Optik Koherens Tomografi Normatif Değerleri Türk Toplumuna Uygun mu?
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 420-424
Kasım 2009

Optik Koherens Tomografi Normatif Değerleri Türk Toplumuna Uygun mu?

Turk J Ophthalmol 2009;39(6):420-424
1. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Göz Hastaliklari Anabilim Dali, Çanakkale
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 01.09.2009
Kabul Tarihi: 01.10.2009
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Sağlıklı bireylerde Optik Koherens Tomografi (OKT) ile ölçülen retina sınır lifi tabakası (RSLT) kalınlığı değerlerini cihazın normatif değerleri ile karşılaştırmak.

Tartışma:

çalışmaya dahil edilen bireylerde üst, nazal ve alt kadranlarda RSLT kalınlığı istatistiksel anlamlı olarak daha kalın bulundu. Bu durum cihazda kullanılan daha düşük normatif değerler göz önünde tutulduğunda, glokomun erken tanısı ve tedavisinin planlanmasında hatalara neden olabilecektir. Devam eden çalışmamızın başlangıç verileri toplumumuzda sağlıklı bireylerde RSLT kalınlığı değerlerinin cihazda kullanılan normatif verilerle tam olarak uyumlu olmayabileceği ve Türk toplumunun normatif değerlerinin oluşturulması gerekliliğini düşündürmektedir.

Bulgular:

Ölçümler sonucunda olguların ortalama değerleri ve cihazın kullandığı normatif RSLT kalınlığı değerleri, sırası ile; üst kadranda 142,5±16,5μ ve 134,4±17,0μ (p=0,004 ), nazal kadranda 97,4±11,5μ ve 90,2±15,3μ (p=0,0001), alt kadranda 145,4±16,3μ ve 136,75±16,0μ (p=0,002), temporal kadranda 73,6±8,6μ ve 74,3±13,0μ (p=0,659) olarak saptandı. Üst, nazal ve alt kadranlarda bulduğumuz değerler ile cihazın normatif değerleri arasında %6,1 ile 8 arasında RSLT kalınlığı farkı tespit edilirken temporal kadran için normatif verilerle uyumluluk saptandı.

Yöntem:

Ortalama yaşları 25,1±3,0 (19-29) olan 39 sağlıklı olgunun (18 kadın, 21 erkek) randomize edilerek alınan (sağ veya sol) 39 gözü çalışmaya dahil edildi. Glokom aile öyküsü bulunmayan, göz tansiyonu ölçümleri, santral kornea kalınlığı (SKK), çukurluk /disk oranları ve OKT değerleri sonucunda glokom için riskli grupta yer almayan olgular çalışmaya dahil edildi. Spektral OKT/SLO [Opko/OTI,İnç., Miami, FL] cihazıyla aynı günde aynı uygulayıcı tarafından ardışık 3 ölçüm yapılarak ölçümlerin aritmetik ortalaması alındı. Istatistiksel değerlendirmelerde Evren Ortalaması Önemlilik Testi kullanıldı.

GİRİŞ

Retina sınır lifi tabakası (RSLT) kalınlığının objektif olarak değerlendirilmesi çeşitli nöroretinal hastalıklarda özellikle de glokomda oldukça önemlidir. Uzun yıllar RSLT değişimlerinin değerlendirilmesi için kırmızıdan yoksun monokromatik fundus fotoğrafları kullanılmıştır (1). Bu yöntem ile defektlerin saptanabilmesi için RSLT kalınlığında en az %50 azalma oluşması gerektiği histopatolojik olarak gösterilmiştir (2). Bu teknik ayrıca özellikle yaşlı glokom hastalarında elde edilmesi zor olan iyi dilate edilmiş bir pupil ve saydam bir optik ortam gerektirmektedir. Buna ek olarak gözlemciler arasında tutarsızlık gösterebilmektedir (3). Son yıllarda RSLT kalınlığının objektif değerlendirilmesine imkan veren optik koherens tomografi (OKT), konfokal tarayıcı lazer oftalmoskopi ve tarayıcı lazer polarimetri kullanımı yaygınlaşmıştır. Histolojik çalışmalar bu cihazların gerçeğe yakın ölçüm verdiğini doğrulamaktadır (4,5). Son çalışmalarda gelişen teknolojisiyle birlikte değerlendirildiğinde tekrarlanabilirliği ve görme alanı defektleri ile uyumluluk açısından güvenilirliği en yüksek yöntem olarak OKT öne çıkmaktadır (6-9).

Bu çalışmada Spektral OKT cihazının normatif verilerinin Türk toplumu normatif verileri ile uygunluğunu araştırdık.

YÖNTEM VE GEREÇ

Kasım-2008 ile 2009-Haziran tarihleri arasında 29 yaşından küçük, ortalama yaşları 25,1±3,0 (19-29) olan 39 sağlıklı olgunun (18 kadın, 21 erkek) randomize edilerek alınan (sağ veya sol) 39 gözü çalışmaya dahil edildi. Bu olgular hiçbir oftalmolojik şikayeti olmayan hasta yakınlarından ve hastane personelinden seçildi. Olgulardan aydınlatılmış onam alındı. Her olguda refraksiyon, görme keskinligi, Pascal Dinamik Kontür Tonometre (Ziemer Ophthalmic Systems AG, Port, Switzerland) ve Goldmann Aplanasyon Tonometresi (Optilasa) ile göz içi basıncı (GIB); ayrıca Santral Korneal Kalınlık (SKK) (Nidek US-4000) ölçüldü. Biyomikroskop ile ayrıntılı on segment muayenesi, fundus muayenesi yapıldı ve çukurluk/disk oranları kaydedildi. Ailesinde glokom öyküsü bulunanlar, GIB 20 üstünde olanlar, ±4D’den fazla refraksiyon kusuru olanlar (refraksiyonun RSLT kalınlığını etkilediğini savunan yayınlar vardır (10,11)), oküler travma öyküsü olanlar, göz için herhangi bir lazer tedavisi görmüş olanlar, çukurluk/disk oranı 0,5 üstünde olanlar, asimetrik çukurlugu bulunanlar, disk hemorajisi veya solukluğu bulunanlar ve herhangi bir OKT defekti olan olgular çalışma dışı bırakıldı.

Spektral OKT/SLO [Opko/OTI,İnç.,Miami,FL] cihazıyla aynı günde aynı uygulayıcı tarafından pupil dilatasyonu yapılmadan, internal fiksasyon kullanılarak ardışık 3 ölçüm yapıldı ve ölçümlerin aritmetik ortalaması alındı. Sadece yüksek sinyal kalitesi olan (7/10 ve üzerindekiler) ve optik diski tam olarak ortalayan ölçümler dikkate alındı. Benzer özellikler tasiyabileceginden olguların sadece bir gözü (sağ veya sol randomize edilerek) çalışmaya dahil edildi. çalışma öncesi bireylerden onam formu alındı. Istatistiksel değerlendirme için Evren Ortalaması Önemlilik Testi kullanıldı. P<0,05 değerleri istatistiksel anlamlı olarak kabul edildi.

BULGULAR

Ölçümler sonucunda olguların ortalama değerleri ve cihazın kullandığı normatif RSLT kalınlığı değerleri sırası ile; üst kadranda 142,5±16,5μ ve 134,4±17,0μ (4), nazal kadranda 97,4±11,5μ ve 90,2±15,3μ (1), alt kadranda 145,4±16,3μ ve 136,75±16,0μ (2), temporal kadranda 73,6±8,6μ ve 74,3±13,0μ (659) olarak saptandı (Şekil 1).

Istatiksel analizde üst, nazal ve alt kadranlarda bulduğumuz değerler ile cihazın normatif değerleri arasında anlamlı fark tespit edilirken temporal kadran için normatif verilerle uyumluluk saptandı (tablo 1). Yüzde olarak üst, nazal ve alt kadranlarda %6,02 ile %8 arasında RSLT kalınlığı farkı tespit edildi.

TARTIŞMA

RSLT kalınlığının ölçümü özellikle glokom gibi nöroretinal hastalıklarda çok önemlidir. Glokom tüm dünyada önemli bir görme kaybı nedenidir (12-14). Hastalıkta ortaya çıkan görme kaybının geri dönülemez niteliği nedeniyle, oluşan hasarın belirtilerinin mümkün olduğu kadar erken dönemde belirlenmesi ve gelişiminin izlenmesi tanı ve tedavi açısından büyük önem taşır. Tanıda kullanılan yöntemler arasında GIB ölçümü, optik diskte çukurluk-disk oranı, disk rım kalınlığı ve nöral rım alanı, görme alanı değerlendirilmesi gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ek olarak yakın zamanda RSLT kalınlığının OKT, konfokal tarayıcı lazer oftalmoskopi ve tarayıcı lazer polarimetri gibi yöntemlerle değerlendirilmesi de klinik kullanıma girmiştir.

RSLT kalınlığı ölçümü için kullandığımız OTI/OPKO OKT cihazı 0-29, 30-39, 40-49, 50-59, 60 ve üstü olmak üzere yasa göre bir normatif veritabanı kullanmaktadır. çalışmamızda bu veritabanin ilgili yaş kısmının Türk toplumuyla karşılaştırılmasını amaçladık. RSLT kalınlığı için normatif veritabanı oluşturulması RSLT kalınlığındaki incelmenin erken tespiti için çok önemlidir.RSLT kalınlığının ırklar arasında farklılık gösterebildiği düşünülmektedir (10-15). Yakın bir zamanda yapılan bir çalışmada OKT ile RSLT kalınlığı normatif verilerinin Asyalılar için uyumlu olmadığı düşünülmüştür. (16). Yine Tayland populasyonunda yapılan çalışmada normatif verilerden %10 oranında daha kalın RSLT tespit edilmiştir (11). Bizim çalışmamızda da sağlıklı Türk toplumu RSLT kalınlığı cihazın normatif verilerinden %6,1 ile % 8 oranında daha kalın bulunmuştur. RSLT kalınlığı ile yaş ve cinsiyet ilişkisini araştıran bir çalışma da Türkiye’de yapılmıştır. Perente ve ark. herhangi bir optik sınır hastalığı varlığı arastirilmaksizin bireylerin randomize edilerek dahil edildikleri çalışmada RSLT kalınlığı üzerine yasin etkisini önemsiz bulurken, kadın cinsiyetinde ise RSLT kalınlığını daha fazla bulmuşlardır (17). Bizim yaptığımız bu çalışmada ise glokom açısından herhangi bir risk teşkil etmeyen tamamen sağlıklı bulunan Türk toplumu bireyleri çalışmaya dahil edilmiştir. Cihazın veri tabanında yer alan “Caucasion” “Kafkasyali” ırkı çekim öncesinde tavsiye edildiği üzere seçilmiştir.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda Türk toplumunda RSLT kalınlığı normatif veri olarak karşılaştırılması tavsiye edilen ırk normatif verilerine göre daha kalın bulunmuştur. Bu şöyle bir sonuç doğuracaktır; bir birey glokom olduğu halde, siyah ok ile gösterilen üst RSLT kalınlığı 118 olduğu var sayıldığında (Şekil 2), kırmızı ok ile gösterilen cihazın normatif değeri içerisinde yer alacaktır (yeşil boyalı bölge) ve RSLT kaybı olmasına rağmen normal sınırlarda gözükecektir. Türk toplumu ortalamasına bakıldığında %6,1 ile %8’lik RSLT kaybı olduktan sonra ancak cihaz uyarı verebileceğinden bireyin glokom teşhisi gecikecektir. Bu durum üst, nasal ve alt kadranlar için geçerli olup (Tablo 1), sadece temporal kadranda cihazın normatif değerleri Türk toplumu değerleri ile uyum göstermektedir.

Sonuç olarak, cihazda kullanılan daha düşük normatif değerler glokomun erken tanı ve tedavisinin planlanmasında hatalara neden olabilecektir. çalışmamıza az sayıda birey dahil edilmesine rağmen cihazın normatif verileri ile sağlıklı bireylerin RSLT kalınlık farkı istatistiksel anlamlı sonuç çıkarabilecek kadar fazla idi. Ancak Türk toplumunu temsil edebilmesi için daha çok sayıda olguya ihtiyaç duyulmaktadır. Devam eden çalışmamızın başlangıç verileri toplumumuzda sağlıklı bireylerde RSLT kalınlığı değerlerinin cihazda kullanılan normatif verilerle tam olarak uyumlu olmayabileceği ve Türk toplumunun normatif değerlerinin oluşturulması gerekliliğini düşündürmektedir.