Wallis Test p: 0,318)

Görme keskinliğinde değişme olmayan olguların büyük kısmı kapama tedavisine uyumsuz olgulardan oluşmaktaydı. Olgularımıza verilen kısmi kapama tedavisinde kapamanın uygulanıp uygulanmadığı aile anamnezine dayanarak değerlendirildi ve önerilen sürenin %80’ine uyan sürede kapama yapanlar uyumlu olarak kabul edildi. Aile hikayesine göre anizometropik ambliyopi grubunda %36, şaşılık ambliyopisi grubunda %40, anizometropi ve şaşılık grubunda ise %40 olgunun önerilen kapama tedavisine uyumsuz olduğu görüldü. Tedaviye uyum açısından karşılaştırıldığında 3 grup arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir. (Mann Whitney Test p: 0,52)

Anizometropisi olan grupta tedavi sonrası 29 olguda görme keskinliğinde artış saptanırken, 21 olguda görme keskinlikleri değişmediği tespit edildi. Şaşılığı olan grupta; tedavi ile 22 olguda görme keskinliğinde artış saptanırken, 28 olguda görme keskinliklerinin değişmediği tespit edildi. Hem anizometropisi, hem şaşılığı olan grupta ise tedavi ile 25 olguda görme
keskinliğinde artış saptanırken, 24 olguda görme keskinlikleri değişmediği, sadece 1 olguda tedaviye rağmen görme keskinliğinde azalma olduğu tespit edildi. Görme keskinliğinde azalma olan olgunun en son kontrolündeki görme keskinliğindeki azalmayı; hastanın önceki kontrollerinde sağlam gözü ile kaçak yapmış olmasına bağlamaktayız. Tedavi öncesi görme keskinliklerine göre, tedavi sonrası Snellen eşeline ile görme keskinliğinde artış olan olgular karşılaştırıldığında; anizometropik olguların %58’inde, şaşılık ambliyopisi olgularının %44’ünde, şaşılık ve anizometropi tanısı olan olguların ise %48’inde görme keskinliğinde artış tespit edilmiştir (Tablo 3). (chi-Square Tests p=0,353)

Tedavi sonrası, anizometropik olguların %52’sinde, şaşılık ambliyopisi olgularının %54’ünde, şaşılık ve anizometropi tanısı olan olguların ise %48’inde; Snellen eşeline göre 0.5 ve üzeri görme keskinliği tespit edilmiştir. (Chi-Square Tests p=0,353) Tedavi sonrası Snellen eşeline göre görme keskinliği 0.8 (ambliyopi tedavi başarı kriteri) ve üzeri olan olgular karşılaştırıldığında ise; anizometropik olguların %32’sinde, şaşılık ambliyopisi olgularının %32’sinde, hem şaşılık hem anizometropi tanısı olan olguların ise %28’inde 0,8 üzeri görme keskinliği tespit edilmiştir (Tablo 3). (chi-Square Tests p=0,83)

Tüm olguların ambliyopi derecesine göre sınıflandırılması Tablo 4’de sunulmuştur. Tedavi öncesi ve sonrasında üç gruptaki olgularının büyük kısmının hafif ambliyopi grubunda (ambliyopi derecesi 0-0,4) yer aldığı görüldü.

Refraksiyon değerlerine göre sınıflandırıldığında 140 olguda hipermetropik, 10 olguda miyopik kırma kusuru olduğu belirlenmiştir (Tablo 5). Ancak miyopik olgu sayısı az olduğu için istatistiksel olarak karşılaştırma yapılamamıştır.

Anizometropik ambliyopisi olan grupta 50 olgu ve hem anizometropisi hem de şaşılık tanısı olan grupta ise 50 olgu olmak üzere toplam 100 anizometropik olgu anizometropi derecesine göre sınıflandırıldı (Tablo 6). Anizometropik ambliyop olan grupta 10 olguda silendirik anizometropi mevcutken 40 olguda sferik anizometropi mevcuttu. Hem anizometropi hemde şaşılık tanısı olan grupta ise 37 olgunun sferik anizometropi tanısı mevcutken, 13 olgunun ise silendirik anizometropi tanısı bulunmaktaydı (Tablo 6).

Anizometropisi olan olgularda; anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasındaki ilişki incelendiğinde; şaşılığı olan ve olmayan anizometrop olgularda anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi korele bulunmuştur. (Anizometrop olgularda p:0,05) (Pearson Korelasyon Katsayısı: 0,393) (Şaşılık + anizometrop olgularda ise p:0,02) (Pearson Korelasyon Katsayısı: 0,426) Anizometropisi olan olgularda sferik retinoskopik değerler açısından anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasında istatistiksel olarak anlamlı olan pozitif korelasyon bulunmuştur. (p: ≥ 0,00 Pearson Korelasyon Katsayısı: 0,392) (Şekil 1).

Silendirik retinoskopik değerler açısından anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasında pozitif korelasyon bulunmuştur ancak bu durum istatistiksel açıdan anlamlı değildi. (p: 0,775) ( Pearson Korelasyon Katsayısı: 0,024) (Şekil 2).

Şaşılığı olan olgularda kayma derecesi ile ambliyopi derecesi arasında pozitif korelasyon bulunmuştur ancak bu durum istatistiksel açıdan anlamlı değildi. (p:0,225) (Pearson Korelasyon Katsayısı: 0,124) (Şekil 3).

Şaşılık ambliyopisi olan grupta 50 olgu ve hem anizometropisi hem de şaşılık tanısı olan grupta ise 50 olgu olmak üzere toplam 100 şaşılık olgusu kayma derecelerine göre karşılaştırıldı. Şaşılığı olan olgularda, tedavi öncesi ve sonrası uzak ve yakında ölçülen ortalama kayma değerleri Tablo 7’de gösterilmiştir.

Tedavi öncesinde uzak/yakın kayma miktarları yönünden karşılaştırıldığında şaşılığı olan grupta belirlenen kayma miktarı, hem şaşılığı hem anizometropisi olan gruba göre anlamlı olarak daha fazla tespit edilmiştir. (Mann Whitney Test p: 0,009 /p:0,005). Ancak 2 grup tedavi sonrası uzak/yakın kayma miktarları yönünden karşılaştırıldığında ise benzer bulunmuştur. (Mann Whitney Test p: 0,542/ p: 0,925).

Şaşılık tanısı olan olgular kaymanın tipine göre sınıflandırıldığında 80 olguda ezotropya tanısı mevcutken, 20 olguda ekzotropya tanısı olduğu belirlenmiştir. Ambliyopi tanısı olan şaşılık olgularında ezotropya tanısı ekzotropya tanısına oranla anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. (Mann Whitney Test p: 0,02) (Tablo 8).

Füzyon oranları Tablo 9’da gösterilmiştir. Tedavi öncesinde ve sonrasındaki füzyon cevabı oranları karşılaştırıldığında; anizometropi tanısı olan grup, diğer 2 gruba göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. (Tedavi öncesi Kruskal Wallis Test p: 0,006) (Tedavi sonrası Kruskal Wallis Test p: 0,002). Şaşılık olgularındaki füzyon cevabı oranı şaşılık + anizometropi olgularıyla kıyaslandığında istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. (Kruskal Wallis Test p: 0,385) (Tedavi sonrası Kruskal Wallis Test p: 0,42) Titmus testi ile ölçülen stereopsis değerleri karşılaştırıldığında gruplar için ortanca stereopsis değerleri tablo 10’da gösterilmiştir. Tedavi öncesinde ve sonrasındaki stereopsis sonuçları karşılaştırıldığında; anizometropik olgulardaki ortanca stereopsis değeri şaşılık olgularıyla ve şaşılık + anizometropi olgularıyla kıyaslandığında istatistiksel olarak daha iyi bulunmuştur. (Anizometropi/şaşılık, tedavi öncesi Kruskal Wallis Test p:0,001, tedavi sonrası Kruskal Wallis Test p: 0,00) (Anizometropi/şaşılık + anizometropi, tedavi öncesi Kruskal Wallis test p:0,04, tedavi sonrası Kruskal Wallis test p: 0,014) Şaşılık olgularındaki ortanca stereopsis değeri şaşılık + anizometropi olgularıyla kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşük bulunmuştur. (Kruskal Wallis Test p: 0,040) (tedavi sonrası Kruskal Wallis Test p: 0,017).

Tartışma

Ambliyopi; çocukluk çağında kritik dönemde gelişen anormal vizuel gelişimin neden olduğu zayıf görme düzeyini tanımlamak için kullanılır ve 1,0 veya 20/20 sırasından birkaç harf görememekten, el hareketleri düzeyine kadar değişmektedir. Ambliyopide görme keskinliğinin yanısıra füzyon, stereopsis gibi binoküler görme fonksiyonları da olumsuz olarak etkilenmektedir.

Ambliyopi patogenezinde birçok faktör etkili olmakla birlikte toplumda en sık karşılaşılan nedenler olarak anizometropi ve şaşılık ön plana çıkmaktadır. Anizometropik ve şaşılık ambliyopisinin farklı nöronal mekanizmalar ile oluştuğu düşünülmektedir. Anizometropik ambliyopide bir ya da iki gözde retinadaki görüntünün net olmaması sonucu görme gelişimi olumsuz etkilenmekte iken şaşılık ambliyopisinde ise kayması olan gözden gelen uyarıların baskılanması sonucu ambliyopi oluştuğu düşünülmektedir.2 Anizometropik ambliyopi, şaşılık ambliyopisiyle birlikte bulunabilir ve ambliyopinin primer (anizometropiye bağlı) veya sekonder (şaşılığa bağlı) ya da ikisinin bir kombinasyonu olup olmadığını izah etmek güçtür.

Literatür taraması yapıldığında anizometropik ambliyopi ve şaşılık ambliyopisi ile ilgili çalışmalar genellikle ayrı ayrı yapılmıştır, karşılaştırmalı çalışmalara fazla rastlanmamaktadır. Çalışmamızda ambliyojenik etkenler olarak şaşılık ve/veya anizometropinin neden olarak tanımlandığı olgu gruplarında demografik özellikler, tedavi öncesi ve tedavi sonrasındaki görme keskinliği, ambliyopi derecesi, binoküler görme fonksiyonlarını karşılaştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca çalışmamızda anizometropi derecesinin ve şaşılık derecesinin ambliyopi üzerine olan etkilerinin detaylı olarak araştırılması amaçlanmıştır.

Çalışmamızda demografik özellikler incelendiğinde; cinsiyet ve yaş açısından gruplar karşılaştırıldığında istatistiksel olarak 3 grup benzer olarak bulunmasına karşın şaşılık tanısı olan olguların yaş ortalamasının diğer olgulara göre daha düşük olması şaşılık olgularının kaymanın olmadığı anizometrop olgulara göre aile tarafından daha erken fark edilmesine ve hekime daha erken başvurmalarına bağlanabilir.

Ülkemizde yapılan bir çalışmada yedi yaş grubunda ambliyopi türlerinin prevelansı incelenmiş ve cinsiyet açısından anizometropik, şaşılık ve şaşılık + anizometropik ambliyopi grupları arasında erkek ve kız olguların oranları benzer bulunmuştur.11 Arıkan ve arkadaşlarının12 128 ambliyop olguda yaptığı çalışmada; şaşılık ambliyopisi ve anizometropi + şaşılık ambliyopisi tanısı olan gruplarda benzer yaş değerleri saptanırken, anizometropisi olan grubun ortalama yaş değerleri (7,57 yıl) şaşılık ambliyopisi tanısı olan gruba (5,20 yıl) ve şaşılık + anizometropik ambliyopisi tanısı olan gruba göre (5,55 yıl) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Shaw ve arkadaşları,13 şaşılık ambliyopisi olan olguların genel olarak beş yaşından önce tanı aldıklarını ancak anizometropik ambliyopisi olan olguların sadece %15’inin beş yaşından önce tanı alabildiklerini belirtmiştir. Şaşılık olgularında kaymanın olması daha erken fark edilmesini sağlarken, anizometropik ambliyopi olgularında ise aile tarafından fark edilebilir bir bozukluğun olmaması, anizometrop olguların şaşılık olgularına göre daha geç tanı almasına neden olarak gösterilmiştir. Literatürdeki en geniş çalışmalardan ve bizim çalışmamıza benzer olan; Woodruff ve arkadaşlarının çalışmasında 961 anizometropik ambliyopi, şaşılık ambliyopisi ve şaşılık + anizometropik ambliyopi tanısı alan olgularda cinsiyet ve yaş açısından gruplar benzer bulunmuştur. Ortalama yaş anizometropik olgularda 5,6 yıl, şaşılık olgularında 3,3 yıl iken şaşılık ve anizometropik ambliyopi tanısı olan olgularda ise 4,4 yaş olarak bulunmuştur.14

Çalışmamızda 3 grup karşılaştırıldığında ambliyop gözlerde tedavi öncesi ve sonrası görme keskinliği değerleri istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. Tedavi sonrası görme keskinliğinde artış olan olguların oranı karşılaştırıldığında da 3 grup istatistiksel olarak benzer olmasına karşın, anizometropik ambliyopi tanısı olan olgularda diğer 2 gruba göre daha fazla olguda görme keskinliğinde artış gözlemlenmiştir. Anizometropik olguların yaşları diğer 2 gruba göre daha büyük olmasına rağmen tedaviye daha iyi cevap alınması, bu olgulardaki supresyon mekanizmasının daha farklı olması ile açıklanabilir.

Tedavi sonrası başarı kriteri Snellen eşeline göre 0,5 ve üzeri kabul edildiğinde; 3 grup istatistiksel olarak yine benzer olmasına karşın, şaşılık ve anizometropi tanısı olan olgularda daha az sayıda olguda başarı elde edilmiştir. Snellen eşeline göre 0.8 ve üzeri görme keskinliği düzeyi, tedavi sonrası başarı kriteri olarak kabul edildiğinde ise 3 grup istatistiksel olarak benzer bulunmuştur.

Daha objektif karşılaştırma yapabilmek amacıyla ambliyopi derecelerine göre gruplar sınıflandırıldığında, tedavi öncesi ve sonrasında üç gruptaki olguların büyük kısmının hafif ambliyopi grubunda yer aldığı görüldü. Tedavi öncesinde derin ve orta dereceli ambliyopi grubunda anizometrop ve anizometrop + şaşılık olgularının sayıları şaşılık grubuna göre daha fazla bulunmasına karşın tedavi sonrasında, derin ve orta dereceli ambliyopi grubunda yer alan anizometrop olgu sayısının diğer 2 gruba göre daha az olması dikkat çekmektedir. Özellikle derin ambliyopi grubunda yer alan anizometrop olguların tedaviye yanıt verme oranı diğer 2 gruptan daha yüksek bulunmuştur. Derin ambliyopi grubunda yer alsalar dahi anizometropik olguların tedavi açısından diğer iki gruba göre prognozlarının daha iyi olduğu sonucu çıkmaktadır.

Görme keskinliği ve ambliyopi derecelerini karşılaştıran çalışmalar incelendiğinde: Öztürk ve arkadaşlarının15 yaptığı çalışmada 44 şaşılık ambliyopisi olgusu ile 45 anizometropik ambliyopi olgu grupları için görme keskinliği ve ambliyopi dereceleri benzer bulunmuştur. Çalık ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise 78 anizometropik olguda, 58 şaşılık olgusuna göre görme keskinliğinin daha iyi olduğu bildirilmiştir.16 Ancak şaşılık ve anizometropik ambliyopinin karşılaştırıldığı çalışmalarda şaşılık olan olgularda anizometropi oranı verilmemiştir. Kutschke’nin 49 şaşılık ve anizometropi, 75 anizometropik ambliyopi olgusu ile yaptığı çalışmada, şaşılık ve anizometropi tanısı birlikte olan olgularda görme keskinliği daha kötü olmasına karşın fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.17 Ambliyopide kapama tedavisi etkinliğini ve tedavi sonuçlarını etkileyen klinik risk faktörlerini araştıran bir çalışmada; farklı ambliyopisi olan olgularda (şaşılık, şaşılık-anizometropik ve anizometropik ambliyopili hastalarda) ve farklı sürelerdeki (tüm gün ya da günün bir kısmında) kapama tedavisi sonrası, son görme keskinlikleri sonuçları karşılaştırıldığında, istatistiksel olarak anlamlı tek faktörün başlangıç düzeltilmiş görme keskinliği olduğu belirtilmiştir.12

Anizometropi kriteri, farklı yazarlar tarafından 0,5-1,5 diyoptri arasında değişen değerlerde kabul edilmiştir.17-21 Bizim çalışmamızda anizometropi kriteri, iki göz arasında sferik veya silendirik eşdeğerde 1 diyoptri ve üstündeki fark olarak kabul edilmiştir. Anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; çalışmamızda anizometrop olgularda, anizometropik sferik değerlerin ambliyopi derecesi ile pozitif korelasyon gösterdiği yani iki göz arasındaki sferik kırma kusuru farkı arttıkça, ambliyopi derecesinin de arttığı bulunmuştur. Anizometropik tüm olgular silendirik retinoskopik değerler açısından karşılaştırıldığında ise anizometropi derecesi ile ambliyopi derecesi arasında pozitif korelasyon bulunmuş ancak bu durum istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Helveston, şaşılığın olduğu ve olmadığı anizometropik hastalarda anizometropi derecesinin, ambliyopi derinliğini etkilemediğini bildirirken, Öztürk, Malik ve Kutschke’nin çalışmalarında anizometropik olgularda ambliyopi derecesi ile anizometropi derecesi arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmamıştır. Buna karşın Sen, Townshend, Weakly’in çalışmalarında ise anizometropi derecesinin ambliyopi derinliğini etkilediği bildirilmiştir.15,19-23

Weakly çalışmasında; iki göz arasındaki sferik miyopi 2 D, sferik hipermetropi 1 D’den daha fazla olan olgularda ambliyopi gelişme riskinin arttığını vurgulanmıştır. Silendirik değer için ise 1,5 Dioptrinin üzerindeki değerlerde ambliyopi riskinin arttığını belirtmiştir.24 Anizomiyopide yakın görme daha az etkilendiğinden ve çocuğun ilgi alanı daha fazla yakında olduğundan ambliyopi genellikle 3 D ve üzerindeki farklarda görülür.25 Rutstein26 çalışmasında 50 anizohipermetropik olguda anizometropi derecesi, ambliyopi derecesi, binokülarite seviyesi arasında ilişki bildirirken, 10 anizomiyopik olguda ise böyle bir ilişki anlamlı olarak değerlendirilmemiştir. Kutschke17 ise miyopik anizometroplarda, hipermetrop olgulara göre görme keskinliğinin daha kötü olduğunu vurgulamıştır. Ancak bu çalışmalardaki miyopi değerleri birbirinden oldukça farklı aralıklardadır. Bizim çalışmamızda da hipermetrop olan olgu sayısı fazla olmasına karşın miyop olgu sayısının istatistik değerlendirme için düşük olması nedeni ile istatistiksel veri elde edilememiştir.

Tüm şaşılık olgularında, kayma derecesi ile ambliyopi derecesi arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; şaşılık derecesi arttıkça ambliyopi derecesinin arttığı ancak bu durumun istatistiksel açıdan anlamlı olmadığı bulunmuştur. Çalık ve ark.’nın16 yaptığı çalışmada ise şaşılık hastalarında kayma miktarı ile ambliyopi miktarı arasında pozitif korelasyon tespit ederlerken, anizometropi grubunda da ambliyopi miktarı ile anizometropi derinliği arasında da pozitif korelasyon gösterilmiştir. Öztürk ve ark.’nın15 yaptığı çalışmada ise şaşılık ambliyopisi olan 44 olguda kayma açısı ile ambliyopi derinliği arasında korelasyon bulunmamıştır.

Çalışmamızda ambliyopi tanısı olan şaşılık olgularında ezotropya tanısı ekzotropya tanısına kıyasla anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Bu durumdan ezotropyanın ekzotropyaya kıyasla daha fazla ambliyopiye yol açtığı sonucu çıkarılabilir. Ezotropyada kayan gözün foveası diğer gözün kuvvetli temporal yarısı ile ekzotropyada ise daha zayıf kontralateral nazal yarı ile rekabet halinde olduğu, bundan dolayı ezotropya olgularında ambliyopi gelişim riskinin yüksek olduğu vurgulanmıştır.27

Ambliyopide görme keskinliğindeki azalmaya binoküler görme fonksiyonlarındaki kayıplarda eşlik etmektedir. Çalışmamızda tedavi öncesi ve sonrası binokülarite açısından füzyon oranları karşılaştırıldığında; anizometropik ambliyopi tanısı olan olgularda füzyon oranları şaşılık ambliyopisi ve şaşılık ve anizometropik ambliyopisi olgularına göre daha yüksek bulunmuştur. Tedavi öncesi ve sonrasındaki Titmus testi ile ölçülen stereopsis sonuçları karşılaştırıldığında; anizometropik ambliyopi olgularındaki ortanca stereopsis değeri, şaşılık ambliyopisi ve şaşılık + anizometropik ambliyopi olgularına göre daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda 3 grubun tedavi öncesinde ve sonrasında görme keskinlikleri ortalamaları benzer bulunduğu için olgular binoküler görme fonksiyonu açısından daha objektif olarak değerlendirilebilmektedir. Anizometropik ambliyopi grubundaki olgular, şaşılığı olan olgulara göre stereopsis ve füzyon açısından daha iyi değerlere sahip olarak değerlendirilmiş ve kaymanın binoküler fonksiyon kayıplarındaki rolünün anizometropiden daha fazla olduğu düşünülmüştür. Harrad, anizometropik ambliyopideki supresyonun strabismik ambliyopidekinden daha zayıf olduğunu ileri sürerken, Çalık ve arkadaşları anizometropik olgularda şaşılığı olan olgulara göre stereopsis varlığını anlamlı derecede yüksek bulmuşlardır.13,28 Benzer olarak Öztürk ve ark.’nın15 yaptığı çalışmada, anizometropik olgularda füzyon ve stereopsis değerleri anlamlı derecede yüksek bulunmuştur, aynı çalışmada kayması 10 PD altındaki şaşılığı olan olgularla kıyaslandığında ise stereopsis açısından anlamlı fark bulunamamıştır.

Pediatric Eye Disease Investigator Group (PEDIG) tarafından yapılan rasgele, ileriye dönük çalışmada; ciddi ambliyopisi olan olgularda (0,05-0,2) uygulanan 6 saat/ gün kapama tedavisi ile tam gün (hastanın tüm uyanık olduğu saatler) kapama tedavileri karşılaştırılmış ve dört aylık tedavi süresi sonrasında görme keskinlikleri değişimi açısından anlamlı fark tespit edilmemiştir.29 Yine PEDIG tarafından orta derece ambliyopisi olan (0,25-0,5) yedi yaş ve altındaki olgularda yapılan çalışmada, uygulanan 2 saat/gün ve 6 saat/gün kapama tedavisi ile elde edilen tedavi sonrası görme keskinlikleri değişimi benzer bulunmuştur.30 Bu durum ambliyopi iyileşmesinde optimal bir sürecin olduğu ve bunun oküler-kortikal yollardaki biyokimyasal aktivite ile açıklanabileceği ve daha kısa süreli kapamanın, bazı çocuklarda maksimum iyileşme için yeterli olabileceği şeklinde yorumlanmıştır.

Scott ve ark.’nın31 yaptığı çalışmada; şaşılık, anizometropi ve şaşılık, anizometropik ambliyopiden oluşan 600 olguluk 3 grup arasında kapama tedavisi sonrası görme keskinliğinde elde edilen artış istatistiksel olarak benzer bulunmuştur. Garoufalis ve ark.’nın32 çalışmasında benzer olarak ambliyopi türünün kapama tedavisi sonrası görme keskinliği açısından istatistiksel olarak anlamlı fark oluşturmadığı tespit edilmiştir. Lee ve ark.’nın33 çalışmasında 61 olguda kapama tedavisi sonuçları incelenmiş ve sonuç görme keskinliğinin karşılaştırıldığı çalışmada şaşılık, anizometropi + şaşılık, anizometropik olgulardan oluşan bu 3 grup arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir. Mazow ve ark.’nın34 çalışmasında da şaşılık ve anizometropi olguları karşılaştırılmış ortalama görme keskinliği artışı yönünden gruplar benzer olarak bulunmuştur. Repka ve ark.’nın35 yaptığı çalışmada da benzer sonuçlar bulunmuştur. Woodruff ve ark.’nın14 yaptığı çalışmada; anizometropik ambliyopi olgularında tedavi sonrası görme keskinliğini etkileyen en önemli faktörün başlangıç görme keskinliği olduğu belirtilmiştir.

Arıkan ve ark.’nın12 yaptığı çalışmada görme keskinliğindeki ortalama artışın gruplar arasında benzer olduğu saptanmıştır. (şaşılık ambliyopisinde 0,38±0,29 logMAR, şaşılık ve anizometropik ambliyopilerde 0,46±0,40 logMAR, anizometropik ambliyopilerde 0,35±0,24 logMAR). Tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde tedavi başlangıcındaki görme keskinliğinin ve uygulanan kapama süresinin sonuç görme üzerine etkili faktörler olduğu saptanmıştır.

Geriye dönük bir çalışma olması ve dosya tarama yöntemi ile verilerin toplanması çalışmamızın kısıtlılıklarını oluşturmaktadır. Çalışmanın avantajları olarak; grupların eşit sayıda ve benzer özelliklerde olması ve geniş zaman aralığında olguların bulgularının dahil edilmesi gösterilebilir.

Sonuç olarak; kişinin okul başarısını, psikososyal gelişimini, ilerleyen dönemlerde ise meslek seçimini olumsuz yönde etkileyebilen ambliyopi, çocukluk çağının önlenebilir ve tedavi edilebilir önemli bir görme kaybı nedeni olmasından dolayı tedavisi daha da önem kazanmaktadır. Çalışmamız sonucuna göre; kapama tedavisi ile görme keskinliğinde düzelme oranları karşılaştırıldığında, tüm ambliyopi gruplarında fark bulunmamıştır. Derin ambliyopi grubunda yer alsalar dahi anizometropik olguların tedavi açısından şaşılık olgularına göre prognozlarının daha iyi olduğunu vurgulamaktayız. Ambliyopi klinik olarak az görmenin yanı sıra görme sisteminin kompleks fonksiyonlarında da bozukluklara neden olmaktadır ancak daha ileri yaşta tespit edilmelerine rağmen, anizometropik ambliyopi grubundaki olgular, şaşılığı olan olgulara göre stereopsis ve füzyon açısından daha iyi değerlere sahip olarak değerlendirilmiş, kaymanın binoküler fonksiyon kayıplarındaki rolünün anizometropiden daha fazla olduğu görülmüştür. Anizometropik olgularda özellikle hipermetropik anizometropisi olan olguların ve derin ambliyopisi olan olguların daha dikkatli takip edilmesi gerekmektedir. Şaşılığı olan olgularda ise özellikle ezotropyası ve yüksek dereceli şaşılığı olan olguların daha dikkatli takip edilmesi gerektiğini belirtmekteyiz.