Fakoemülsifikasyon ve Katlanabilir Göz içi Lensi İmplantasyonu Sonrası Ön Segment Konfigürasyon Değişikliklerinin Ultrason Biyomikroskopi ile Değerlendirilmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Orijinal Makale
P: 200-206
Ağustos 2011

Fakoemülsifikasyon ve Katlanabilir Göz içi Lensi İmplantasyonu Sonrası Ön Segment Konfigürasyon Değişikliklerinin Ultrason Biyomikroskopi ile Değerlendirilmesi

Turk J Ophthalmol 2011;41(4):200-206
1. Ardahan Askeri Hastanesi Göz Servisi, Ardahan, Türkiye
2. Diyarbakir Askeri Hastanesi Göz Servisi, Diyarbakir, Türkiye
3. Gata Haydarpasa Egitim Hastanesi Göz Servisi, Istanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 02.02.2011
Kabul Tarihi: 28.02.2011
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Katarakt ekstraksiyonu sonrası ön segment yapılarında oluşan konfigürasyon değişikliklerinin Ultrason Biyomikroskopi (UBM) yöntemi ile kantitatif analizi.

Gereç ve Yöntem:

Senil ya da presenil katarakt nedeniyle ameliyat olacak 33 hastanın (21 erkek, 12 kadın, ortalama yaş 69,0±8,3 yıl) 33 gözü prospektif olarak incelendi. Her hastaya ameliyattan önce ve 1 ay sonrasında UBM uygulandı. Her UBM muayenesinde ön kamaranın aksiyel görüntüleri ve 4 kadranda açının radial kesit görüntüleri elde edildi. Ölçümler, cihazın yazılımında bulunan ölçekler ve UBM Pro2000® yazılımı kullanılarak gerçekleştirildi.

Sonuçlar:

Katarakt ameliyatından sonra, ön kamara derinliği ve açı parametrelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış saptandı (p=0,001). Postoperatif dönemde, preoperatif döneme göre ön kamara derinliğinde 1,3 kat, açı sonlanması alanı’nda 1,4 kat, açı açıklığı mesafesi 250’de 1,7 kat ve açı açıklığı mesafesi 500’de 1,5 kat artış tesbit edildi. Ön kamara açısının lineer regresyon analizinde postoperatif dönemde 4 kadranda da ivmede azalma, y-kesişim değerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artış saptandı (p=0,001).

Tartışma:

UBM ön segment yapıları hakkında hem niteliksel, hem de niceliksel çok değerli bilgiler vermektedir. UBM’nin; kataraktı olup kapanabilir/dar açıları olan ve sağaltım amacıyla katarakt ameliyatı kararı verilmiş olan hastaları değerlendirmede yararlı olabileceğini düşünmekteyiz. (Turk J Ophthalmol 2011; 41: 200-6)

Giriş

Katarakt ekstraksiyonu ve göz içi lensi (GİL) yerleştirilmesi, ön segment konfigürasyonunda anatomik olarak belirgin değişikliklere neden olmaktadır.1-6 Özellikle katarakt ve açı kapanması glokomu olan olgularda sadece katarakt ameliyatının yapılması; açıyı genişletip ön kamarayı derinleştirmekte ve uzun dönemde göz içi basıncını (GİB) düşürmede etkili olmaktadır.3,7

Günümüzde ön kamara ve iridokorneal açı yapılarını değerlendirmek için değişik yöntemler mevcuttur (Gonyoskopi, Scheimpflug kamera aygıtları, Tarayıcı Periferik Ön Kamara Derinlik Analizörü (TPÖKDA) vb.). Bunlar içerisinde gerek daha iyi çözünürlüklere sahip olmaları, gerekse daha iyi görüntü verebilmeleri ile Ön Segment-Optik Koherens Tomografi (ÖS-OKT) ve Ultrason Biyomikroskopi (UBM) özellikle ön plana çıkmaktadır.

Pavlin ve ark.‘nın8,9 1990 yılında geliştirdiği UBM teknolojisi, yüksek frekans transdüser kullanarak ön segment yapılarının gerçek zamanlı, non-invaziv, in-vivo görüntülerini verebilmektedir. UBM’nin ÖS-OKT’ye en önemli üstünlüğü; silyer cisim, lens zonülleri, ön koroid gibi arka kamara yapılarını da görüntüleyebilmesidir.10

Pavlin ve Foster;9 UBM’de değişik niceliksel ölçüm metodları önermiştir. Bunlar içerisinden Açı Açıklığı Mesafesi 250 ve 500 (AAM 250/500); sklera mahmuzunun 250/500µ önünde; trabeküler ağ ile iris arasındaki mesafe olarak tanımlanmıştır. Trabeküler ağ-İris Açısı (TİA) ise; tepesi iris sonlanmasında ve kollarından birisi sklera mahmuzundan 500 µ  mesafede trabeküler ağdan, diğeri buna dik olarak iris yüzeyinden geçen açı olarak tanımlanmıştır (Şekil 1).

Daha sonra Hiroshi İshikawa ve ark.11, sklera mahmuzunu işaretlendikten sonra birkaç önemli parametreyi yarı-otomatize şekilde hesaplayan bir yazılım programı geliştirmiştir (UBM Pro2000®). Bu yazılım ile AAM 250/500 ve Açı Sonlanması Alanı (ASA) değerleri elde edilebilmektedir. ASA; kenarları iris ön yüzeyi tarafından, kornea endoteli tarafından ve sklera mahmuzunun 750 mikron önünde kornea endotelinden iris yüzeyine dik olarak çizilen hat tarafından oluşturulan üçgen bir alan olarak tanımlanmıştır (Şekil 2). Bunlara ek olarak  program; açı sonlanması tabanından, sklera mahmuzunun 750 mikron önüne kadar, ardışık olarak AAM’lerin haritasını çıkarmakta ve bunların lineer regresyon analizini yaparak 2 figür oluşturmaktadır; “y-kesişim” ve “ivme”. İvme; iris yüzey kurvatüründeki düzensizlikleri de hesaba katarak açı genişliğini tanımlayan tahmini bir değerdir ve irisin şekli hakkında bilgi vermektedir. “y-kesişim” ise bize sklera mahmuzu seviyesinde AAM’nin tahmini değerini vermektedir.

Bu çalışma, ön kamara açısı açık ve diğer yönlerden sağlıklı normal bireylerde katarakt ekstraksiyonundan sonra ön segment konfigürasyonunda ve açıda oluşan değişikliklerin UBM ile niteliksel ve niceliksel olarak değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.

Tartışma

Ön kamara ve açının kesitsel görüntüleme teknikleri son 5-10 yıl içerisinde daha da gelişmiştir. Scheimpflug fotoğraflama aygıtları ve TPÖKDA ile açının direkt görüntülenememesi, özellikle açının niceliksel değerlendirilmesinde UBM ve ÖS-OKT’yi ön plana çıkarmıştır. 

UBM ile yapılan ölçümlerin aynı gözlemciler arasındaki tekrarlanabilirliğinin iyi, farklı gözlemciler arasındaki tekrarlanabilirliğinin ise zayıf olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur.12,13 Bu değişkenliğin ana nedeni alınan görüntünün kalitesidir.  UBM ile ideal görüntü alınabilmesi için yeterli tecrübenin kazanılması kısmen zor ve zaman gerektirmektedir. Ayrıca ölçüm analizlerindeki değişkenlik de gözardı edilmemelidir. Bu değişkenliğin altında yatan ana neden; ölçüm yapılacak görüntü karesinin seçilmesi ve sklera mahmuzunun yerinin tespit edilmesindeki farklılıklardır. Dolayısıyla herhangi bir girişimden önce ve sonra yapılacak ölçümlerin karşılaştırılması, aynı gözlemci tarafından yapılmalıdır. Bu nedenle bizim çalışmamızda da görüntülerin alınması ve bunların değerlendirilmesi aynı gözlemci tarafından yapılmıştır (İS).

Ön kamara açısının UBM ile değerlendirilmesi; görüntü alma kalitesi ve analiz farklılıkları yanında, fizyolojik değişkenlerden de etkilenebilir. Oda aydınlığı, fiksasyon ve akomodatif çaba ön segment anatomisini etkileyen unsurlar olduğundan, özellikle niceliksel ölçümler alınırken sabit kalması gereken faktörlerdir. 

Katarakt ameliyatının ön kamara açısı üzerine olan etkisini UBM ile inceleyen değişik çalışmalar mevcuttur.2-4, 6 Kurimoto ve ark.6 20 hastanın 20 gözünü çalışmalarına dahil ederek Fako+GİL implantasyonundan önce ve 3 ay sonrasında UBM ile ön kamara konfigürasyonunda oluşan niceliksel değişiklikleri değerlendirmişlerdir. Yazarlar, Pavlin ve ark.9’nın önerdiği ölçüm metodlarını kullanarak santral ÖKD’yi ve sadece temporal kadranda AAM 250, AAM 500 ve TİA’yı cihazın ölçeklerini kullanarak manuel olarak ölçmüşler ve postoperatif dönemde ÖKD’nin 1,37 kat (~970 µm) arttığını bildirmiştir. Ayrıca AAM 250’nin 1,48 kat (~125 µm), AAM 500’ün 1,59 kat (~205 µm) ve TİA’nın 1,57 kat (~18º) arttığını ve tüm bu değişikliklerin istatiksel olarak anlamlı olduğunu bildirmişlerdir (p<0,05).

Pereira ve ark.2 ise 19 hastanın 21 gözünü çalışmalarına dahil etmişler ve Fako+GİL implantasyonundan  önce ve postoperatif 1 ve 3 üncü aylarda hastaların ön kamara konfigürasyonlarını UBM ile değerlendirmişler. Yazarlar Kurimoto ve ark.’larına6 göre daha kapsamlı bir çalışma yapmışlar ve ön kamaranın aksiyel, 4 kadranda açının radyal kesit görüntülerini alarak santral ÖKD’yi, İLTM, AAM 250 ve 500, TİA ve daha birçok açı parametrelerini Pavlin ve ark.’nın9 tanımladığı şekilde, ölçekler vasıtasıyla manuel olarak ölçmüşlerdir. Yazarlar ÖKD’nin postoperatif dönemde ortalama %30 (~850 µm, p<0,001) arttığını bildirmişlerdir. İLTM’nin önemli derecede azaldığını (p<0,001) ve iris-lens temasının sadece silikon GİL implante edilen 2 hastada olduğunu gözlemlemişlerdir. Açı verilerinde ameliyat öncesine göre ortalama %50 den fazla artış olduğunu (AAM 250’de ~100µm (p<0,001), AAM 500’de ~150 µm (p<0,001) ve TİA’da ~10º (p<0,001)), diğer açı parametrelerinde ise istatiksel olarak anlamlı bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir. Ayrıca bu parametrelerde postoperatif 1 ve 3. aylar arasında istatiksel olarak bir fark olmadığını, ameliyattan önce gözlerin 10’unda konveks, 11’inde düz iris profili mevcut iken, ameliyattan sonra tüm gözlerde iris profilinin düzleştiğini bildirmişlerdir (p<0,001).

Bizim çalışmamızda da; postoperatif ÖKD artışı yaklaşık 0,90 mm olup, istatiksel olarak anlamlı düzeydedir (Tablo 1). ÖKD’nin artmasında; katarakt gelişmiş lensin alınıp yerine çok daha ince olan yapay GİL implante edilmesi ve buna bağlı olarak iris-lens diyaframının geriye doğru yer değiştirmesinin önemli rol oynadığını düşünmekteyiz. 

Ameliyattan sonra hastalarımızın tümünde irisin düzleştiği ve iris ile GİL arasındaki temasın kesildiği tespit edilmiştir. GİL’in irisle bir temasının olmaması ve buna bağlı olarak ön ve arka kamara basınçlarının muhtemelen dengelenmesinin de postoperatif iris düzleşmesi ve ÖKD artışına katkı sağladığını düşünmekteyiz. 

Bizim çalışmamızda da Pereira2 ve Kurimoto’nun6 yaptıkları çalışmalara benzer olarak AAM 250 ve AAM 500’deki artış istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (Tablo 1, Tablo 2). 

Buradaki önemli bir nokta; AAM’nin iris yüzeyini dümdüz bir hat olarak ele almasıdır. Dolayısıyla bu parametre, iris kontür ve kurvatür düzensizliği gösteren açı kapanması glokomlu olgularda bizi yanıltabilmektedir. Bu problemi düzeltmek için İshikawa ve ark.11 tarafından ASA tasarlamıştır. ASA; iris kontür ve kurvatür düzensizliklerini de hesaba katmakta ve bize açı genişliği hakkında niceliksel bilgi vermektedir. Dolayısıyla açının niceliksel tanımlanmasında AAM’den çok, ASA, ivme ve y-kesişim parametreleri daha değerlidir. Bu nedenle biz bu parametreleri de dikkate alarak açının niceliksel analizlerini gerçekleştirdik.

Hastaların preoperatif ÖKD’leri ile postoperatif ASA değişim farkları (r=-0,63, p=0,001) ve ÖKD değişim farkları (r=-0,78, p=0,001) arasında güçlü bir negatif korelasyon olduğu görüldü.  Bu bize, preoperatif dönemde ön kamarası daha sığ olan hastalarda postoperatif ön kamara derinleşmesi ve açı genişlemesinin daha fazla olduğunu göstermektedir.

Ön kamara açısının lineer regresyon analizi değerlendirmesinde postoperatif dönemde 4 kadranda da ivme azalırken, y-kesişim’in arttığı görüldü (Tablo 2).  Çalışmamızda, preoperatif dönemde katarakt gelişmiş lensin açıyı özellikle açı sonlanmasına doğru sığlaştırdığını ve açı genişliklerinde ani artışların olduğu gözlemlendi. Postoperatif dönemde ise açılarda lineer bir genişleme olduğu tespit edildi. Buna bağlı olarak postoperatif dönemde ivme azalırken, y-keşişim’in arttığı saptandı. Bu bize; katarakt gelişmiş lensin yarattığı kitle etkisinin, ön kamara açısını daha çok açı sonlanmasına doğru daralttığını düşündürmektedir. Postoperatif dönemde açı parametrelerinden en fazla artışın AAM 250’de olması bu görüşümüzü desteklemektedir.

Primer açı kapanması glokomu (PAKG) dünyadaki önemli körlük nedenlerindendir ve prevelansının 2010 yılında 45 milyona, 2020 yılında 60 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Yaşlanma ile birlikte PAKG insidansı artmaktadır. Yaşlanma ile birlikte lensin giderek kalınlaşması ve göreceli olarak öne doğru yer değiştirmesine ikincil olarak ön kamaranın sığlaşması primer açı kapanmasına yatkınlık oluşturmaktadır. Son yıllarda katarakt ameliyatı olan hasta sayısının artmasıyla birlikte PAKG insidansı azalmaya başlamıştır. Başka  açıklamaları olabilse de bu; katarakt ameliyatının PAKG olasılığını azaltabileceği yönündeki hipotezi desteklemeye yardım etmektedir.14 Özellikle PAKG’si ve beraberinde kataraktı olan hastalarda; sadece katarakt ameliyatının yapılması, ön kamara açısında genişlemeye, ÖKD’de artışa ve uzun dönemde GİB kontrolünde etkili bir tedavi yöntemi olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur.1,3 Ayrıca laser iridotomi ile kıyaslandığında; dar açılı gözlerde katarakt ekstraksiyonunun, ön kamaranın derinleşmesi ve açının genişlemesinde daha etkili olduğu gösterilmiştir.15

UBM ön segment yapıları hakkında hem niteliksel, hem de niceliksel çok değerli bilgiler vermektedir. UBM, katarakt ameliyatının ön kamara açısı üzerine olan etkisini değerlendirmede değerli bir araçtır. Bu çalışmada, Fako+GİL implantasyonundan sonra postoperatif ÖKD ve açı genişliğinde istatiksel olarak önemli bir artış olduğu görülmüştür. Postoperatif dönemde yaklaşık olarak ÖKD’nin 1,3 kat, ASA’nın 1,4 kat, AAM 250’nin 1,7 kat ve AAM 500’ün 1,5 kat arttığı saptanmıştır. 

Sonuç olarak bu teknoloji; ön kamara açısı dar ve kataraktı olan,  sağaltım amacıyla katarakt ameliyatı kararı verilmiş olan hastaları değerlendirmede kullanılabilir. 

Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Dr. İlhami Salcan, Ardahan Askeri Hastanesi Göz Servisi, Ardahan, Türkiye
Tel.: +90 478 211 32 30 Gsm: +90 533 220 86 70 E-posta: [email protected] 
Geliş Tarihi/Received: 02.02.2011 Kabul Tarihi/Accepted: 28.02.2011

Gereç ve Yöntem

GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Göz Servisinde senil ya da presenil katarakt nedeniyle Fakoemülsifikasyon ve GİL İmplantasyonu (Fako+GİL) ameliyatı uygulanacak 33 hastanın 33 gözü prospektif olarak incelendi. Çalışmaya dahil edilen her hastadan yazılı onam formu ve çalışmanın yürütülmesi için etik kurul onayı alındı.

Ameliyat öncesi tüm hastalar tam bir oftalmolojik muayeneden geçirildi. Hastalardan detaylı anamnez alınarak; yaşı, cinsiyeti, varsa sistemik hastalığı ya da kullandığı ilaçları kaydedildi. Hastaların refraksiyonu tesbit edilerek Snellen eşeline göre düzeltilmiş en iyi uzak görme keskinlikleri tespit edildi. Goldmann aplanasyon tonometresi ile GİB’leri ölçüldü. Goldmann 3 aynalı lensi ile ön kamara açıları değerlendirildi. Biyomikroskopik muayene ile kataraktın cinsi ve nükleus sertliği incelendi. Hastaların GİL gücü ölçümü optik kohorens interferometri (Zeiss İOL Master®) ile yapıldı.

Ameliyat öncesi travma, üveit, glokom hikayesi olan, daha önceden göz içi operasyonu veya lazer uygulanmış olan hastalar, ameliyat esnasında ya da sonrasında komplikasyon gelişen olgular (kapsüloreksisin tamamlanamaması, iris prolapsusu, arka kapsül yırtılması, kornea yanığı gibi sütür gerektiren olgular, iris hasarı, zonül diyalizi, aşırı inflamasyon vb.), ön kamara açısı kapanabilir ya da kapalı olan hastalar (Shaffer evreleme sistemine göre Evre 2 ve altı), fakoemülsifikasyon yöntemi ile katarakt cerrahisine uygun olmayan hastalar ve 5 diyoptri üstünde miyopi ya da hipermetropisi, 3 diyoptri üstünde astigmatizması olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.

Hastaların UBM muayeneleri, ameliyattan önce ve ameliyatın üzerinden en az 1 ay geçtikten sonra, 50 MHz elcik kullanılarak yapıldı. Tüm UBM muayeneleri aynı cihaz ile (Sonomed VuMAX II®) standart bir protokol altında yapıldı. Muayeneler hasta sırt üstü yatar pozisyonda iken sabit oda aydınlatmasında (pupillanın doğal dilatasyonunu sağlamak amacıyla loş bir ortamda) ve  tavandaki küçük kırmızı renkli hedefe bakması sağlanarak  (akomodasyonun sabit tutulması için) uygulandı. Hastalara topikal proparacaine HCl %0,5 (Alcaine®, Alcon) damlatılarak 10-15 saniye beklendi ve uygun çaptaki (18, 20 veya 22 mm) yumuşak silikon göz kabı üst ve alt kapak konjonktival forniksleri arasına nazikçe yerleştirildi. Göz kabının içi immersiyon için yeterli miktarda salin solüsyon ile doldurularak hastaya iki gözünüde açması ve diğer gözüyle tavandaki küçük kırmızı renkli hedefe bakması söylenerek akomodasyonu sabit tutuldu ve taramaya başlandı. 

Önce cihazın “yüksek çözünürlük” ve “sulkus” modlarında ön segmentin aksiyel görüntüleri alındı. Daha sonra superior, inferior, lateral ve medial kadranlarda, cihazın “açı” modunda açının radyal kesit görüntüleri alındı. İdeal görüntü elde etmek ve daha sonra yapacağımız ölçümlerimizin tutarlı olması için; ön segmentin aksiyel taramalarında görüntülerin dengeli olmasına (teorik santral horizontal hat ile aynı hizada ve simetrik olması) ve vertikal hizanın düzenine (kornea, lens, ön ve arka kapsül referanslarının teorik vertikal santral hatta dengeli olması) özen gösterildi. Açının radyal kesit görüntüleri alınırken; elciğin yönü taranan kadranda limbal bölgeye dik olacak şekilde yönlendirilerek, irisin en iyi reflektivite veren görüntülerinin seçilmesine dikkat edildi. Sklera mahmuzunun doğru ve kolay lokalizasyonu açısından,  silyer cisim ile sklera arasındaki ara yüzey reflektansının belirgin, siliyer cisim ve iris görüntüsünün iyi olmasına dikkat edildi (Şekil 3).

Ameliyat öncesi ve sonrası görüntülerin alınması ile ölçümlerin yapılması aynı gözlemci  tarafından yapıldı (İS). Aksiyel ön segment görüntüleri üzerinden; Pavlin ve ark.’nın9 önerdiği metodla cihazın kendi yazılımında bulunan ölçekler kullanılarak santral aksiyel Ön Kamara Derinliği (ÖKD) ve Sulkus-Sulkus (S-S) mesafeleri ölçüldü. Aksiyel ÖKD ölçümü; pupilla orta hatta santral kornea arka yüzeyi ile lens ön kapsülü pikleri arasındaki mesafenin A-mod ölçülmesi ile tespit edildi (Şekil 4). Ancak fakik hastalar için tanımlanan bu ölçüm metodunun psödofaklarda arka kamaraya kadar uzanıyor olması nedeniyle, ameliyat sonrası ÖKD ölçümlerimiz Kurimoto ve ark.’nın6 psödofak hastalarda önerdiği yöntem ile gerçekleştirildi. Bunun için pupilla orta hatta, santralde kornea arka yüzeyi ile pupilla plan hattı arasındaki mesafeyi cihazın ölçeğini kullanarak ölçüldü (Şekil 4). S-S mesafesi; her iki tarafta sulkusun açık ve dengeli olduğu bir görüntü üzerinde, sulkuslar arası mesafenin cihazın ölçeğinin kullanılması ile ölçüldü.

Daha sonra 4 kadranın her birinde elde edilen radyal açı görüntüleri üzerinden, cihazın kendi yazılımında bulunan UBM Pro2000® programı ile açının niceliksel verileri (ASA, AAM 250 ve 500, y-kesişim, ivme) yarı-otomatize bir şekilde elde edildi. Ardından Pavlin ve ark.’nın9 tanımladığı yöntemle temporal kadranda açının radyal kesit görüntüleri üzerinden TİA ve İris-Lens Temas Mesafesi (İLTM) ölçüldü. İLTM, iris ile lens ön kapsülü arasındaki temas mesafesinin ölçek kullanılarak ölçülmesi ile elde edildi.

Ameliyatın üzerinden en az 1 ay geçtikten sonra, hastaların UBM muayeneleri ve yukarıda detayı verilen ölçümler tekrarlandı. İstatistiksel analizlerde SPSS  for Windows 17,0 kullanıldı. Aynı gözlere ait preoperatif ve postoperatif değerlerin karşılaştırılmasında eşleştirilmiş t-testi, korelasyon katsayısı için Pearson korelasyon testi kullanıldı. “p değeri” <0,05 anlamlı  kabul edildi.

Sonuçlar

On-iki’si kadın (%36,3), 21’i erkek (%63,7), yaşları 42 ile 82 (69,0±8,3) arasında değişen 33 hastanın 33 gözü çalışmaya dahil edildi. Bunların 18’i sağ göz (%54,5), 15’i sol göz (%45,5) idi. Hastaların preoperatif en iyi düzeltilmiş uzak görme keskinlikleri Snellen eşeline göre ortalama 0,3±0,1, ortalama GİB’leri 15,1±2,2 mmHg olarak saptandı. Nükleus sertliği Evre 1 ile 4 arasında olup, ortalama 2,8±0,6 (+) idi. Hastaların 5’inde (%15) nükleokortikal, 25’inde (%75) nükleer ve 3’ünde (%10) arka subkapsüler lens kesafeti mevcuttu. 

Hastalarımızın UBM ile yapılan değerlendirmelerinde postoperatif ÖKD artışı istatiksel olarak anlamlı idi (p=0,001). ÖKD’deki artış 0,90±0,28 mm olup, ameliyat öncesine göre yaklaşık %33 artış tespit edildi  (Tablo 1). Hastaların preoperatif ÖKD’leri ile postoperatif dönemdeki ÖKD değişim farkı (r=-0,78, p=0,001) ve ASA değişim farkı (r=-0,63, p=0,001) arasında istatiksel olarak anlamlı negatif korelasyon olduğu saptandı.

Preoperatif dönemde hastalarımızın 5’inde (%15) düz iris profili mevcut iken, 28’inde (%85) konveks iris profili mevcut idi. Ameliyattan sonra ise hastalarımızın hepsinde irisin düzleştiği görüldü. İLTM preoperatif dönemde her hastada değişik oranlarda mevcut iken (0,31±0,10 mm), postoperatif dönemde hastalarımızın hiçbirinde iris ile GİL arasında bir temas gözlenmedi (Şekil 4).

ASA, AAM 250, AAM 500’deki postoperatif artış, ameliyat öncesine göre 4 kadranda da istatiksel olarak anlamlıydı (p=0,001, Tablo 2). Ameliyat öncesine göre ASA’ da yaklaşık %44 (0,064±0,37 mm2), AAM 250’de yaklaşık %70 (0,056±0,02 mm) ve AAM 500’de yaklaşık %56 (0,074±0,03 mm) oranında artış saptandı (Tablo 1). ASA değişim farkı ile AAM 250 (r=0,54, p=0,001), AAM 500 (r=0,74, p=0,001) değişim farkları arasında istatiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon saptandı.

Hastaların preoperatif UBM ölçümlerinde ortalama S-S mesafesi 10,90±0,38 mm olarak saptandı ve S-S mesafesi ile ÖKD değişim farkı arasında (r=0,003, p=0,987) ve ASA değişim farkı arasında (r=-0,08, p=0,625) istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon saptanmadı.

Ön kamara açısının lineer regresyon analizi değerlendirmesinde postoperatif dönemde 4 kadranda da ivme düşerken, y-kesişim değerinin istatistiksel olarak anlamlı derecede arttığı saptandı (Tablo 2, Şekil 5).