ÖZET
Son yıllarda, optik koherens tomografi (OKT) özellikle retina hastalıkları ve glokomda önemli bir tanısal görüntüleme teknolojisi olarak öne çıkmaktadır. Bu teknoloji, retinada fun-duskopi ile zor fark edilen patolojileri, yüksek çözünürlüklü görüntülerle gösterebilmektedir. Bununla birlikte sonuçlar tekrar edilebilirdir ve kantitatif veriler vermektedir. OKT sonuçlarının bu gibi özelliklerinden dolayı, dünyada yaygın kullanılmaktadır. Tüm diger görüntüleme yöntemlerinde oldugu gibi bazı artefaktlarm görülmesi mümkündür. Klinik kullanımı için, bu teknolojinin görüntü elde etme ve veri işleme ile ilgili basit fizik prensiplerini bilmek önemli bir konudur. Klinik uygulamada, bu yeni görüntüleme yönteminin bazı kısıtlılıkları oldugu bilinmelidir. Retina görüntülemesindeki duyarlılık ve görüntüleme hızı artışı için önemli ilerlemeler yapılmaktadır. Bu teknolojinin yakın gelecekte, retina hastalıkları ve glokomun tanısı ve tedavisindeki rolü daha da artacak gibi görünmektedir.
Optik koherens tomografi (OKT), biyolojik dokularda yüksek çözünürlüklü kesitsel görüntüleme sagla- yan yeni bir yöntemdir. OKT, oftalmolojide retinanın görüntülenmesi yanında başka dokuların incelenmesinde de kullanılmaktadır (1). Brezinski ve ark. vasküler patolojilerde OKT ile görüntü elde etmişlerdir (2). OKT cihazıyla retina ve ön segmentin gerçek zamanlı, non-kon- takt kesit görüntülerinin elde edilmesinden dolayı, bu teknoloji oftalmolojide etkin olarak kullanılmaktadır. OKT, retinada optik disk ve maküla gibi anatomik yerlerin görüntülenmesinin yanında; retina sinir lifi, fotore- septörler ve retina pigment epiteli gibi intraretinal yapıların incelenmesini de saglar. Ayrıca OKT görüntülemesi ile retinanın morfometrik veya kantitatif ölçümleri elde edildiginden, hastalıkların tam ve takibinde önemli bir tanı yöntemidir.
OKT, ilk olarak Huang ve arkadaşları tarafından Massachusetts Teknoloji enstitüsünde geliştirilmiş ve 1991 yılmda yayınlanmıştır (3). O dönemde, Fujimoto femtosekond laserler üzerine çalışmaktadır. Bu laserler çok kısa sürede enerji yaymakta ve interferometri ile dokulardan yansıyan ışıktaki gecikmeyi ölçerek, mikron düzeyinde duyarlılıkla ölçümler yapabilmektedir. Bu laserler klinik kullanım için çok büyük ve pahalı oldugu için, Huang aynı duyarlıkta ölçüm yapabilen, daha ucuz ve kompakt yapıda olan diyot laserle çalışan interfero- metre üzerinde araştırma yaptı. Optik koherens domain interferometri olarak isimlendirilen bu teknigin, retina ve diger dokularda mikron düzeylerinde çözünürlükte, giriş imsel olmayan yeni bir görüntüleme teknigi oldu- gunu buldu (3). Bu teknik; dokulardan yansıyan ışıgm koherensini ölçüp, kesit görüntüler aldıgı için OKT olarak isimlendirilmiştir. Görüntüleme hızım arttırmak için, fiber optik OKT sistemi geliştirilmiştir (4). 1990'larm ortasında, daha sonra Carl Zeiss tarafından satm alman Humphrey şirketince bu teknoloji piyasaya sürülmüştür. Halen en son Carl Zeiss tarafından geliştirilen, üçüncü jenerasyon Stratus OKT cihazı birçok göz hekimince kullanılmaktadır.
OKT'de temel fizik prensipler
Kesitsel retina morfolojisini incelemek için birçok görüntüleme teknikleri geliştirilmiştir. Konfokal tarayıcı laser oftalmoskopi, lateral ve longitudinal yansımalardan retina görüntüleri elde etmektedir. Topografik ve to- mografik ölçümler için birçok ardışık retina görüntüsü elde edilmektedir. Buna ragmen oküler aberasyonlar ve pupil geniş liginden dolayı, derinlemesine çözünürlügü yaklaşık 300 mikrondur (5). Kesitsel görüntüleme, ayrıca retina kalınlık ölçeri (Retinal Thickness Analyzer, RTA) ile elde edilmektedir. Bu cihaz ile de yaklaşık 2030 mikronluk kesitler alınabilmektedir. Cihaz 543 nm
dalga boylu He-Ne laser ışıgı kullanmakta ve vitreoreti- nal ile koryoretinal yüzeylerden gelen yansımalar arasındaki mesafeyi ölçmektedir. Son gelişmeler sonucunda, hızlı şekilde birden çok görüntü ile retina haritaları elde edilse de, 2x2 mm boyutunda maküler alan görüntüsü ve sınırlı kantitatif veriler elde edilmektedir.
OKT, yansıyan ışıgm görüntülenmesine dayanmaktadır. Fakat, bir kamera gibi yalnızca iki boyutlu görüntü degil, derinlik boyutunu da elde etmektedir. OKT'nin aksiyel çözünürlügü, 8-10 mikron gibi oldukça yüksek bir degerdir. Bunun sayesinde dokuya zarar vermeden, mikroskop altındaki görüntüye benzer kesit görüntüler elde edilir. Bu nedenle, OKT invaziv olmayan doku biyopsisi olarak da tanımlanır.
OKT, dokunun farklı katlarından yansıyan ışıklardaki gecikmeyi hesaplar. Dokunun derin katlarından yansıyan ışık, yüzeyden yansıyana göre daha uzun bir gecikme süresi gösterecektir. Yansıyan ışıgın amplitüdlerinin bu gecikme zamanma göre dagılımı aksiyel A mod tarama olarak gösterilir. OKT örnek boyunca tarama yaparak birçok A mod tarama elde edilir ve bunlar sinyal amplitüdlerini gösteren gri veya renkli skalalarla gösterilebilir.
Ultrason ve RADAR sistemleri de reflektometriye dayanan görüntüleme sistemleridir. OKT, ışıgı kullandıgı için üstünlügü vardır. Işıgın dalga boyu (~0.001mm), ultrason (~0.1 mm) ve radyo dalgalarından (>10 mm) daha kısadır. Bu nedenle uzaysal çözünürlügü çok daha yüksektir. Ultrason ile görüntülemeden farklı olarak, ışık ha- va-doku ara yüzeyini geçebildigi için probun dokuya teması veya immersiyon sıvısı gerekmemektedir.
Işık hızmm çok yüksek olmasından dolayı direkt olarak gecikmeyi ölçmek pek mümkün degildir. Bu nedenle ışıgm yansırken olan gecikme süresi, bilinen bir örnek ile karşılaştırarak ölçülür. İnterferometride; incelenen örnek, referans, ışık kaynagı ve detektör kolu vardır. Referans kolundaki ayna sabittir.
Tüm klinik olarak uygulanan OKT sistemlerinde, ışık kaynagı olarak yüksek aydınlatmalı diyot (superlu- minescent diode, SLD) laser kullanılmaktadır. Bu laserler ekonomik, uzun ömürlü ve kompakt yapıdadır. İlk OKT sistemleri, tipik olarak merkezi 820 nm'de olan 20 nm geniş liginde ışık yaymaktadır (4,6). Bu da aksiyel çözünürlügü havada yaklaşık 15 mikron, dokuda 11 mikron olarak kısıtlamaktadır. Stratus OKT'nin dokudaki çözünürlügü 8-10 mikrondur.
Tüm görüntüleme tekniklerinde oldugu gibi görüntüler kalite ve artefaktlar yönünden degerlendirilmelidir. Kaliteli görüntü elde etme, kalitatif ve kantitatif analizlerin dogru olarak degerlendirilmesi için gerekmektedir.
İlk olarak görüntünün kalitesi için sinyal gücüne bakılmalı ve iyi bir görüntü için 1 ile 10 arası olan bu degerin 6'nm üstünde olması aranmalıdır. OKT görüntülerinin santralize olması ve yazılımın retina sınırlarım belirlerken hatasız olması gerekmektedir. OKT cihazı, güvenilir ölçümler yapılabilmesi için de en az yılda bir kere kalibre edilmelidir.
Klinik uygulamada OKT
Optik koherens tomografide görüntü, retina katlarının optik olarak farklı yansıtıcılıkta olması ile elde edilmektedir. Dokulardan geri yansıyan ışıgm yogunluguna göre gri veya renkli skala kullanılarak kesit görüntüler oluşturulmaktadır. Retina sinir lifi tabakasında aksonal uzantıların çok olmasından dolayı yüksek yansıtıcılık özelligi vardır. Retina pigment epitelindeki yüksek me- lanin pigment seviyesi ve koryokapillaristeki hemoglobin düzeyinden dolayı bu yapıların optik yansıtıcılıgı yüksektir.
Gri skalada görüntü dokuların yansıtıcJMarma göre beyazdan siyaha dogru kodlanarak elde edilir. Vitreus ve aköz gibi düşük yansıtıcılıgı olan yapılar siyah, retina pigment epiteli ve sinir lifi tabakası gibi yüksek yansıtı- cılıgı olan yapılar beyaz renkle gösterilir. Fotoreseptör gibi orta yansıtıcılıkta olan yapılar ise gri renktedir. Görüntülerin daha iyi yorumlanması için gri skala görüntüleri bilgisayar yazılımı kullanılarak renklendirilir. Böyle- ce beyaz alanlar sarı ve kırmızı renkle, gri alanlar mavi renkle ve siyah alanlar lacivert-siyah renkle gösterilir.
Retina:
OKT birçok koryoretinal hastalıgın tanı ve tedavi takiplerinde önemli bir seçenek haline gelmiştir. Ayrıca, zamanla gelişebilen morfolojik retina degişiklerini takip etme imkanı saglamaktadır. Son zamanlarda maküla hastalıklarında intravitreal ilaç ve alternatif laser tedavilerinin güncelleşmesi sonucunda, bu tedavilerin takibinde kantitatif degişimleri göstermesinden dolayı OKT'nin önemi artmıştır.
Makülada retina kalmlık analizi yapılırken önemli olan, altı lineer taramanın foveada santralizasyonudur (Resim 1). Görme keskinligi iyi olan olgularda bu kolaydır ve internal fiksasyon ışıgma olgunun fikse olması yeterlidir. Ancak, koryoretinal hastalıgı olan kişilerde görme keskinligi düşük olabilmekte ve makülanm normal yapısı bozuldugu için foveal santralizasyon bazen zor olmaktadır.
Elde edilen görüntünün kalitesi kontrol edilmelidir. Makülanm hem standart (512 A tarama/görüntü) hem de hızlı modundaki (128 A tarama/görüntü) retina haritası
nı oluşturmadan önce, lineer 6 taramada da retina sınırlarının belirlenmesinde bir problem olup olmadıgı kontrol edilmelidir. Bu kontrolden sonra foveal santralizasyon da sayısal veriler ile kontrol edilmelidir. OKT yazılımı, otomatik olarak retina haritası veya kalmlık/ hacim analizi protokolünde ortalama foveal kalmlık ve standart sapmasını hesaplamaktadır. Teorik olarak tüm altı taramanın aynı noktada santralize olması halinde, kalmlık ölçümü aynı olacagmdan standart sapmanm sıfır olması beklenir. Bu standart sapmanm 30 mikrondan fazla olması en azmdan bir taramanın dogru olarak santralize ol- madıgmı göstermektedir, bu nedenle test yeniden yapılmalıdır. Saniyede 400 A mod tarama hızı ile 1-2 saniyede retina görüntüleri elde edilmektedir. Bu nedenle hızlı maküla modunda göz hareketleri önemli bir sorun yaratmamaktadır.
OKT yazılımı, retina kalmlıgmı hesaplarken her bir A mod taramada rölatif olarak yüksek reflektivitesi olan iki nokta arası mesafeyi hesaplar. İç retina smırı olarak vitreoretinal ara yüzeyi ve dış retina smırı olarak da retina pigment epiteli-fotoreseptör katını belirler ve mesafeyi ölçer (Resim 2). Dış retina sınırmı oluşturan yüksek reflektif tabaka iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşur. Daha ince olan iç kısım fotoreseptörlerin iç ve dış segment bileşkesi, dış kısmı ise fotoreseptör koryokapil- ler komplekstir ve daha kalın bir alandır. Huang ve ark., yaptıkları deneysel çalışmalarında yüksek reflektiviteli alanın histolojik olarak fotoreseptörlerin iç ve dış seg- mentleri, retina pigment epiteli ve ön koroidal kısımlar oldugunu göstermişler ve dış retina-koroid kompleksi olarak adlandırmışlardır (7).
Lineer taramalardan topografik maküla haritası oluşturulur. OKT'de maküla taraması, merkezi foveadan geçen 30 derecelik aralıkla radyal tarzda birbirini
kesen 6 mm uzunluğunda 6 taramadan oluşur. Bu altı radyal tarama maküla protokolünde, 8-10 saniye süren 512 A mod taramadan veya 2 saniye süren 128 A mod taramadan oluşmaktadır. Retina kalmlıgı tespiti için bu altı radyal taramanın segmentasyonu yapılıp 9 bölgeden oluşan renkli topografi haritası oluşturulur. Aralardaki 30 derecelik boşluklardaki retina kalınlıkları enterpolas- yon yöntemi ile hesaplanır.
Retina sinir lifi tabakası ve Optik disk Hoyt ve Newman 1972 yılmda, glokom olgularında retina sinir lifi tabakası (RSLT) hasarının, önemli bir bulgu oldugunu bildirdikten sonra, glokomda RSLT analizi ilgi çekmiştir (8). Glokom hasarı başladıgmda, ganglion hücre ölümü fokal veya yaygın olabilmektedir. Yaygın atrofiyi erken dönemde tespit etmek zor iken, fokal hasar daha kolay tanınabilir. Böyle anormal RSLT hasarı, tedavi başlamak için yeterli olacaktır. Çünkü standart otomatik görme alanı anormalligi tespit edilemeden önce, yaklaşık %25-30 oranında retina ganglion hücre ölümü oluşmuştur (9). Bu nedenle RSLT kalmlıgı, glokom tanısı için ilgi uyandırmaktadır (10).
RSLT ölçümü için, optik disk etrafmda sabit çaplı sirküler tarama yapılmaktadır. Optik disk etrafmda 3.46 mm çaplı dairesel 3 tarama yapılıp bunların ortalaması alınmaktadır (Resim 3). RSLT tarama (512 A mod tarama/görüntü) ve hızlı RSLT tarama (256 A mod tarama/ görüntü) protokolleri kullanılmaktadır.
Schuman ve ark. tekrarlanabilirlik çalışmalarında 2.9, 3.4 ve 4.5 mm çaplı dairesel taramalardan 3.4 mm olanında tekrarlanabilirligin iyi oldugunu ve 4.5 mm çaplı taramaya göre 3.4 mm olanm daha kalm RSLT ölçümü nedeniyle hafif sinir lifi defektinde daha hassas olacagmı bildirmişlerdir (11). Ayrıca, diger çalışmalarda da normal ve glokomlu olgularda bu taramanın tekrarlanabilir oldugunu bulunmuştur (12-16). Paunesco ve ark.'na göre ise 256 A mod taramalı hızlı RSLT taramanın, 512 A mod taramaya göre daha tekrarlanabilir bulmuşlar (14). Ancak, daha yogun taramalarda tekrarlanabilirlik sıkıntısı olurken, yogun tarama ile tanısal hassasiyet artacak ve Leung'a göre görme alanı ile daha sıkı korelasyon gösterecektir (17).
Schuman görme alanı kaybı ile tespit edilen fonksiyonel kayıp ile OKT ölçümleri arasında yüksek korelasyon bildirmiştir (18). Ne optik disk çukurlaşması, ne de nöral rim alanının görme alanı ile ilişkisi, RSLT kalmlıgı ile olan görme alanı ilişkisi kadar güçlü degildir. Özellikle alt kadran olmak üzere, RSLT kalmlıgı glokomlu olgularda normallere göre anlamlı incedir. Ayrıca yaşlanma ile RSLT kalmlıgmda azalma da tespit edilmiştir.
OKT ile tespit edilen RSLT kalmlıgmm, kısa dalga boylu otomatik perimetre (KDOP) ile tespit edilen görme alanı def ekti ile uyumlu oldugu bildirilmiştir (19). RSLT glokomlu olgularda, saglıklı ve oküler hipertansi- yonlu kişilere göre belirgin olarak ince tespit edilmiştir (20). Tarayıcı laser polarimetri, OKT, KDOP, standart otomatik perimetre ve optik disk görünümü ile erken glokom hasarmı tespit etme yetenekleri karşılaş tınldıgın- da duyarlılık ve seçiciligin en fazla OKT'de oldugunu bulunmuştur (21). Moderios; tarayıcı laser polarimetri (GDx VCC), OKT ve Heidelberg Retinal Tomografi II parametrelerinin benzer duyarlılık gösterdigini bildirmiştir (22). Ortalama RSNT kalmlıgı, glokomlu çocuklarda saglıklılara göre daha ince bulunmuştur (23,24). Hess ve ark. hem maküla hem de RSLT kalmlıgmm sag- lıklı çocuklara göre glokomlularda daha ince oldugunu bildirmişlerdir (24).
OKT ile ölçülen hem maküla hem de RSLT kalmlı- gı, glokom şiddeti ile anlamlı ilişki göstermektedir. Le- ung, glokom olgularında maküla kalmlıgmı anlamlı olarak incelmiş bulmuştur (25). Bununla birlikte, RSLT kalmlıgmm daha güçlü tanı koydurucu özelligi vardır. Wollstein; peripapiller RSLT kalmlıgmm, maküla ölçümlerine göre daha duyarlı ve seçici oldugunu bildirmiştir (26).
Progresyon takibi açısından, kontrollerde taramanm hep aynı yerden olmaması sonucunda ölçümlerin standardize edilememesi bir dezavantaj olarak görülmektedir. Ayrıca sonuç çıktısındaki fundus fotografmdan kontrol edilen optik disk santralizasyonu da son çekim anındaki görüntüdür. Santralizasyonun tüm çekim boyunca stabil kaldıgmı söylemek zordur.
Disk sınırından uzaklaştıkça RSLT kalmlıgmda bir azalma olmaktadır (27). Bu da disk büyüklügünün RSLT kalınlık ölçümlerini etkilemesine neden olmaktadır. Savini, artan optik disk çapı ile RSLT'da kalmlık artışı oldugunu bildirmiştir, bunun da büyük disklerde disk kenarı ile taranan alan arasındaki mesafenin kısa olmasına baglı oldugunu belirtmiştir (28).
Jones ve ark. histolojik kesitlerden elde edilen verilerle karşılaştırdıklarında, OKT'nin RNFL kalmlıgmı ortalama %37 oranında daha ince ölçtügünü bildirmişlerdir (29). OKT yazılımı disk etrafındaki RNFL ölçümünde, histolojik kesitlere göre 400 mikrona kadar düşük ölçüm verdigi bildirilmiştir (30).
Üçüncü jenerasyon OKT, 10 mikronluk çözünürlü- gü ile halen mevcut görüntüleme yöntemlerine göre üstündür. OKT'nin duyarlılıgmı ve seçiciligini arttırmak için daha yüksek çözünürlük ve tekrarlanabilirlik gerekmektedir. Yeni jenerasyon çok yüksek çözünürlüklü OKT prototipi 2-3 mikronluk çözünürlükle daha yüksek aksiyel çözünürlüge sahiptir (31). Buna ek olarak, ref- lektiviteyi elde etmek için 'Fourier domain' kullanılması ile yüksek hıza ulaşılmış ve göz hareketlerine baglı sorunlar çözülmüştür (32).
OKT ile optik disk incelenmesi için, merkezi optik diskin santralinde olan maküla taramasında oldugu gibi 6 adet radyal tarama yapılır. Her bir radyal tarama 128 A mod taramadan oluşur. Optik disk sınırını da, retina pigment epitel sonlanmalannı bularak tespit eder. Arada kalan boşlukları enterpolasyon yöntemi ile hesaplar. Woll- stein ve ark., rim alanı, vertikal ve horizontal birleşik rim alanlarının glokom tanısı için diger optik disk parametrelerinden daha önemli oldugunu bildirmişlerdir (33). Ancak retina sinir lifi tabakası kalınlıkları için normatif veriler mevcuttur ve RSLT üç taramanın ortalaması almarak, enterpolasyon yöntemi olmadan gerçek kalınlık ölçümleri ile analiz edilmektedir.
Yeni nesil OKT cihazları
Üçüncü jenerasyon OKT, Zeiss Meditec firması tarafından geliştirildigi 2002 yılmdan bu yana bu alanda birçok ilerlemeler göstermiştir. 2004 yılında OTI firmasınca tarayıcı laser oftalmoskopi ile kombine OKT cihazı üretilmiştir.
Drexler tarafından 3 mikronluk çözünürlüge sahip 'Çok Yüksek Çözünürlüklü OKT' bildirilmiştir (34). On mikron çözünürlügü olan standart OKT'e göre bu sistemle daha yüksek çözünürlük elde edilmektedir. Bu sistem, femtosekond titanyum safir laserden elde edilen geniş bant ışık kullanmaktadır. Standart OKT ile gösteri- lemeyen ganglion hücre katı, iç ve dış nükleer ve pleksi- form katlar, fotoreseptör ve RPE gibi intraretinal tabakaların görüntülenmesini saglamaktadır. Fakat yüksek laser ışık kaynagı maliyetinden dolayı piyasaya çıkmamıştır.
Daha sonraki gelişmeler ile yeni ışık kaynagı kullanılarak yüksek hızlı ve çok yüksek çözünürlüge sahip olan spektral OKT (sOKT) cihazı geliştirilmiştir (Resim 4) (34-38). sOKT 'Yüksek Hızlı Çok Yüksek Çözünürlüklü OKT' olarak da adlandırılır. Spektral OKT 'Fourier domain' tespiti ile şimdiki OKT'den 50 kat daha hızlıdır (39). sOKT'nin gözdeki aksiyel çözünürlügü 3.4 mikron olup saniyede 24 000 A mod tarama yapmaktadır. Maliyeti yaklaşık 5 kat daha ucuz olan geniş bant superlumi- nesent diyot laser kullanılabilmektedir. Birkaç superlu- minesent diyot laser tek fiber kablo ile sisteme baglıdır. Bu sistemle görüntü elde etme hızı da artmıştır. Standart OKT'den bir diger farkı referans aynanın sabit olmasıdır.
sOKT, yüksek hızı ile retinada transvers olarak çok sayıda veriyi elde ettiginden fokal patolojilerin atlanması ihtimalini azaltır. Stratus OKT'de, görüntü elde etme hızı düşük oldugundan göz hareketleri nedeniyle görüntüde artefaktlar oluşabilir. Bu nedenle de, standart OKT sistemlerinde üç boyutlu görüntü elde etmek mümkün degildir. sOKT ile standart OKT'de elde edilen birkaç görüntü süresince üç boyutlu veri elde etmek mümkündür. Izgara şeklinde tarama ile elde edilen görüntülerde, eşit aralıklarla sıralanmış lateral taramalar yapılır ve üç boyutlu veriler elde edilebilmektedir. Üç boyutlu görüntüleme ile hep aynı referans noktalardan geçen peripa- piller ölçümler ile elde edilecek kantitatif veriler, standart OKT'deki progresyon takibindeki sıkıntıyı azaltacaktır. sOKT'de göz hareketine baglı görüntü artefakları ihmal edilebilir düzeylerdedir. Üç boyutlu veriler ile aksiyel yöndeki her noktanın reflektivitelerini toplayarak fundus görüntüsü elde etmek de mümkündür. Retina sinir lifi katı gibi spesifik intraretinal katları gösteren kalınlık haritaları da elde edilebilir (Resim 5).
Çözünürlügün çok yüksek olması, segmentasyon ve diger görüntü yazılımlarının performansını arttırmaktadır. Optik disk başının 3 boyutlu kantitatif topografik verileri de elde edilir. Üç boyutlu veriler, volümetrik bilgiler de vermektedir.
Yine araştırma aşamasında olan, OKT çekimleri sırasında göz hareketlerinin etkisini azaltmak için göz hareketlerini takip etme (tracking) fonksiyonu olan OKT cihazları denenmektedir (40). Yine görünür ışıgın, karan- lıga adapte olmuş gözde oluşturdugu hücresel degişik- liklerin oluşturabilecegi, OKT'deki reflektivite degişik- likl erine göre hücresel fonksiyonu araştırmaya yönelik fonksiyonel OKT çalışmaları devam etmektedir.
OKT teknolojisi ile her geçen gün daha detaylı bilgiler elde edilmekte ve hastalıkların tanı ve takiplerinde invaziv olmayan bu yöntemle yeni gelişmeler beklemek mümkün görünmektedir.