Travma Sonrası Gelişen Kanalikül Kesilerinin Klinik Özellikleri ve Monoka Tüp Entübasyonu ile Onarımın Etkinliği
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 14-17
Ocak 2015

Travma Sonrası Gelişen Kanalikül Kesilerinin Klinik Özellikleri ve Monoka Tüp Entübasyonu ile Onarımın Etkinliği

Turk J Ophthalmol 2015;45(1):14-17
1. Okmeydani Egitim Ve Arastirma Hastanesi, Göz Hastaliklari Klinigi, Istanbul, Türkiye\R\N
2. Okmeydani Egitim Ve Arastirma Hastanesi, Göz Hastaliklari Klinigi, Istanbul, Türkiye
3. Sütçü Imam Üniversitesi Tip Fakültesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Kahramanmaras, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 04.03.2014
Kabul Tarihi: 15.07.2014
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Sonuç:

Travmatik kanalikül kesileri sonrası uygulanan Monoka® tüp entübasyonu kolay uygulanabilir, hasar verme riski düşük ve etkin bir yöntemdir.

Bulgular:

Yaş ortalaması 25 (1-56 yaş) olan hastaların 12’si (%80) erkek üçü (%20) ise kadındı. On iki (%80) gözde alt kanalikül, bir (%6,7) gözde üst kanalikül ve iki (%13,3) gözde de bikanaliküler kesi mevcuttu. Yaralanmaların 5’i (%33) direk kesici cisimlerle 10’u (%66) ise künt travmaya bağlı olarak meydana gelmişti. Hastaların 6’sı genel anestezi, 9’u lokal anestezi altında opere edildi. Kanalikül yaralanması ve cerrahi arasında geçen süre ortalama 14 saat (4-39 saat) olarak saptandı. Tüplerin kalış süresi ortalama 5,26 ay idi (1-6 ay). Hastalar postoperatif dönemde ortalama 14 ay (6-32 ay) takip edildi. Lavajın açık olması anatomik başarı olarak kabul edilirken, flöresein boya göllenmesi ve epiforanın olmaması fonksiyonel başarı olarak kabul edildi. Postoperatif birinci ayda erken tüp protrüzyonu gelişen 1 hasta dışında 14 hastada (%93,3) izlem süresi boyunca anatomik başarı ve fonksiyonel başarı sağlandı.

Ge­reç ve Yön­tem:

2009-2013 yılları arasında kliniğimizde kanaliküler kesi nedeniyle Monoka® tüp implantasyonu ile birlikte cerrahi onarım yapılan 15 hastanın kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Hastalar demografik özellikler, yaralanmaya sebep olan etken, hasarlanan kanalikül, eşlik eden oküler yaralanmalar ile birlikte anatomik ve fonksiyonel başarı açısından analiz edildi.

Amaç:

Travma sonrası kanalikül kesisi gelişen hastaların klinik özelliklerinin ve Monoka® tüp entübasyonu ile cerrahi onarım sonuçlarının değerlendirilmesi.

Giriş

Medial kapak ve iç kantal tendon bölgesini içeren direk veya indirek travmalar kanalikül kesileri ile sonuçlanabilmektedir. Herzum ve ark.1 kapak kenarı laserasyonlarının %16’sına kanalikül kesilerinin eşlik ettiğini bildirmişlerdir. Kesici cisimlerle temas, trafik kazaları, düşme, darp, hayvan ısırıkları gibi çeşitli sebeplerle oluşan kanalikül kesileri özellikle çocuklar ve genç erişkinleri etkilemektedir.2 Alt, üst veya her iki kanalikülü de içeren kesiler erken dönemde tedavi edilmediğinde epifora ile sonuçlanabilmektedir. Başarılı bir kanalikül tamiri için tedavide esas olan kanaliküllerin silikon tüp ile entübasyonu ve perikanaliküler dokuların onarımıdır. Bu amaçla günümüzde birçok cerrahi teknik tanımlanmış olup en sık kullanılanlar pigtail prob ile anüler entübasyon, bikanaliküler nazal entübasyon ve monokanaliküler entübasyondur.3,4 Bu tekniklerin birbirlerine göre çeşitli avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Son yıllarda kullanılanlar pigtail prob ile anüler entübasyon ve bikanaliküler nazal entübasyon gibi bikanaliküler yöntemlere alternatif olan monokanaliküler entübasyon daha az invaziv ve sağlam kanalikülde hasar oluşturma riski taşımayan bir yöntemdir. Bu çalışmada travmaya bağlı monokanaliküler ve bikanaliküler kesi gelişen hastaların demografik özelliklerinin ve bu hastalara uygulanan monokanaliküler tüp entübasyonu ile onarımının anatomik ve fonksiyonel sonuçlarının incelenmesini amaçladık.

Gereç ve Yöntem

2009 ve 2013 yılları arasında perioküler travma sonucu kanalikül kesisi nedeniyle kliniğimize başvuran ve Monoka tüp (FCI Ophthalmics) entübasyonu ile birlikte cerrahi onarım yapılan 15 hastanın kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, yaralanmaya sebep olan etken, hasarlanan kanalikül, kanalikül yaralanmasına eşlik eden göz bulguları, operasyona kadar geçen süre, tüpün çıkarılma zamanı ve takip süreleri kayıt edildi. Operasyonlar hastanın yaşı ve genel durumu göz önüne alınarak lokal veya genel anestezi altında gerçekleştirildi. Postoperatif dönemde topikal antibiyotik (tobramisin %0,3) damla günde 4 kez olacak şekilde 10 gün süreyle verildi. Hastalar 1. hafta 1. ay, 3. ay ve 6. ayda kontrollere çağrıldı. Altı aylık süre zarfında tüpleri çıkartılan hastaların sonraki 1., 3. ve 6. aylarda tekrar kontrolleri yapıldı. Hasarlanan kanalikülden yapılan lavajın açık olması anatomik başarı, flöresein boya göllenmesinin ve epiforanın olmaması fonksiyonel başarı olarak değerlendirildi.

Cerrahi Teknik

Hasarlanmış kanalikülün distal ve medial uçları mikroskop altında direk gözlem ile bulunduktan sonra punktum dilatatörü ile hasarlı punktum dilate edildi. Monoka tüp dilate edilen punktumdan geçirilerek ilerletildi ve kesik kanalikülün distal ucundan çıkartıldı. Silikon tüpün tıkacı punktuma oturtulduktan sonra kısaltılan monoka tüpün distal ucu kanalikülün medial ucundan lakrimal kese içerisine doğru ilerletildi ve kese içerisinde serbest bırakıldı (Resim 1). Perikanaliküler dokular 8/0 vicryl; deri, deri altı ise 6/0 vicryl ile onarılarak operasyon sonlandırıldı.

Bulgular

Monokanaliküler entübasyon ile onarım yapılan 15 hastanın 12’si (%80) erkek 3’ü (%20) ise kadındı. Hastaların yaş ortalaması 25 (1-56 yaş) idi. On iki (%80) gözde alt kanalikül, bir (%6,7) gözde üst kanalikül ve iki (%13,3) gözde de bikanaliküler kesi mevcuttu. Yaralanmaların 5’i (%33) tel, bıçak, demir gibi direk kesici cisimlerle 10’u (%66) ise düşme darp trafik kazası gibi nedenlerle oluşan künt travmaya bağlı olarak meydana gelmişti. Kanalikül yaralanmasına eşlik eden bulgular arasında kapak kesisi (3 hasta), konjonktiva kesisi (2 hasta), orbita taban fraktürü (1 hasta) ve hifema (1 hasta) gibi patolojiler yer almaktaydı. Kanalikül yaralanması ve cerrahi arasında geçen süre ortalama 14 saat (4-39 saat) olarak saptandı. Hastaların 6’sı genel anestezi, 9’u lokal anestezi altında opere edildi. Bikanaliküler yaralanması olan 2 hastanın her bir kanalikülüne birer adet Monoka tüp implantasyonu yapıldı. Tüplerin kalış süresi ortalama 5,26 ay idi (1-6 ay). Bir hastada birinci ayda gözlenen erken tüp protrüzyonu dışında herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Hastalar postoperatif dönemde ortalama 14 ay (6-32 ay) takip edildi. Hastaların tümü entübasyon yapıldıktan sonra en az 6 ay ve tüp çıkarıldıktan sonra ise an az bir ay izlendi. Postoperatif birinci ayda erken tüp protrüzyonu gelişen 1 hasta dışında 14 hastada lavajın açık olduğu (%93,3 anatomik başarı) saptanırken, yine aynı hasta hariç hiçbir hastada flöresein boya göllenmesi ve epiforanın olmadığı (%93,3 fonksiyonel başarı) gözlendi. Bikanaliküler yaralanması olan ve iki ayrı Monoka tüp entübasyonu yapılarak tedavi edilen 2 hastada da gözyaşı yolları irrigasyonunda kanaliküllerin açık olduğu, flöresein göllenmesinin ve epiforanın olmadığı saptandı.

Resim 2’de künt travma sonrası alt kanaliküler kesi gelişen bir hastanın preoperatif görünümü, Resim 3’te ise aynı hastanın operasyondan 6 ay sonraki görünümü izlenmektedir.

Tartışma

Kanaliküler bölge tarsal bölgeye göre daha az bağ dokusu içerdiğinden orbita ve göz kapağı yaralanmalarında kolaylıkla etkilenebilmekte ve bozulan gözyaşı drenajına bağlı olarak epifora ile sonuçlanabilmektedir.5 Kanalikül kesileri bıçak, tel, demir gibi direk kesici aletlerin neden olduğu travmalara bağlı oluşabildiği gibi sıklıkla düşme, darp, trafik kazası gibi künt travmalar sonrası ortaya çıkmaktadır. Wulc ve ark.5 yaptıkları çalışmada kanalikül kesilerinin %84’ünün künt travmaya sekonder geliştiğini vurgulamışlardır. Benzer şekilde bizim çalışmamızda da kesilerin %66’sının künt travmaya bağlı, %33’ünün ise kesici cisimlerle oluştuğu tespit edilmiştir. Kanalikül kesileri daha çok çocuk ve genç erişkinleri etkilemektedir. Kennedy ve ark.’nın2 222 olguluk serilerinde ortalama yaşın 20 olduğu ve kesilerin üçte ikisinin 30 yaş altı bireylerde meydana geldiğini bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda da ortalama yaş 25 iken olguların %60’ı 30 yaşın altındaydı. Yine daha önceki literatürle uyumlu olarak serimizde erkek predominansı (%80) mevcuttu. Kennedy ve ark.2 kanalikül yaralanmalarında %66,2 alt kanalikül, %27,5 üst kanalikül ve %6,3 olguda her iki kanalikülün etkilendiğini bildirmişlerdir. Jordan ve ark.6 ise olgularının %50’sinde alt, %23’ünde üst, %4’ünde ise bikanaliküler kesi olduğunu bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise en çok alt kanalikül etkilenirken (%80) onu bikanaliküler yaralanmalar (%13,3) daha sonra ise üst kanalikül yaralanmaları (%6,7) takip etmiştir. Kanalikül yaralanmalarına gözü ilgilendiren başka yaralanmalar da eşlik edebilmektedir. En sık kapak kesisi, hifema, korneal abrazyon ve glob perforasyonu gibi patolojilerin eşlik ettiği bildirilmiştir.7 Bizim çalışmamızda 3 hastada kapak kesisi, 2 hastada konjonktiva kesisi, 1 hastada orbita taban fraktürü ve 1 hastada da hifema olmak üzere toplam 7 hastada travmaya bağlı ek göz patolojisi tespit edildi.

Travma ve cerrahi arasında geçen sürenin önemi tartışmalıdır. Yaralanmadan sonra kanalikül uçları ve çevre dokuda gelişecek yara iyileşme reaksiyonu nedeniyle kesik uçların lokalizasyonu güçleşebilmektedir. Bu nedenle onarımın travmadan hemen sonra ilk 24-48 saat içinde yapılması önerilmektedir.7 Ancak Hawes ve ark.8 gibi cerrahi düzeltmenin 5 gün gibi geç dönemde de başarı ile yapılabileceğini bildiren yazarlar mevcuttur. Kenney ve ark.2 ise yaptıkları çalışmada travma sonrası cerrahiye kadar geçen süre ile postoperatif epiforanın varlığı arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptamamışlardır. Çalışmamızda en erken 4 en geç ise 39 saat olmak üzere ortalama 14 saat içinde cerrahi uygulanmış ve postoperatif cerrahi başarı açısından olgular arasında anlamlı fark saptanmamıştır.

Yapılan çalışmalar her iki kanalikülün de gözyaşı drenajında önemli rol üstlendiğini göstermektedir. Moore ve Lindberg’in9 yaptığı deneysel çalışmada alt kanalükül tıkanıklıklarında %63, üst kanalikül tıkanıklıklarında ise %56 oranında subjektif şikayetlerin meydana geldiği gösterilmiştir. Daubert ve ark.10 ise yaptıkları sintigrafik çalışmada alt ve üst kanalikülün gözyaşı drenajına eşit oranda katıldığını saptamışlardır. Bu bulgular ışığında epifora gelişimini önlemek amacıyla ve ileride gelişebilecek travmalar da göz önüne alınarak tek kanalikül hasarı bile olsa tüm kanaliküler kesilerinin tamiri mutlaka yapılmalıdır.

Günümüzde kanalikül kesilerinin tamirinde kullanılan yöntemlerden biri olan pigtail prob yardımıyda anüler entübasyon ile yüksek cerrahi başarı oranları bildirilse de bu tekniğin yanlış pasaj oluşturma ve etkilenmemiş kanalikülde hasara neden olma gibi dezavantajları mevcuttur.11 Bunu yanında bikanaliküler nazal entübasyon da özel cerrahi gereçlere ihtiyaç duyulması, postoperatif dönemde punktum erozyonu, granüloma oluşumu ve üst halkanın dislokasyonu gibi komplikasyonlara yol açması bakımından dezavantajlara sahiptir.12 Bikanaliküler yöntemlere alternatif olarak monokanaliküler entübasyon tekniği özellikle sağlam kanalikülü travmatize etmemesi ve yüksek başarı oranları ile son yıllarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Özay ve ark.13 ritleng yöntemi ile monokanaliküler entübasyon yaptıkları 12 hastanın tümünde anatomik ve fonksiyonel başarı sağladıklarını bildirmişlerdir. Bu yöntemin de sağlam kanaliküle dokunulmamasına rağmen nazolakrimal kanala ve burun mukozasına müdahale edilmesi gibi dezavantajları vardır. Biz monokanaliküler yaralanması olan olguların yanı sıra bikanaliküler yaralanması olan 2 olguda kısaltılan Monoka tüp ile kesik kanalikül uçları arasında entübasyon yaparak onarımı tercih ettik. Naik ve ark.14 21 hastada mini monoka ile monokanaliküler 3 hastada ise 2 ayrı tüp ile bikanaliküler entübasyon yapmış %90 anatomik %100 fonksiyonel başarı bildirmişlerdir. Bikanaliküler kesisi olan ve 2 ayrı tüp ile entübasyon yaptıkları 3 olgunun hepsinde anatomik ve fonksiyonel başarı saptamışlardır. Bizim de Monoka tüp ile ayrı ayrı entübasyon uyguladığımız bikanaliküler kesisi mevcut olan 2 hastada postoperatif dönemde lavaj açıktı, epifora ve flöresein boya göllenmesi mevcut değildi. Yüksek başarı oranlarının yanı sıra kolay uygulanabilir olması etkilenmemiş kanalikül bölgelerinde hasar oluşturma riskinin olmaması bu tekniği monokanaliküler yaralanmalarda avantajlı kılmaktadır. Bunun yanında bikanaliküler hasarı mevcut olan hastalarda da intranasal manipülasyon gerektirmemesi, üst halkanın dislokasyonuna bağlı komplikasyonlara yol açmaması bakımından iki ayrı monoka tüp uygulamayı tercih ettik.

Kanalikül travmalarında silikon tüpün kalış süresi ile ilgili ortak bir görüş olmamakla birlikte tavsiye edilen süre 3-12 ay arasında değişmektedir.15,16 Conlon ve ark.17 bir hayvan modelinde 4. veya 8. haftada çıkarılan tüplere göre 12. haftada çıkarılanlarda daha yüksek oranda kanalikül açıklığı saptamışlar ve tüp çıkarımı için en iyi sürenin 12. hafta olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda tüplerin kalış süresi en az 3 ay en fazla 6 ay olmak üzere ortalama 5,26 ay idi. Monokanaliküler entübasyonla ilgili en önemli komplikasyon erken tüp protrüzyonu olarak bildirilmektedir. Anastas ve ark.’nın18 yaptığı çalışmada bu oran %29 olarak bildirilirken Igal ve ark.’nın19 19 hastadan oluşan serilerinde ise hiç bir hastada erken tüp protrüzyonu izlenmemiştir. Erken tüp protrüzyonu riski özellikle çocuklarda ovuşturma ve kaşımaya bağlı olarak artabilmektedir. Bu çalışmada da 1 yaşındaki olguda erken tüp protrüzyonu geliştiği ve lavajın kapalı olduğu izlendi. Geriye kalan 14 hastada ise (%93,3) lavajın açık olduğu saptanırken, flöresein boya göllenmesi ve epiforanın olmadığı gözlenerek anatomik ve fonksiyonel başarı sağlandı.

Sonuç olarak perioküler travma sonrası sıklıkla karşılaşabileceğimiz kanalikül kesilerinin uygun şekilde tamiri anatomik ve fonksiyonel başarı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla, hem monokanaliküler hem de bikanaliküler kesilerde uygulanacak Monoka tüp entübasyonu ile cerrahi onarım uygulaması kolay, travmatik olmayan ve başarı oranı yüksek bir yöntemdir.

Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir.