Öz
İn vivo konfokal mikroskopi (İVKM), kornea ve konjonktivanın tabakalarını gerçek zamanlı olarak görselleştirmek için kullanılan invaziv olmayan bir görüntüleme tekniğidir. Atopik keratokonjonktivitli (AKK) ve vernal keratokonjonktivitli (VKK) hastalarda bu teknoloji, hastalığın teşhis edilmesi ve izlenmesinin yanı sıra tedavilerin etkinliğinin değerlendirilmesinde de yararlı olabilmektedir. Konfokal mikroskopi, AKK’nin ve vernal konjonktivitin patogenezi hakkında bilgi sağlayabilen, bununla birlikte, enflamatuvar hücre infiltratları ve doku hasarı gibi kornea ve konjonktival epiteldeki subklinik anormallikleri ortaya koyabilen bir tekniktir. AKK’de İVKM ile konjonktivada papilla çevresinde değişiklikler, kornea epitelinde punktat defektler çevresinde enflamatuvar hücreler, subbazal sinir morfolojisi değişiklikleri, meibomian bezinde goblet hücrelerinde ve kapaklarda başta fibrozis olmak üzere bozulmalar gözlenmektedir. VKK’de ise korneadaki yüzeysel epitel hücrelerinin çaplarında, parlaklıklarında ve çekirdek/sitoplazma oranlarında değişiklikler görülebilmektedir. Bu nedenle, AKK ve VKK’de İVKM kullanımı, hastalığın erken teşhisine ve tedavisine yardımcı olabileceği gibi, altta yatan mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına da katkıda bulunabilir.
Giriş
Atopi kelimesi, kalıtsal olarak alerjik hastalık geçmişi olan kişilerde yaygın ev veya çevre alerjenlerine yönelik aşırı duyarlılığı tanımlar. Atopik hastalıklar genel popülasyonun %5 ile %20’sinde mevcuttur.1 Bronşiyal astım, alerjik rinit, atopik dermatit ve oküler alerjik bozukluklar, alerjik kişilerin en sık karşılaştıkları durumlar arasındadır. Son araştırmalar, bu atopik hastalıkların çocuk ve ergenlerde yaşam boyu yaygınlık oranının %24 ile %45 arasında değiştiğini göstermektedir.2 Atopik dermatit tek başına Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun yaklaşık %3’ünü etkilerken, Japonya’da bu oran yaklaşık %8 gibi daha yüksek bir oranda görülmektedir.3
Atopik dermatitte oküler tutulum hastaların %25 ila %40’ında görülmektedir. Bu hastalığın en şiddetli oküler yüzey tutulumu atopik keratokonjonktivit (AKK) şeklindedir. AKK hastaları, göz kapaklarında tipik egzama ve keratinizasyon başta olmak üzere, skatrisyel konjonktivit, şiddetli yüzeysel punktat keratopati, korneal neovaskülarizasyon, incelme, ülserasyon ve perforasyona kadar değişen bulgular ile başvururlar (Tablo 1).4, 5, 6, 7
Oküler alerji ise çevresel alerjenlere karşı göz eklerinin aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucunda göz yüzeyinde meydana gelen enflamatuvar reaksiyon olarak tanımlanır. Mevsimsel ve pereniyal alerjik konjonktivit %6-%30 oranında görünen en sık formudur.8 Alerjinin patofizyolojisinin anlaşılması, tanı ve tedavisini optimize edilebilmesi için gereklidir. Korneal ve konjonktival dendritik hücreler oküler alerjinin patofizyolojisinin anlaşılmasında kritik öneme sahip olan hücrelerdir.8 Oküler alerjik enflamasyonda dendritik hücrelerin fonksiyonuna ilişkin bilginin artırılmasının, yeni terapötik yaklaşımların geliştirilmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Yapılan in vivo konfokal mikroskopi (İVKM) çalışmalarında alerjik konjonktiviti olan hastaların, kontrol grupları ile karşılaştırıldıklarında kornea ve konjonktivada dendritik hücre yoğunluğunun daha fazla olduğu tespit edilmiştir.8, 9 Yine bu hastalarda daha büyük hücre gövdelerine sahip ve aynı zamanda daha uzun dendritli hücrelerin olduğu gösterilmiş bu da korneada dendiritik hücrelerin daha fazla antijen yakalama kapasitesine sahip olduğunu gösterilmiştir.9 Sonuç olarak alerjik konjonktivitte kornea ve konjonktival dendritik hücre yoğunluğunda ve morfolojisinde değişiklik görülmüştür.8, 9 Bu bulgular oküler yüzey immünolojik tepkisinin alerjik konjonktivitte arttığını göstermektedir (Tablo 2).8, 9
AKK, sistemik atopik dermatit ile ilişkili oküler yüzeyin bilateral kronik aşırı duyarlılık hastalığıdır. Oküler enflamasyon süreci ve alerjik mediatörlerin oküler yüzeye ve gözyaşı filmine salınmasının, keratokonus, herpetik keratit, yüzeyel punktat keratit, makroerozyonlar, korneal ülserasyon, plak oluşumu, kuru göz hastalığı, korneal neovaskülarizasyon ve lipit infiltrasyonu dahil olmak üzere çok çeşitli klinik kornea belirtilerinden sorumlu olduğu düşünülmektedir.10 Daha önce yapılan bir çalışmada atopik dermatiti olan hastalarda oküler yüzey bozukluğunun belirgin gözyaşı filmi dengesizliği, goblet hücre kaybı, konjonktival skuamöz metaplazi ve azalmış kornea duyarlılığı ile karakterize olduğunu bildirilmiştir.10
İVKM, korneanın hücresel düzeyde incelenmesine olanak tanıyan girişimsel olmayan bir görüntüleme yöntemi olup hem sağlıklı kornealarda hem de birçok hastalığın ayırıcı tanısı ve takibinde sıklıkla kullanılmaktadır. İVKM ile kuru göz hastalığı, diyabet, Akantomoeba keratiti, enfeksiyöz kornea ülserleri, herpetik keratit, keratokonus, yaşlanma, kontakt lens kullanımı ve refraktif cerrahi prosedürlerdeki patolojik değişikliklerin değerlendirilebilmesi mümkündür.11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 İVKM’nin klinikte kullanımının artmasıyla birlikte, sağlıklı ve patolojik korneadaki korneal subbazal sinirlerin ve immün/enflamatuvar (dendritik) hücrelerin yüksek çözünürlükteki görüntüleri elde edilebilmektedir.12
Atopik Keratokonjonktivit Hastalarında Kornea Değişikliklerinin İn Vivo Konfokal Mikroskopi ile Değerlendirilmesi
AKK’nin herpetik keratit, keratokonus ve kuru göz ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.15, 21, 22, 23 Daha önce AKK hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada ise eşlik eden keratokonus olmamasına rağmen, bazal epitel hücrelerinde ve subbazal sinir yoğunluğunda azalma gibi bazı benzer morfolojik değişiklikler gözlenmiştir.24
AKK’nin kısa gözyaşı filmi kırılma zamanı (GFKZ) tipi kuru gözler ile ilişkili olduğunu gösterilmiştir.10 Pediatrik dönemlerinde şiddetli aktif atopik dermatiti olan hastaların, yetişkinlikte hala aktif deri hastalığı devam etmekteyse erişkin yaşta aköz eksiklik tipinde kuru göz hastalığına sahip olma ihtimali yüksektir.25 Keratokonjonktivitis sikka’da bildirilen İVKM bulguları, yüzeysel epitel hücre yoğunluğunda bir artış veya duruma göre azalma, bazal epitel hücre yoğunluğunda azalma, sağlıklı kontrol gruba kıyasla daha az sayıda ve yoğunlukta subbazal sinir lifi ve sinir kıvrımlanma (tortuosite) artışıdır.26, 27, 28, 29
AKK hastaları üzerinde yapılmış bir çalışmada, aköz eksiklik tipi kuru göz olmamasına rağmen, benzer şekilde subbazal sinir yoğunluğunda azalma ve sinir kıvrımlarında artış (kontrol denekleriyle karşılaştırıldığında) gözlemlenmiştir.24 Yine aynı çalışmada hastaların hiçbirinde keratokonus, kontakt lens kullanım hikayesi, herpetik göz hastalığı hikayesi, keratokonjonktivitis sikka, geçirilmiş oküler cerrahi veya başka herhangi bir oküler hastalık bulunmadığından, subbazal sinir yapısında gözlenen anormalliklerin öncelikle AKK ve onunla ilişkili patofizyolojik mekanizmalarla ilgili olduğu düşünülmektedir (Şekil 1).24
AKK hastalarında konfokal mikroskopide, sinir liflerinin Bowman tabakası yoluyla perforasyon bölgelerini veya sinir dejenerasyon bölgelerini temsil edebilen subbazal sinirlerin ani sonlanmaları görülebilmektedir.24 Daha önce kuru göz ve diyabetik hastalarda bildirildiği gibi, AKK hastalarında da daha yüksek oranda spirallanme (loop) ve kıvrılma paternleri ile birlikte yüksek bir metabolik aktivite veya sinir rejenerasyonu görülebilir. Bu kadar yüksek metabolik aktivitenin, muhtemelen epitel seviyesinde gözlenen değişiklikleri onarmaya yönelik olduğu düşünülmektedir (Şekil 2).24
Sadece subbazal sinir pleksusu değil, aynı zamanda stromal sinirlerde de anormal bir mimari görülebilmektedir.24 Sapma ve çatallanma anormallikleri ile daha kalın stromal sinirler (muhtemelen ödem ve artan metabolik aktivite nedeniyle) gözlemlenmekte bu da sağlıklı bir stromal ortamı yeniden oluşturma girişimleri olarak düşünülmektedir. AKK’li hastalarda stromal sinirler sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında nispeten daha kalın, daha az reflektif ve kıvrımlı yapıda olmasının sebebi bu rejenerasyon prosesi olduğu düşünülmektedir.24
Korneal sinir lifleri, kornea epiteli üzerinde trofik etkilere sahiptir ve sağlıklı bir oküler yüzeyin korunması için önemlidir.30, 31, 32 Korneal sinirlerin, önceki deneysel çalışmalarda gösterildiği gibi, nörotrofik özelliklere sahip kalsitonin geni ile ilişkili peptit ve P maddesi gibi nöropeptitleri ve nörotransmitterleri barındırdığı gösterilmiştir.33, 34 Korneal sinir lifleri, epitel büyümesini, çoğalmasını, farklılaşmasını ve tip VII kolajen üretimini uyaran yayılabilir faktörleri serbest bırakır.12 Epitel hücreleri, nöronal büyüme faktörü ve nörotrofik etkiye sahip glial hücre kaynaklı nörotrofik faktör gibi çözünür faktörler üretir.
Kornea hassasiyeti ile bazal epitel hücre yoğunluğu ayrıca subbazal sinir yoğunluğu ile bazal epitel hücre yoğunluğu arasında anlamlı pozitif korelasyonlar gösterilmiştir, bunların tümü kornea sinirlerinin kornea epiteli üzerinde trofik bir etki uyguladığı iddiasını desteklemektedir.24 Trofik etkinin kaybı, bazal epitel hücre yoğunluğunun azalmasına, daha yüksek oküler yüzey vital boyama skorlarına ve kornea ülserasyonuna yol açabilir.
Diğer önemli İVKM gözlemleri ise özellikle yaygın yüzeysel punktat keratopatili hastalarda ülser kenarları çevresinde ve subbazal sinirler ile stromal sinirlerin yakın çevresinde enflamatuvar infiltratların varlığıdır.24 Bununla birlikte, daha yüksek enflamatuvar hücre yoğunluklarına sahip gözlerde kornea hassasiyetinin önemli ölçüde azaldığına dair önemli bulgular gösterilmiştir. Korneal uzun sinir liflerinin ve sinir dallanmalarının yoğunluğunun, İVKM taramalarında sağlıklı kontrol denekleriyle karşılaştırıldığında AKK hastalarında önemli ölçüde daha düşük olduğu bildirilmiştir.24 İVKM ile, korneal subbazal ve stromal sinirlerin yakın çevresinde veya üzerinde çok sayıda enflamatuvar hücre olduğunu daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir, bu da AKK’li hastalarda daha düşük kornea duyarlılık skorlarını ve daha şiddetli oküler yüzey enflamasyonunu açıklamaktadır.35
Atopik Keratokonjonktivit Hastalarında Konjonktiva Değişikliklerinin İn Vivo Konfokal Mikroskopi ile Değerlendirilmesi
AKK hastalarının konjonktival değişikliklerinin hücresel düzeyde incelenebilmesi potansiyel olarak körlüğe neden olabilen atopik oküler alerjilerin patogenezini ve sonraki klinik görünümünü açıklamaya yardımcı olabilir. Histopatolojik olarak AKK’de tarsal konjonktival değişiklikler, bağ dokusunda hiperplazi, epitelde proliferatif ve dejeneratif değişiklikler, epitelde belirgin infiltrasyonlar ve substantia propriada eozinofiller, lenfositler, mast hücreleri, makrofajlar, bazofiller, plazma ve dendritik hücrelerde artış olarak bildirilmiştir.36 AKK’deki en önemli bulgulardan biri, jelatinimsi, sapsız papillalardan oluşan konjonktival bağ dokusunun aşırı büyümesidir. Konjonktivanın derin katmanlarında kolajen lifler papilla içinde fibröz bir yapı oluşturur. Kılcal damarların çoğalması ve vasküler neoformasyonlar papillaya vasküler destek sağlar (Şekil 3).36 Papiller lezyonlarda konjonktival stromanın hiyalin dejenerasyonu da gözlenmiştir. Konjonktival biyopsiler gibi invaziv teknikler, birçok çalışmada bu tür kıymetli bilgilerin kaynağı olmuştur. Konjonktival enflamatuvar hücre yoğunluğu ile oküler yüzey vital boyanmaları arasında anlamlı pozitif korelasyonlar ve ayrıca kornea duyarlılığı, gözyaşı stabilitesi ve enflamatuvar hücre yoğunluğu arasında anlamlı negatif korelasyonlar bildirilmiştir, tüm bunlar konjonktival enflamasyonun gözyaşı fonksiyonlarını olumsuz etkilediği ve oküler yüzey epitel hastalığına yol açtığı iddiasını desteklemektedir.36, 37 Daha önce yapılan bir çalışmada AKK’li hastalarda GFKZ konjonktival goblet hücre yoğunluğu ile anlamlı şekilde ilişkili olduğunu gösterilmiştir.38 Goblet hücrelerinin enflamasyona karşı çok duyarlı olduğu ve daha yüksek enflamasyon derecelerinde azaldığı bilinmektedir.39, 40 Enflamatuvar hücre yoğunluğuna sahip hastaların daha düşük goblet hücre yoğunluğuna sahip olabileceği, bunun da daha düşük GFKZ skorlarına yol açtığı düşünülmektedir.40 Zayıf bir korelasyon olmasına rağmen, daha yüksek konfokal enflamatuvar hücre yoğunluğuna sahip hastalarda önemli ölçüde daha düşük GFKZ olduğu görülmüştür.35
Daha önce yapılan bir çalışmada, fırça sitoloji örneklerinde AKK’de yaygın oküler yüzey enflamatuvar hücre infiltrasyonu olduğu gösterilmiş ayrıca fırça sitoloji örneklerindeki enflamatuvar hücre sayılarının da kornea lezyonlarının ciddiyeti ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.41, 42, 43 İVKM gözlemleri ise konjonktival enflamasyonun oküler yüzey hastalığı sürecindeki rolünü doğruladı ve AKK’de farklı tedavi protokollerinin oküler yüzey üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesine ve karşılaştırmasına yardımcı olduğu gösterilmiştir (Şekil 4).36
İVKM ile tarsal konjonktival papillaların mimarisi ve enflamasyon durumu hakkında dikkate değer gözlemler yapılmıştır.36 Topikal siklosporin kullanmayan AKK hastalarında papilla yüzeyinde ve papilla içindeki laküner boşluklarda stromal ödem ile birlikte çok daha yaygın enflamatuvar hücre infiltratları görülmüştür.36 Topikal siklosporin kullanan hastalarda papillalarda, dendritik hücrelerde, vasküler looplarda ve laküner boşluklar çevresinde infiltratlarda belirgin azalma ile birlikte fibrotik yanıt gözlemlendi.36 Papilla içindeki laküner morfoloji, yeniden şekillenme süreçleri sırasında kolajen rezorbsiyon alanları veya stromal dejenerasyon alanları görülmektedir (Şekil 5).36
Vernal keratokonjonktivit (VKK) hastalarında da topikal siklosporin tedavisinin korneal mikro yapı üzerindeki etkileri incelenmiştir.38 Konjoktiva ve kornea, VKK’den etkilenen gözün temel bileşenleri arasında yer alır ve tedavi sürecinde yapılan gözlemler, bu önemli yapılar üzerindeki değişiklikler hakkında değerli bilgiler sağlayabilir.38 Topikal siklosporin ile tedavi edilen hastalarda, korneal mikro yapıda gözlemlenen değişiklikler, tedaviye yanıt ve hastalığın seyrinin değerlendirilmesinde önemli bir gösterge olabilir. Bu tür bulguların derlenmesi, VKK’nin patofizyolojisi ve tedavi yaklaşımlarının gelişimine katkıda bulunarak, araştırmaların odak noktalarından biri haline gelmesine olanak tanıyacaktır. Özellikle, bu mikro yapısal değişikliklerin mekanizmasının anlaşılması ve tedavi süreçlerine entegre edilmesi, gelecekte daha etkili VKC yönetim stratejilerinin geliştirilmesine zemin hazırlayabilir.38
Atopik Keratokonjonktivitli ve Vernal Keratokonjonktivitli Hastalarında Meibomian Bezi Disfonksiyonunun İn Vivo Konfokal Mikroskopi ile Değerlendirilmesi
Meibomian bezleri (MB), oküler yüzeye lipitler salgılar ve bu lipitler gözyaşı filminin dış tabakasını oluşturur. MB salgısı, gözyaşı filminin hızlı buharlaşmasını önler, kontaminasyonu önlemek için bir bariyer görevi görür ve yağlanma sağlayarak oküler yüzeyde göz kırpmalardan kaynaklanan sürtünmeyi azaltır.45
İVKM’nin klinik kullanımının artmasıyla birlikte, oküler yüzeydeki patofizyolojik değişiklikler daha detaylı araştırılmaya başlandı. Yapılan çalışmalarda, asiner ünite yoğunluğu ve asiner ünite çapı gibi İVKM parametrelerinin, obstrüktif meibomian bezi disfonksiyonunda (MBD) glandüler atrofi ve asiner/duktal dilatasyon gibi histopatolojik değişiklikleri anlamada değerli olduğu bildirilmiştir.46, 47 Bununla birlikte, periglandüler enflamatuvar hücre yoğunluğu, enflamatuvar obstrüktif MBD’yi enflamatuvar olmayan alt tiplerden ayırt edebilen başka bir İVKM parametresi olarak tanımlanmıştır.46 Bu parametreler, MBD tanısında yüksek duyarlılık ve özgüllük ile karakterize edilmiş ve oküler yüzey durumu ile iyi bir korelasyon göstermiştir.
AKK hastalarında konjonktival goblet hücre popülasyonunda azalma ile gözyaşı kalitesi ve miktarında bozulma olduğu bildirilmiştir.47 Bu hastalardaki gözyaşı filmi istikrarsızlığı, kısmen goblet hücre yoğunluğunun azalmasından kaynaklanan gözyaşı müsinlerindeki bozukluklara bağlandı.47 Ibrahim ve ark.48 tarafından yapılan başka bir çalışmada ise AKK hastalarında daha fazla MB hasarı ve kapak kenarı değişiklikleri meydana geldiği için, gözyaşı filminin lipid tabakasındaki bozulmalar nedeniyle, gözyaşı stabilitesinin bozulmasına yol açtığı ve sonuç olarak oküler yüzey epitel hasarını şiddetlendirdiği düşünülmektedir. Yine aynı çalışmada İVKM incelemeleri sonucunda, MB’de ciddi derecede fibroz ve atrofi bununla birlikte MB asiner birimlerinin boyutunda ve yoğunluğunda bir azalma olduğu gösterilmiştir (Şekil 6).48
Ayrıca MB asiner ünite atrofisi, MB hasarının değerlendirilmesinde kullanılabilecek yeni bir İVKM parametresidir.48 MB asiner birim alanı değerleri, AKK hastalarında obstrüktif MBD ve kontrol denekleriyle karşılaştırıldığında anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur.48 Bununla birlikte, AKK hastalarında obstrüktif MBD ve normal kontrollerle karşılaştırıldığında periglandüler enflamatuvar hücre yoğunluğunda önemli bir artış görülmüştür.48
AKK hastalarında MB durumu, bir kısır döngü yoluyla enflamatuvar durumu artırarak gözyaşı filminin yapısında bozulmalara yol açabildiği için üzerinde dikkatlice durulması gerekir. İVKM ve kızılötesi meibografi teknolojileri kullanılarak AKK ve VKK hastalarındaki MB durumundaki farklılıkları araştıran daha fazla çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
VKK hastalarında yapılan incelemelerde ise her ne kadar meibomian orifislerinde tıkanıklık ve metaplazi gözlenmemiş olsa da, MB lümen ve konturlarında intralümünal hiperaktif katı madde gösterilmiştir.49 Ek olarak MB’lerin çevresinde özellikle de tarsal bölgelerde yaygın Langerhans hücreleri gözlenmiştir. Bu Langerhans hücrelerinin MB asiner ünite yoğunluğu ile yakından ilişkili olduğu ve bu hücreler tarafında başlatılan immünolojik enflamasyonun MB’lerine zarar vererek ortadan kaldırabileceği düşünülmektedir.49
Sonuç olarak, bu çalışmalarda kullanılan İVKM, AKK hastalarında meydana gelen kornea, konjonktiva ve MB yapısal ve fonksiyonel değişikliklerini aydınlatmak için kullanılabilen invaziv olmayan etkili bir yöntemdir (Tablo 3). Ayrıca İVKM, AKK’li hastalarda azalmış olan korneal sinir yoğunluğu ve dağılımı hakkında bilgi verebilir ve hastalığın ciddiyetini ve tedaviye yanıtı değerlendirmek için kullanılabilir.
Çalışmalar, İVKM’nin, AKK ve VKK’li hastalarda infiltratif hücreleri, dendritik hücreleri ve subepitelyal fibrozu belirlemeye yardımcı olabileceğini göstermiştir. Ek olarak, AKK için topikal ve sistemik tedavilerin etkilerini izlemek için İVKM kullanılabileceğini göstermiştir.36, 48 Böylelikle, farklı yaklaşımların etkinliğine ilişkin görüşler oluşmuş ve gerektiğinde ayarlamaların yapılmasına olanak sağlanmıştır.
Vernal Keratokonjonktivit Hastalarının İn Vivo Konfokal Mikroskopi ile Değerlendirilmesi
VKK, özellikle çocukları ve genç yetişkinleri etkileyen enflamatuvar bir göz hastalığıdır. Kaşıntı, kızarıklık ve aşırı yaşarma gibi belirtilerle karakterizedir.50 VKK bağlamında kornea İVKM, kornea tutulumunun varlığı ve ciddiyetini değerlendirmede önemli bilgiler sağlayabilir.50 Kornea yüzeyindeki epitel hücrelerin çaplarında, parlaklıklarında ve çekirdek/sitoplazma oranlarında anlamlı artış, bazal epitel hücre yoğunluğunda azalma, korneal subbazal sinir yoğunluğunda azalmanın yanı sıra stromal sinirlerin kalınlıklarında dallanmasında ve kıvrımlanmasında artış, ön stromada keratosit yoğunluğunda azalma ile birlikte aktif keratosit ve enflamatuvar hücre sayısında belirgin artış gibi yapısal değişikliklerin görselleştirilmesine yardımcı olabilir.50, 51, 52, 53 Csorba ve ark.52 VKK’nin aktif olmadığı dönemlerde bile papiller hipertrofinin ciddiyeti paralel olarak yüksek yoğunlukta ve oldukça fazla miktarda olgun fenotipte Langerhans hücrelerinin olduğunu gösterdiler. Bununla birlikte Langerhans hücrelerindeki değişiklikler, oküler semptomlar olmadan da subklinik bir inflamatuar süreç olduğunu göstermiştir. İVKM görüntüleme tekniği, tanı koyma, hastalık şiddetini değerlendirme ve tedaviye yanıtın izlenmesi gibi konularda önemli bir araçtır.53 Ayrıca, VKK’nin altında yatan patofizyolojinin anlaşılmasına katkıda bulunabilir. Aynı zamanda hastalar için rahatsız edici olabilecek kornea biyopsisi gibi geleneksel invaziv prosedürlere invaziv olmayan bir alternatif sunar.
Mevcut literatür değerlendirmeleri sonucunda, konfokal mikroskopinin gözün alerjik hastalıkları, özellikle VKK gibi durumlar üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir. Bu görüntüleme yöntemi, korneal epitelin mikro yapısında meydana gelen değişiklikleri, hücresel infiltrasyonu ve dejeneratif süreçleri net bir şekilde gözlemleme imkanı sağlamaktadır. Konfokal mikroskopi sayesinde, alerjik hastalıkların seyri sırasında korneal hücrelerdeki morfolojik değişiklikler, bağışıklık yanıtları ve tedaviye yanıt gibi önemli parametreler daha iyi anlaşılmakta; bu da klinik uygulamalara yönelik yeni bakış açıları sunmaktadır. Sonuç olarak, konfokal mikroskopi, alerjik göz hastalıklarının mekanizmalarını anlamada ve tedavi süreçlerinin değerlendirilmesinde önemli bir araç olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, başta İVKM olmak üzere görüntüleme yöntemleri, AKK ve VKK’nin patolojisi hakkında daha derinlemesine bilgi edinmemizi sağlayarak, klinisyenlerin tedavi yaklaşımlarına yön vermektedir. Bu yöntemler, özellikle AKK ve VKK’nin tanı ve tedavisinde değerli bir araç olarak kabul edilmekte, hastalıkların daha iyi anlaşılmasına ve hastalara daha etkin bakım sunulmasına katkıda bulunmaktadır.
Beyan