Diyabetik ve Diyabetik Olmayan Katarakt Hastalarında Hümör Aközde ve Serumda Total Oksidatif Stres, Total Antioksidan Kapasite, Paraoksonaz, Arilesteraz ve Lipidperoksidaz Seviyelerinin Karşılaştırılması
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 47-52
Ocak 2012

Diyabetik ve Diyabetik Olmayan Katarakt Hastalarında Hümör Aközde ve Serumda Total Oksidatif Stres, Total Antioksidan Kapasite, Paraoksonaz, Arilesteraz ve Lipidperoksidaz Seviyelerinin Karşılaştırılması

Turk J Ophthalmol 2012;42(1):47-52
1. Cumhuriyet Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Sivas, Türkiye
2. Cumhuriyet Üniversitesi Tip Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dali, Sivas, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 05.04.2011
Kabul Tarihi: 01.08.2011
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Diyabetik ve diyabetik olmayan katarakt hastalarında hümör aközde ve eş zamanlı venöz kan serumunda, total oksidatif stres (TOS), total antioksidan kapasite (TAK), paraoksonaz (PON1), arilesteraz (ARE), lipid peroksidaz (LPO) seviyelerini karşılaştırmak ve diyabetik retinopatinin ilerlemesinde oksidatif stresin rolünü değerlendirmek.

Ge­reç ve Yön­tem:

Oksidatif doku ve organ hasarı, diyabette ve komplikasyonlarında rol oynar. Hem kanda hem de lens örneklerinde süperoksit dismutaz, glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz ve katalaz gibi antioksidan enzim aktivitelerindeki azalmalar bildirilmiştir. PON1, ARE, LPO şimdiye kadar incelenmeyen antioksidan enzimlerdir. Kliniğimize puslu görme şikayeti ile başvuran ve katarakt tanısı alıp, cerrahi tedavi önerilen diyabetik ve diyabetik olmayan hastalar dahil edildi. Diyabeti olup retinopatisi olmayan hastalar 1. grup, diyabetik retinopatili hastalar 2. grup ve katarakt tanısı dışında ek sistemik hastalığı olmayan hastalar 3. grup olarak ayrıldı. Her bir grup 26 hasta olacak şekilde toplam 78 hasta çalışmaya dahil edildi.

Sonuçlar:

Bu çalışmada hümör aköz TOS, TAK, PON1 ve ARE ve LPO düzeyleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Her 3 grubun eş zamanlı venöz kan serumu sonuçları, TOS, TAK, PON1 ve HbA1c düzeyleri istatistiksel olarak önemli bulunmuşken, ARE ve LPO açısından önemsiz bulundu. Grup 1 ve 2, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, Grup 1’de istatistiksel olarak anlamlı oranda PON 1 düşük, HbA1c yüksek, Grup 2’de TOS ve HbA1c yüksek, TAK ve PON 1 düşük bulundu (P<0,05).

Tar­tışma:

Oksidatif stres göstergesi enzimler kanda pozitif, hümör aközde ise negatif olarak tespit edildi. Hümör aközde ilk kez çalışılan bu enzimlerde, polimorfizm gösterenlerin alt tiplerinin de dahil edildiği yeni çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünüldü. (Turk J Ophthalmol 2012; 42: 47-52)

Giriş

Diyabetin komplikasyonları metabolik stresin bir sonucu olarak gerçekleşmektedir. Metabolik stres oksidatif stresinin artmasına, artan oksidatif stresde diyabetin komplikasyonlarına sebep olan yapısal ve işlevsel hasara neden olmaktadır.1 Bir komplikasyon olan, yaşla ilişkili kataraktın erken başlaması, sorbitolün lenste birikimi ve eşlik eden hidrasyon, lens proteinlerinin non-enzimatik glikolizasyonu ile artmış oksidatif stresin bir sonucu olabileceğine bağlanmıştır.2 Diyabetik hastalarda antioksidan sistemlerde de kusur vardır.3,4 Serbest radikallerin bulunması ile ilgili olarak oksidatif stres biyomarkerlerini belirlemek için yoğun çalışmalar yürütülmüştür. Genel biomarkerler süperoksit dismutaz, glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz ve katalaz gibi antioksidan enzimleri içermektedir.5

Son yıllarda ise Paraoksonaz (PON) ve Arilesteraz (ARE) antioksidan özelliklerinin ortaya konması nedeniyle güncellik kazanmıştır. PON ve ARE, aynı gen tarafından kodlanan ve aktif merkezleri benzer olan esteraz grubundaki enzimlerdir. PON1’in polimorfik değişim gösterdiği bilinmesine karşın ARE enzimi genetik polimorfik bir değisim göstermemektedir. PON1 enzimi Low Density Lipoprotein’i (LDL) oksidasyondan koruyucu özelliği ve hidrojen peroksit de dahil olmak üzere diğer radikalleri nötralize etme kapasitesi nedeniyle antioksidan işlevde bulunmaktadır. ARE ise, PON1’deki değisimlerden etkilenmeyen asıl proteinin göstergesi olarak kabul edilmektedir.6-8

PON1, ARE, lipid peroksidaz (LPO) diyabetik ve diyabetik retinopatili bireylerde şimdiye kadar yeterince incelenmeyen antioksidan enzimlerdir. Bu çalışmada, diyabetik ve diyabetik olmayan katarakt hastalarında, hümör aközde ve kanda, total oksidatif stres (TOS), total antioksidan kapasite (TAK), PON1, ARE, LPO seviyelerini ölçmek ve diyabeti olmayan sağlıklı bireylerdeki değerlerle karşılaştırmak amaçlandı.

Gereç ve Yöntem

Hasta Seçim Kriterleri

Olgular 10.03.2010 ile 30.08.2010 tarihleri arasında, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi (CÜTF) Göz Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniğine, bulanık görme şikayeti ile başvuran ve katarakt tanısı alıp, cerrahi tedavi önerilen diyabetik ve diyabetik olmayan hastalar arasından seçildi. Diyabeti olup retinopatisi olmayan hastalar 1. grup, diyabetik retinopatili hastalar 2. grup, katarakt tanısı dışında ek sistemik hastalığı olmayan hastalar ise 3. grup (kontrol grubu) olarak ayrıldı. Her bir grup ayrı ayrı 26 hasta olacak şekilde toplam 78 hasta çalışmaya dahil edildi.

Son 8 hafta içinde başta statin, fibrat, niasin, nikotinik asit gibi antihiperlipidemik ilaç almış olanlar, belirgin kilo kaybı, akut miyokart enfaktüsü, akut infeksiyon hikayesi ve bilinen tiroid, böbrek, karaciğer fonksiyon bozukluğu olan erişkin hastalar ve en az bir yıl süre içerisinde sigara ve alkol kullanım öyküsü olanlar çalışmaya alınmadı.

Bu çalışma, Cumhuriyet Ünivesitesi etik komitesinden onay alınarak (Tarih: 02.06.2010 Karar No: 2010-03/01 Sayı:10/72), Helsinki Deklarasyonuyla uyumlu yürütüldü ve çalışmaya dahil edilen her hastanın yazılı onamı alındı.

Numunelerin Toplanması ve Saklanması

Rutin katarakt cerrahisi aşamalarından biri olan korneadan, yan giriş açma işlemi sonrasında 27 gouge kanül takılmış insülin enjektörü ile aköz hümör alındı.

Eşzamanlı olarak ön koldan venöz kan alınarak (12 saat açlık sonrası), vakumlu EDTA’lı ve jelli antikoagülansız tüplere konuldu. Her bir jelli tüp, en fazla 20 dakika içinde 2500 x g’de 15 dakika süreyle santrifüj edildi ve 3 eppendorf tüpüne ayrıldı. Gerek aköz hümör içeren enjektörler gerekse eppendorf tüpleri numunelerin alınmasından en geç 30 dakika içerisinde, -24 oC’lik derin dondurucuya konularak saklandı.

Total Oksidatif Stres

TOS düzeyleri ticari olarak mevcut olan kitler kullanılarak ölçüldü. Yeni yöntemde, örnekte bulunan oksidanlar ferrous iyonu-dianisidine kompleksini ferik iyonuna oksidize etmişlerdir. Oksidasyon reaksiyonu, reaksiyon ortamında bol bulunan gliserol molekülleri tarafından sağlandı. Ferrik iyonu asidik ortamda ksinelol turuncu ile renkli bir kompleks üretmiştir. Spektrofotometrik olarak ölçülebilen renk yoğunluğu örneklerde bulunan oksidan moleküllerinin toplam miktarı ile ilişkiliydi. Deneme hidrojen peroksit ile kalibre edildi ve bulgular her litrede mikromolar hidrojen peroksit açısından ifade edildi (mmol H2O2 equvalan/L).

Total Antioksidan Kapasite 

TAK düzeyleri ticari olarak mevcut olan kitler kullanılarak ölçüldü. Yeni geliştirilen yöntem daha stabil bir radikal katyon olan ABTS’nin (2,2-Azino-bis 3 etil benzothiazzolin 6- sulfonik asit) karakteristik renginin beyazlatılmasına dayandırılmaktadır. Denemenin %3’den daha az olan mükemmel kesinlik değerleri vardı. Bulgular mmol Trolox equvalan/L (yeni jenerasyon olan daha stabil ABTS radikali kullanılan toplam antioksidan kapasitesinin yeni geliştirilmiş direkt ölçümü) olarak ifade edildi.

Paraoksonaz ve Arilesteraz Aktiviteleri Ölçümü

PON ve ARE aktiviteleri ticari olarak var olan kitler kullanılarak ölçüldü. Paraoksan hidroliz oranı (dietilp nitrojenylpfosfat) 37 derecede 412 nm’de emilim artışı gözlemlenerek ölçüldü. Oluşturulan p-nitrofenol 8.5 pH’da 18,290 M-1 cm olan molar emilim katsayısından hesaplandı. Bir paraoksonaz aktivitesi U/L serum olarak ifade edildi. ARE aktivitesini ölçmek için Fenil asetat bir substrat olarak kullanıldı. Enzimatik aktivite üretilen fenolün molar emilim katsayısı 1310 M-1 cm’den hesaplandı. ARE aktivitesinin bir ünitesi yukarıdaki ve U/I olarak ifade edilen koşullar altında oluşturulan 1 mmol fenol olarak tanımlandı.

Lipitperoksidaz Ölçümü

Plazma/serum lipid hidroperoksit düzeyi FOX1 modifiye yöntemiyle ölçüldü. (Nourooz-Zadeh et al. , 1994; ferrousoxidation of xylenol orange method I: FOX I). Seyreltik asitlerde, hidroperoksitler ferröz iyonu ferrik iyona oksitlerler. Oluşan ferrik iyon, ferrik duyarlı boyalarla saptanır ve hidroperoksit miktarı ölçülür. Örnekler, ferröz iyonla reaksiyona girecek gerçek hidroperoksitleri açığa çıkarmak için önce katalaz enzimiyle muamele edildi. Böylece ferröz iyonu oksitleyecek hidrojen peroksit ortamdan uzaklaştırıldı. 90uL plasma, standart olarak 0-5uM H2O2 alındı ve üzerlerine 10uL katalaz (50000 U/mg protein) ilave edilip 30 dakika inkübe edildi. Bu solusyona 900 uL FOX1 çözeltisi (250uM amonyum ferröz sulfat, 100uM xylenol orange, 100uM sorbitol, 25 mM H2SO4) ilave edilerek ve 30 dakika oda ısında bekletildi. Daha sonra 560 nm de okunarak sonuçlar umol/L olarak verildi. İntra-assay ve inter-assay CV’ler %2 ve %4 olarak saptandı.

Hemoglobin A1c (HbA1c) Tesbiti

Retinopatisi olan ve olmayan diyabetik hasta gruplarının, CÜTF Hastanesi arşivi hasta takip dosyalarından retrospektif olarak HbA1c düzeyleri bakılarak elde edilmiştir.

İstatistiksel İncelemeler

Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 14.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında Varyans analizi, Tukey testi ve Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi.

Bulgular

Çalışmaya toplam 78 hastanın 78 gözü alındı. Her bir grupta 26 hastanın 26 gözü incelendi.

Çalışmaya alınan hastaların ortalama yaşı 1.grupta 71,03±6,65 (60-88) yıl, 2. grupta 67,53±6,94 (56-82) yıl, 3. grupta ise 71,65±8,70 (60-85) yıl idi. Yaş yönünden gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Çalışmaya alınan hastaların 42’si (%53,85) erkek, 36’sı (%46,15) kadın idi. Cinsiyet yönünden gruplar arası dağılıma bakıldığında, 1.gruptaki bireylerin 14 (%53,8)’ü erkek, 12 (%46,2)’si kadın, 2. gruptaki bireylerin 13 (%50)’ü erkek, 13 (%50)’ü kadın, 3. gruptaki bireylerin 15 (%57,7)’si erkek, 11 (%42,3)’i kadın idi. Cinsiyet yönünden gruplar arası istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (P>0,05) (Tablo 1).

Birinci grubun eş zamanlı venöz kan serumunun TOS değeri 5,93±2,66, 2. grubun 7,22±1,51 ve 3. grubun 5,01±3,61 idi. Üç grup TOS değerleri karşılaştırıldığında retinopatisi olan grup diğer iki gruba göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksekti (p<0,002). Ayrıca retinopatisi olmayan grup ile kontrol grubu arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0,05) (Tablo 2).

Birinci grubun eş zamanlı venöz kan serumunun TAK değeri 1,49±0,41, 2. grubun 1,21±0,24, ve 3. grubun 1,42±0,31 idi. Üç grup TAK değerleri karşılaştırıldığında retinopatisi olan grup diğer iki gruba göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşüktü (p<0.01). Ayrıca retinopatisi olmayan grup ile kontrol grubu arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0,05) (Tablo 2).

Eş zamanlı venöz kan serumunda paraoksonaz (PON1) değerlerine bakıldığında, 1. grupta 56,26±26,45, 2. grupta 55,96±30,60 ve kontrol grubunda ise 74,80±34,61 idi. PON1 değerleri retinopatisi olan ve retinopatisi olmayan gruplarda, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düşük bulundu (P<0,05). Ancak retinopatisi olan ve retinopatisi olmayan gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulundu (P>0,05) (Tablo 2).

Gruplara ait serum HbA1c değerleri karşılaştırıldığında, 1. Grupta 8,21±2,70, 2. grupta 7,85±1,96 ve 3. grupta ise 4,01±0,55 idi (P<0,05). HbA1c değerleri, retinopatisi olan ve retinopatisi olmayan gruplarda, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde yüksek bulduk (P<0,05). Ancak retinopatisi olan ve retinopatisi olmayan gruplar arasında anlamlı bir fark yoktu (P>0,05) (Tablo 2).

Gruplara ait, serum ARE ve serum LPO değerleri karşılaştırıldığında gruplar arası fark istatistiksel olarak önemsiz bulundu (P>0,05) (Tablo 2).

Bireylerden alınan hümör aközde laboratuar sonuçlarına bakıldığında; TOS, TAK, PON1, ARE arasındaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur (P>0,05) (Tablo 3).

Tartışma

Diyabetik retinopati önemli, önlenebilir körlük nedenlerindendir. Oksidatif stresin diyabet komplikasyonları üzerindeki olası rolüne ilişkin çok sayıda kanıt bulunmaktadır. Diyabet serbest radikallerin arttığı ve/veya antioksidan mekanizmaların inhibe olduğu oksidatif stres durumlarından birisidir. Çeşitli yayınlarda bazı antioksidan enzimlerin azaldığı, arttığı veya değişmediği rapor edilmişse de araştırıcıların kesinlikle fikir birliğine vardıkları konu diyabette lipid peroksidasyonunun arttığı ve antioksidan mekanizmaların bozulmuş olduğudur. Bu yüzden diyabet tedavisinde antidiyabetiklere ek olarak antioksidan maddelerin veya antioksidan özellikleri olan antidiyabetiklerin kullanılması, oksidatif stresle başa çıkabilmek için tavsiye edilmektedir.9

Diyabet ve diyabet komplikasyonlarının reaktif oksijen türleri ile olan ilişkisini gösteren çalışmalarda, nonenzimatik glikasyon, enerji metabolizmasındaki değişikliklerden kaynaklanan metabolik stres, sorbitol yol aktivitesi, hipoksi ve iskemi-reperfüzyon sonucu oluşan doku hasarının serbest radikal üretimini arttırdığı ve antioksidan savunma sistemini değiştirdiği vurgulanmaktadır.10 Diyabetli hastalarada lipid hidroperoksidler, konjuge dienler, tiyobarbitürik asit, reaktif maddeler ve isoprostanlar gibi oksidatif stres göstergelerinin düzeylerinin arttığı görülmüştür. Eş zamanlı olarak E ve C vitaminleri, glutatyon, süperoksit dismutaz, katalaz, glutatyon peroksidaz gibi antioksidan parametrelerin miktarının azalmasının diyabetin kronik komplikasyonlarının patogenezinde oksidatif stresin önemli bir rolü olabileceğini göstermektedir.11-16

Uçgun ve ark.17 diyabetik retinopati ilerlemesinde oksidatif stresin etkisini incelemek amacıyla yaptıkları çalışmada proliferatif diyabetik retinopati (PDRP) ve non-proliferatif diyabetik retinopati (NPDRP) guplarında kontrol grubuna göre serum TAK’ın azaldığı ve TOS’un arttığını göstermiştir. Çalışmamızda serum TAK değeri retinopatili grupta, kontrol ve retinopatisi olmayan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük iken, kontrol grubu ile retinopatisi olmayan grup arasında ise anlamlı bir fark yoktu. Ayrıca serum TOS değeri retinopatili grupta, kontrol grubu ve retinopatisi olmayan gruba göre anlamlı şekilde yüksek iken, kontrol grubu ile retinopatisi olmayan grup arasında ise anlamlı bir fark yoktu. Yani Uçgun ve ark.’nın yaptığı çalışmaya paralel olacak şekilde retinopatili grupta serum TAK’da azalma ve TOS’da artma tespit edilerek diyabetin, oksidatif stres üzerine olan etkisi bir kez daha ortaya kondu.

Diyabetik retinopati gelişme riski ayrıca kötü glisemik kontrol ve diyabetin süresi ile de artmaktadır.18 Organizmada proteinler uzun süre yüksek yoğunlukta glukoza maruz kalırlarsa glukoz hızla proteinlerin amino gruplarına nonenzimatik yolla bağlanır. Glikozillenmiş proteinler otooksidasyona uğrar ve bu sırada serbest radikaller üretilir.19,20 Bu sebeple biz de çalışmada serum HbA1c değerlerini karşılaştırdık. Uçgun ve ark.17 yaptıkları aynı çalışmada HbA1c değerlerini NPDR ve PDR gruplarında kontrol grubundan yüksek bulmuşlardır. Çalışmamızda benzer olarak retinopatili ve retinopatisiz diyabetik gruplarda, HbA1c kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulundu. Ancak HbA1c değerlerinin, retinopatili grupta retinopatisiz gruba göre düşük olmasını, hastaların kan şekeri regülasyonuna, retinopati gelişmesiyle daha fazla önem vermeye başladıkları şeklinde yorumladık.

PON1 ve ARE enzimleri, lipid peroksitlerin oksidasyonunu önlediğinden dolayı antioksidan savunma sistemi içinde yer almaktadır. Azalmış PON 1 aktivitesinin; azalmış spesifik aktivite, glikolizasyon veya oksidatif stres arttığında dolaşıma salınan oksidasyon ürünlerinden birinin inhibisyonu sonucu veya serum konsantrasyonun azalması sonucu meydana gelebileceği önceki çalışmalarda belirtilmiştir.21,22 PON1 enzimi üzerine yapılan çalışmalar enzimin LDL ve HDL partiküllerinin oksidasyonunu önleyerek ve diğer mekanizmalarla aterosklerotik oluşumu engellediği ya da yavaşlattığını göstermiştir. Bu çalışmalar, diyabetli hastaların serbest radikallerin patogenezde rol oynadığı hastalıklarda PON1 enziminin önemini ortaya çıkarmıştır. Öztürk ve ark.23 ve Mackness ve ark.24 serum PON1 enzimi aktivitesini diyabetli hastalarda kontrol grubuna göre anlamlı biçimde düşük olarak tespit etmişlerdir. Çalışmamızda literatürü destekler şekilde, retinopatisiz ve retinopatili diyabet gruplarında kontrol grubuna göre PON1 değeri anlamlı şekilde düşük bulundu.

Bazı çalışmalar diyabetli bireylerde PON1 ve PON2 polimorfizmlerinin kodlama bölgeleri ile diyabetik retinopati ve nefropati gibi diyabet komplikasyonları arasında bir ilişki olduğunu bildirmişlerdir. Kao ve ark.25 Avustralyalı tip 1 diyabetli adölesanlarda Met54Leu polimorfizmi ile diyabetik retinopati arasında güçlü bir ilişki bulmuşlardır. Başka bir çalışmada tip 1 diyabeti ve PON1 geni 54. pozisyonda L/L polimorfizmi olan bireylerin retinal komplikasyonlara daha yatkın olduğu bulunmuştur.26 Bunun tersine tip 2 diyabetli bir Japon grubunda PON1 polimorfizmleri ile komplikasyonlar arasında ilişki bulunmamıştır ve yine Birleşik Devletler Machesterdaki bir grupta da PON1 ve PON2 polimorfizmleri ve retinopati arasında ilişki bulunmamıştır.27,28 Bu çalışmada venöz kanda PON1 değeri retinoptili ve retinopatisiz grupta kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı oranda düşüktü. Ancak aköz hümörde her 3 grupta da oldukça düşük seviyelerde tespit edildi. PON’ın polimorfizm gösteren bir enzim olduğundan yola çıkılarak aköz hümörde diğer alt tiplerin araştırılması gerektiği sonucuna vardık.

Hashim ve ark.29 kataraktı olan senil ve diyabetik hastalarda, serum PON1 ve ARE enzimleri karşılaştırmış, diyabeti olan katarakt ve nondiyabetik katarakt hastalarında serum PON1 ve ARE enzim düzeyleri, diyabeti olmayan katarakt ve kontrol gruplarına göre anlamlı olarak düşük bulmuşlardır. Yine aynı çalışmada malonil aldehit ve LPO düzeyleri karşılaştırılmış ve diyabeti olan katarakt ve kontrol gruplarında, diyabeti olmayan kontrol ve katarakt gruplarına göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda, eş zamanlı venöz kan serumunda PON1 düzeyleri, retinopatili ve retinopatisiz diyabet gruplarında kontrol grubuna göre istatistiksel olarak düşük bulunmuştur. Ancak gruplar arasındaki istatistiksel olarak fark ARE ve LPO düzeyleri açısında önemsiz bulunmuştur. Çalışmamızın sonuçları, yukarıda da belirtilen mekanizmalarla diyabetin, oksidatif stres artışına, antioksidan mekanizmaların ise azalmasına neden olduğunu gösteren çalışmaları destekler niteliktedir.

Oksidatif hasar gözün birçok patolojik sorunu ile ilgilidir. Birçok oküler dejeneratif hastalık çalışılmıştır ve lipid peroksidasyon, antioksidan enzim aktivitesi ve düşük moleküler ağırlıklı antioksidanlar gibi göstergelerle oksidatif stresin etkisi ispatlanmıştır.30,31 Oksidan yaralanmasında koruma sağlamak için savunma mekanizmaları gelişmiştir. Bu savunmalardan temel olanları antioksidan enzimler, SOD, katalaz ve glutatyon peroksidazdır. Aköz hümörün hidrojen peroksit ve süperoksit anyonu gibi birçok antioksidan ajanı içerdiği bilinmektedir.32 De La Paz ve Epstein’nın33 çalışmasında, aköz hümörde süper oksit radikallerin varlığı ile trabeküler ağın kronik maruziyetine bağlı olarak primer açık açılı glokom patogenezinde oksidatif hasarın olası rolünü bildirmektedir. Ferreira ve ark.34 primer açık açılı glokomu olan hastalarda yaptıkları çalışmaya göre, hastaların hümör aközlerin de TAK değerlerinin konrol grubuna göre anlamlı alarak düşük bulmuşlar. Yine aynı çalışmada hümör aköz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz düzeylerini ise anlamlı olarak yüksek bulmuşlardır. Ancak diyabetik hastaların aköz hümöründe yapılmış oksidatif stres parametrelerinin tesbitine yönelik bir çalışma literatürde yer almamaktadır. Bu anlamda çalışmamız bir ilk olduğu için de önemlidir.

Bu çalışmada hümör aköz TOS, TAK, PON1 ve ARE düzeyleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Ancak eş zamanlı venöz kan serumunda PON1 değerleri ve hümör aköz PON1 değerleri karşılaştırıldığında önemli derecede düşük bulundu. Kontrol grubunda da görüldüğü için bu durumun diyabete bağlı olmadığı, PON1 enziminin hümör aközde, seruma göre belirgin olarak düşük konsantrasyonlarda bulunduğu şeklinde yorumlandı. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi paraoksonaz, polimorfizim gösteren bir enzim olduğundan, hümör aközde paraoksonazın alt tiplerinin de (PON2, PON3 v.b.) değerlendirildiği farklı çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünüldü.

Ya­zış­ma Ad­re­si/Ad­dress for Cor­res­pon­den­ce: Dr. Ayşe Vural Özeç, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Sivas, Türkiye
Gsm: +90 505 375 40 33 E-pos­ta: [email protected]
Ge­liş Ta­ri­hi/Re­cei­ved: 05.04.2011 Ka­bul Ta­ri­hi/Ac­cep­ted: 01.08.2011