Bir bakışta 2019 yılı 5. sayı;
Dergimizin bu sayısında, ülkemizden ve dünyadan katılan bilim insanlarının, göz sağlığına ilişkin birçok konuyu araştırmacı ve objektif bir bakış açısı ile değerlendirdikleri, bilgi kaynaklarımıza önemli katkılar sunan 6 özgün araştırma, 1 derleme, 4 olgu sunumu yer almaktadır.
Dergimizde yer alan ilk özgün makalede, Descemet membran endotelyal keratoplasti (DMEK) ameliyatı yapılan Psödofakik bullöz keratopati (PBK) ve Fuchs endotelyal distrofi (FED) tanısı almış yüz gözün ilk 6 aylık sonuçları sunulmaktadır. En iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), donör korneal endotelyal hücre yoğunluğu (EHY) değerlerindeki değişikliklerin temel alındığı çalışmada, DMEK cerrahisinde farklı donör hazırlama teknikleri tercihi aynı etkinlikte bulunmuş, FED ve kataraktı olan hastalarda aşamalı veya kombine yaklaşımın benzer etkinlikte uygulanabilir olduğu görülmüştür. Yazarlar, sonuçlarının hem FED hem de PBK hastaları için umut verici olduğunu vurgulamakta, ülkemizden bildirilen ilk sonuç olmasının haklı gururunu paylaşmaktadırlar (bakınız sayfa 235-242).
Fakoemülsifikasyon cerrahisi ve göz içi lens implantasyonunun, yetişkin bireylerin fonksiyonel denge becerileri üzerine olan etkisinin araştırıldığı ikinci makalede katarakt cerrahisi sonrası görme keskinliğindeki anlamlı artmanın hastaların denge becerilerini arttırarak daha rahat ve güvenli hareket etmelerine dolayısıyla yaşam kalitelerinin yükselmesine sebep olduğu bildirilmektedir (bakınız sayfa 243-249).
Hasanreisoğlu ve ark.’nın enfeksiyöz olmayan üveit tanısı olan gözlerde intravitreal deksametazon-implant (DEX) uygulamalarının uzun dönem sonuçlarını değerlendirdikleri çalışmalarının sonucunda, bu uygulamanın sistemik immünomodülatuvar tedaviyi değiştirmeksizin oküler inflamasyonu lokal olarak baskıladığı ve böylece genel hastalık kontrolüne yardımcı olabildiği belirtilmektedir. Yazarlar ayrıca özellikle birden fazla enjeksiyon yapılan hastalarda GİB artışı ve katarakt progresyon takibinin önemli olduğunun da altını çizmektedirler (bakınız sayfa 250-257).
Karaçorlu ve ark. tarafından yapılan ve yeni tanımlanan “risk odaklı algoritma destekli tedavi protokolü” ile tedavi edilen neovasküler tip yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (nYBMD) hastalarının retrospektif olarak değerlendirildiği bir başka özgün çalışmada, lezyonun özelliği ve diğer gözün görme seviyesine göre bireyselleştirilmiş, risk odaklı tedavi protokolü uygulanarak, daha az enjeksiyon sayısı ile diğer kabul görmüş tedavi rejimlerine benzer görsel sonuçlar elde edilebildiği bildirilmiştir (bakınız sayfa 258-269).
Oküler travmalara bağlı ön ve arka segmentin etkilendiği durumlarda kornea saydamlığını bozan ödem, distorsiyon, skar gibi sorunlar, yapılması gereken pars plana vitrektomi (PPV) esnasında arka segmentin görüntülenmesine imkan tanımayabilir. Geçmiş dönemlerde opere edilemez kabul edilen bu tür olgularda; geçici keratoprotezler ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Mayalı ve ark.’nın çalışmalarında, Landers geniş açılı geçici keratoprotez ile PPV ve penetran keratoplasti (PK) cerrahisinin birlikte yapıldığı kombine cerrahilerin etkinliğini değerlendirilmiş ve bu cihazların yardımı ile gerçekleştirilebilen kombine prosedürün, ağır ön ve arka segment yaralanmalarında, kalan görmenin korunması ve anatomik rekonstrüksiyon açısından iyi bir fırsat olduğu belirtilmiştir (bakınız sayfa 270-276).
İntraoperatif kapsül ve zonül desteği olmadığı için kristalin lensin veya göz içi lensin (GİL) disloke olduğu durumlarda lensin çıkarılması yanında uygulanacak ikincil GİL seçeneğinin tercihi de önem taşımaktadır. Ayrıca gözün vitrektomi cerrahisi geçirmiş olması da konuya farklı bir boyut getirmektedir. Ersöz ve ark., bu soruya cevap aradıkları çalışmalarının sonucunda, vitrektomize gözlerde disloke GİL çıkartılması ile aynı seansta iris kıskaçlı GİL (İKGİL) implantasyonunun vitrektomize olmayan gözlerde olduğu gibi güvenli ve kısa süren bir girişim olduğunu bildirmişlerdir (bakınız sayfa 277-282).
Dergimizin bu sayısında yer alan “Çocuklarda Üveitik Glokomun Tedavisi” konulu derlemede pediatrik hastalarda üveitik glokomun yönetimi hakkındaki güncel literatür Kalogeropoulos ve ark. tarafından gözden geçirilerek bilgilerimize sunulmuştur. Makalenin yazarları, çocuklarda üveite sekonder glokomun yönetiminin altta yatan üveit ve çocuk yaş grubundaki cerrahiye yanıtın farklı olması nedeniyle son derece zor olduğuna dikkat çekmişler, üveitik glokomun tedavisinin farmakoterapötik ve cerrahi yöntemleri de içeren kapsamlı ve bireyselleştirilmiş bir yaklaşımı gerektirdiğinin altını çizmişlerdir. Yazarlar, çocukluk çağı üveitik glokomunda prognozun son yıllarda önemli ölçüde iyileşmiş olmasına rağmen cerrahi başarı oranlarının arttırılması ve komplikasyonların azaltılmasının halen üzerinde çalışılması gereken önemli bir konu olmaya devam ettiğini de vurgulamışlardır (bakınız sayfa 283-293).
Shirvani ve ark., immün sistemi normal olan ve trans-üretral litotripsiyi takiben gelişen endojen Kandida endoftalmisi izlenen bir kadın olgu sunmuşlar; bu durumun genellikle arka planda ciddi risk faktörleri taşıyan hastalarda görülmesine rağmen immünkompetan bir hastada ortaya çıkabileceğine, bununla beraber erken tanı ve zamanında tedavi ile daha iyi görme prognozu sağlanabileceğine dikkat çekmişlerdir (bakınız sayfa 294-296).
Balcı ve ark., dermatolojik, nörolojik veya sistemik tutulumu olmadan ilk kez ve sadece tek taraflı intermediate üveit ile prezente olan siflitik bir olgu bildirimi ile sifilizin oküler tutulumunun değişik prezentasyonlara sahip olabileceğini, bu nedenle hasta öyküsü ve sistemik değerlendirme ile açıklanamayan oküler enflamatuvar hastalıklarda bu durumun akla gelmesi gerektiğini hatırlatmışlardır (bakınız sayfa 297-299).
Optik disk druseni diskte kabarıklığa ve sınırlarda silikleşmeye yol açması nedeniyle gerçek papilödem ile karışabilen önemli bir klinik antitedir. Biçer ve Atilla, baş ağrısı şikayetiyle başvuran ve fundus muayenesinde bilateral optik disklerde kabarıklık ve sınırlarında silinme gözlenen 17 yaşında bir erkek hastada bilateral optik disk druseni tanısı koymuşlar, tanıda B-mod USG ve FOF görüntüleme yanında optik koherens tomografi anjiyografi (OKTA) görüntülemesi yararlı olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca OKTA ile değerlendirilmesinin tanı konulması yanında oluşabilecek iskemik komplikasyonların erken saptanmasında da önemli rol oynayabileceğini belirtmişlerdir (bakınız sayfa 300-304).
Dergimizin bu sayısının son olgu sunumunda McElnea ve ark., sağ gözde ağrı ve abdüksiyon zorluğu şikayeti ile başvuran yetmiş sekiz yaşında bir beyaz kadın hastada sağ gözün bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemesinde, metastatik melanom için şüpheli, mediyal rektusu tutan kitlesel bir lezyon görüldüğünü, sağ mediyal rektusun biyopsisini takiben metastatik melanomun tanısının histopatolojik olarak konulduğunu bildirmişlerdir. Yazarlar olguya 12 yıl önce sol gözü tutan koroit melanomu nedeniyle orbital ekstansiyon yapılmış olduğunu bildirmişler ve bu hikayenin varlığının olağandışı yerleşimli üveal melanom metastazının sistemik hastalık ile birlikteliği ve nüks olasılığını işaret edebileceğine dikkat çekmişlerdir (bakınız sayfa 305-309).
Saygı ve sevgilerimizle
Editöryel Kurul Adına
Dr. Tomris Şengör