ÖZET
Sonuç:
Fakoemulsifikasyon cerrahisi kornea ve ön yüzey açısından güvenli bir yöntemdir, fakat özellikle kuru gözü olan hastaların ameliyat öncesi ve sonrası kontrollerde oküler yüzey yönünden de degerlendirilmesininin faydalı olabilecegi düşüncesindeyiz.
Bulgular:
Grup A'da; Schirmer (mm) ve Schirmer skalası degerlerinde ameliyat öncesine göre ameliyat sonrası l.gün, l.hafta ve l.ay'da anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Gözyaşı kırılma zamanı degerleri ise ameliyat öncesine göre l.gün ve l. hafta da anlamlı düzeyde düşük idi (p<0,05). Grup A'da korneada punktat boyanma oranı: ameliyat sonrası l. gün %35,2, l. hafta %26,4 ve l. ay sonunda %l4,7 idi. Kuru göz hastalarında (grup C) Schirmer I ve skala degerlerinde ameliyat sonrası l. hafta ve gözyaşı kırılma zamanı degerlerinde ameliyat sonrası l.ayda anlamlı artış gözlendi (p<0,05). Ameliyat sonrası korneada punktat boyanma oranı l. gün %53,8, l. hafta %30,7 ve l. ay sonunda %23 ve boyanma paterni çogunlukla yaygın veya alt kadranda lokalize idi.
Materyel-Metod:
Yaşa baglı katarakt saptanan ve fakoemulsifikasyon ile katarakt cerrahisi planlanan 47 hastanın 94 gözü çalışmaya dahil edildi. Hastalar 4 gruba ayrıldı: opere edilen normal gözler: grupA (n=34 göz), aynı hastaların ameliyat yapılmayan diger gözleri: grupB (n= 34 göz), ameliyat öncesi kuru gözü olan hastaların opere edilen gözleri: grup C (n=13 göz) ve kuru göz hastalarının ameliyat yapılmayan gözleri: grup D (n=13 göz). Tüm hastalarda ameliyattan 1 gün önce, ameliyat sonrası l.gün, l.hafta ve l.ayda gözyaşı fonksiyonları (Schirmer I, gözyaşı kırılma, zamanı) ölçüldü, korneada flöresein ile boyanma derecelendirildi, santral paki-metri ile kornea kalmlıgı degerleri ölçüldü.
Amaç:
Fakoemulsifikasyon cerrahisi sonrası oküler yüzey değişikliklerinin değerlendirilmesi.
GİRİŞ
Günümüzde modern katarakt cerrahisindeki gelişmelere baglı olarak, güvenli ve kısa süreli bir ameliyat sonrası en aza indirilmiş kalıcı kırma kusuru ile hızlı görme kazanımı yanında kaliteli görüş ve en az oküler yüzey hasarı amaçlanmaktadır. Saydam kornea kesisi ile yapılan fakoemülsifikasyon cerrahisi, belirtilen hedeflere ulaşmayı saglayabilen oldukça güvenli bir yöntem olarak kabul edilmektedir (1).
Buna karşılık modern yöntemlerle cerrahi geçiren hastalar da oküler yüzeyi etkileyebilen çeşitli hasarlara maruz kalmaktadırlar. Katarakt cerrahisi öncesi ve sonrasında kullanılan antibiyotikti, topikal steroidli göz damlaları, non-steroid antienflamatuar ajanlar, (2,3,4), betadine gibi cilt antiseptikleri (5) oküler yüzeyde ve korneada toksik etkiler oluşturabilir. Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonunda, kullanılan kesinin özelliklerine göre degişkenlik göstermekle beraber, kornea sinirlerindeki cerrahi kaynaklı kesilmeye baglı bölgesel kornea duyarsızlıgı ve sinir geri iletim yolunun bozulması gözyaşı fonksiyon bozuklugunun oluşmasına katkı saglaya-bilir (6). Bu konuda detaylı çalışmalar Lasik cerrahisi sırasında uygulanan geniş korneal kesiler dikkate alınarak yapılmış olup kornea cerrahisi sonrası gözyaşı fonksiyonlarının bozulmasının kornea insizyonunun yeri ve uzunlugu ile ilişkisi ortaya konmuştur (7). Ayrıca daha önce kuru göz sendromu tanısı almış olan hastalarda katarakt ameliyatı sonrası yüzey el punktat keratopati, erozyon ve hatta kornea ülseri ve perforasyonuna kadar giden sorunlar bildirilmektedir (8,9). Özellikle ameliyat sonrası 1. gün ile 1. ay içerisinde gözyaşı fonksiyon testlerindeki degişiklikler ve kornea boyanması fakoemulsi-fikasyon cerrahisinin yanında toksik etkilerede baglı olabilir. Aynı prosedür uygulanmış olan normal ve kuru göz tanısı olan hastalarda fark saptanması klinik olarak önem taşıyabilir.
Bu çalışmada, Fatih Sultan Mehmet Egitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniginde yapılan bu çalışmada kuru gözü olan ve olmayan hastalarda saydam kornea kesili fakoemulsifikasyon yöntemi ile yapılan katarakt cerrahisinin gözyaşı, kornea ve okul er yüzey üzerine olan etkisini gözyaşı fonksiyon testleri, kornea boyanması ve kornea kalmlıgı gibi ölçütleri temel alarak de-gerlendirmeyi amaçlanmıştır..
MATERYEL-METOD
Yaşa baglı katarakt saptanan ve fakoemulsifikasyon ile katarakt cerrahisi planlanan 47 hastanın 94 gözü çalışmaya dahil edildi. Ameliyat öncesi bulgularına göre hastalar, Normal (n=34 hasta) ve Kuru Göz (n=13hasta) tanısı alan hastalar belirlendi, Her bir hastanın opere edilen ve edilmeyen gözleri dikkate alınarak gruplara ayrıldı. Normal hastaların opere edilen gözleri: Grup A (n=34 göz), aynı hastaların diger gözleri: Grup B (n=34 göz), Kuru gözü olan hastaların opere edilen gözleri: Grup C (n=13 göz) ve diger gözleri: Grup D (n=13 göz)'olarak tanımlandı. Ameliyat öncesi degerlendirme-de schirmer degeri 5 mm ve altında ve gözyaşı kırılma zamanı 10 saniye altında olan hastalar kuru göz kabul edildi. Sistemik hastalıgı olan ve daha önceden kuru göz dışında göz patolojisi saptanan ve aynı veya diger gözden cerrahi geçirmiş olan hastalar çalışmaya alınmadı.
Tüm hastalarda tam göz muayenesi yapılarak görme keskinligi ve göz içi basıncı ölçüldü. Pupil büyütülerek fundus muayenesi yapıldı.
Schirmer I testinde, schirmer kagıdı anestezi yapılmaksızın alt göz kapagmda lateral ve orta üçte bir kadran birleşim yerine yerleştirildi ve hastanın gözleri kapalı tutulan 5 dak sonunda ıslanma derecesi mm olarak kaydedildi. Schirmer degerleri, ıslanma skorlarındaki bilinen degişkenligi minimuma indirmek için 5 nokta ska-lası ile 1-5 arası derecelendirildi (10): 1(<3mm/5 dak), 2(3-6 mm/5 dak), 3(7-10mm/5dak), 4(11-14mm/5dak), 5(>14mm/5dak).
Gözyaşı film stabilitesini degerlendirmek için flöresem ile gözyaşı kırılma zamanı (GKZ) ölçüldü. Alt for-niks steril föresein kagıdı ile boyandı ve hasta birkaç kez gözlerini kırptıktan sonra biyomikroskobun kobalt mavisi aydınlatması ile göz kapaması ile gözyaşı kırılması arası süre saniye olarak kaydedildi. GKZ degeri 10 sn ve üstü normal kabul edildi.
Flöresem ile kornea boyanması ise boyanma yok, hafif yüzeyel punktat keratit, şiddetli yüzeyel punktat keratit veya epitel defekti olarak degerlendirildi ve boyanmanın korneadaki agırlıklı oldugu kadran kaydedildi (11). Konjonktiva irritasyonu yapabilecegi düşüncesi ile ameliyat sonrası hastalara rosebengal ile konjonktiva boyaması yapılamadı.
Santral pakimetri ile kornea kalmlıgı (Quantel Me-dical Pachymeter) ölçüldü.
Tüm muayeneler ameliyattan 1 gün önce, ameliyat sonrası 1.gün, 1.hafta ve 1.ayda tekrarlandı.
Tüm hastalarda opere edilecek gözlere cerrahiden 1 gün önce günde 4 defa birer damla olacak şekilde topi-kal diklofenak %0.1 ve tobramisin %0.3 damla başlandı. Cerrahi öncesi povidon iyot %5 ile kornea, konjonktiva ve alt forniks yıkaması yapıldı. Subtenon lokal anestezi ile 3 mm saydam korneal kesi ve 2 adet yan kesi yapılarak standart fakoemulsifikasyon cerrahisi uygulandı. Kornea kesisi 4 mm'e genişletilerek katlanabilen lens kese içerisine yerleştirildi. Operasyon esnasında hiçbir hastada komplikasyon gelişmedi. Cerrahi sonunda sub-konjonktival gentamisin 20 mg ve dexametazon 4 mg uygulandı. Ameliyat sonrası ilk 1 hafta günde 4 kez to-pikal tobramisin %0.3, dexametazon %0.1, diklofenak %0.1 damla başlandı ve damla miktarı her hafta azaltılarak 1. ay sonunda kesildi.
Bulguların istatistik degerlendirilmesinde Wilcoxon işaret testi, iki eş arasındaki farkm anlamlılık testi, Mc Nemar testi ve Student-T testi kullanıldı.
BULGULAR
Hastaların yaş ortalaması grup A ve Bde: 67,7± 10,6, grup C ve D'de 73±7,9 ve kadm/erkek oranı sırasıyla 14/20 ve 8/5 idi.
Grup A'da; Schirmer (mm) degerleri ameliyat öncesi: 17,4±8,1, ameliyat sonrası 1, günde 15,1±8,2, 1. hafta 13,3±7,13, 1.ayda 16,8±9,7 mm idi. Grup A'da; Schirmer (mm) ve Schirmer skalasma göre yapılan de-gerlendirmede ameliyat öncesi degerlere göre 1.gün, 1.hafta ve 1.ay degişimlerinin istatistiksel olarak deger-lendirmeleri anlamlı bulunmadı (p>0,05). GKZ degerleri; ameliyat öncesi: 13,1±7,1, ameliyat sonrası 1. günde 10,2±6,8 (p<0,05), 1. hafta 9,7±6,0, 1.ayda 12,5± 6,0 saniye idi. Gözyaşı kırılma zamanma göre yapılan de-gerlendirmede ameliyat öncesine göre 1.gün ve 1. hafta görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulundu ((p< 0,05)).
Grup A'da: Kornea kalmlıgı ameliyat öncesi: 547,3±48,04, ameliyat sonrası 1. günde 573,5±53,2, 1. hafta 553,81±50,3, 1.ayda 546,2± 50,8 mikron idi. Paki-metrik ölçümlerde Preop degere göre 1.gün gözlenen artış anlamlı idi. (p<0,05). (Tablo 1).
Grup A'da, ameliyat sonrası korneada flöresein ile boyanma: 1. gün olguların %35,2'sinde (12 göz) saptandı, 10 gözde hafif, 2 gözde siddetli punktat boyanma gözlendi, Kornea boyanma paterni agırlıklı olarak 4 gözde alt kadran, 1 gözde nazal kadran ve 7 gözde yaygın idi. 1. hafta olguların %26,4'inde (9 göz) boyanma saptandı, 8 gözde hafif, 1 gözde siddetli punktat boyanma gözlendi, Kornea boyanma paterni agırlıklı olarak 3 gözde alt kadran ve 6 gözde yaygın idi. 1.ay muayenesinde ise olguların %14,7'inde (5 göz) saptandı, Tüm gözlerdeki punktat boyanma hafif düzeyde idi, Kornea boyanma paterni agırlıklı olarak 3 gözde alt kadran, 2 gözde nazal kadranda idi.
Grup B'de ise Schirmer ve gözyaşı kırılma zamanı degerlerinde ameliyat sonrasında anlamlı degişiklik gözlenmedi (p>0.05) ve kornea boyanması ameliyat sonrası l. günde l gözde (%2,9) hafif yüzeyel punktat keratit şeklinde saptandı. Grup A ve B karşılaştmldıgmda ise sadece l. gün, l. hafta ve l.ay GKZ degerleri arasında anlamlı fark saptandı (p<0.05, Mann Whitney-U testi).
Ameliyat öncesi kuru göz saptadıgımız olgulardan oluşan grup C'de; Schirmer (mm) degerleri ameliyat öncesi: 4,7l+l,l2, sonrası l. günde 6,85+2,27, l. hafta l0,87±7,2,35 (p>0,05), l.ayda 6,42+ 2,92 mm idi ve yapılan degerlendirmede ameliyat öncesine göre l. haftada görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulundu. (p=0,0l8); Schirmer skalasma göre yapılan degerlendirmede de ameliyat öncesine göre l. haftada görülen yükseliş anlamlılıga yakm bulundu (p=0.060). GKZ degerleri ise ameliyat öncesi: 8,50+5,53, sonrası l. günde 7,4l+4,l4, l. hafta 9,00+6,26, l.ayda l3,85+ 6,59 saniye idi ve ameliyat öncesine göre l. ayda görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,048). Kornea kalmlıgı ameliyat öncesi: 536,0l7+20,75, sonrası l. günde 563,l4+24,77, l. hafta 559,20+38,03, l.ayda 558,50+28,56 mikron idi ve yapılan degerlendirmede; ameliyat sonrası l.gün görülen yükseliş anlamlılık düzeyine çok yakm bulunmakla beraber istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,054) (Tablo 2).
Kuru gözü olan hastalarda, Korneada flöresein ile boyanma l. gün olguların %53,8'ünde (7 göz) saptanır ken; 4 gözde hafif, 3 gözde siddetli punktat boyanma gözlendi, Kornea boyanma paterni agırlMı olarak 2 gözde alt kadran, 5 gözde yaygm idi.
1. hafta olguların %30,7'ünde (4 göz) korneada boyanma saptanırken; 1 gözde hafif, 3 gözde şiddetli punktat boyanma gözlendi, Kornea boyanma paterni agırlMı olarak 2 gözde alt kadran, 2 gözde yaygm idi ve 1.ayda bu oran %23 (3 göz) olarak saptandı ve 1 gözde hafif, 2 gözde siddetli punktat boyanma gözlendi, Kornea boyanma paterni agırlMı olarak 1 gözde alt kadran, 2 gözde yaygm idi.
Grup D'de; Schirmer (mm) degerleri ameliyat öncesi: 5,81+3,02, ameliyat sonrası 1. günde 6,01+2,20, 1. hafta 5,98+4,2, (p>0,05), 1.ayda 6,12+ 3,92 mm idi ve yapılan degerlendirmede ameliyat öncesine göre 1. haftada görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulundu. GKZ degerleri ise ameliyat öncesi: 9,54+3,9, ameliyat sonrası 1. günde 9,25+7,2, 1. hafta 9,45+2,48, Fayda 10,25+4,2 saniye idi. Schirmer ve gözyaşı kırılma zamanı degerlerinde ameliyat sonrasında anlamlı degişik-lik gözlenmedi (p>0.05) ve kornea boyanması ameliyat sonrası 1. günde 3 gözde (%23), 1. hafta ve 1. ayda ise 1 gözde (%7,6) hafif yüzeyel punktat keratit şeklinde gözlendi. Grup C ve D karşılaş tırıldıgmda ise sadece 1. hafta schirmer degerleri arasında anlamlı fark saptandı (p<0.05, Mann Whitney-U testi). (Grafik 1).
TARTIŞMA
Katarakt cerrahisinin ön yüzeyde oluşturdugu etkiler degişik faktörlere baglanmaktadır. Bunlardan en önemlisi korneada yapılan kesiye baglı olarak gelişen kornea duyarsızlıgıdır. Özellikle ekstra kapsüler katarakt cerrahisinde kornea üst yansındaki birkaç saat aralıgmı kapsayan kesiye baglı olarak oküler yüzeydeki afferent sinir liflerinin zedelenmesi ile oküler yüzey-lakrimal bez fonksiyonel ünitesinin bütünlügü bozulmaktadır ve oluşan sensoriyel denervasyona baglı olarak ise kornea epi-teli normal fizyolojisi bozulmakta, epitel hücre mitozun-da azalma, yara iyileşmesi cevabmda gecikme gözlenmektedir. Bu da korneayı özellikle gözyaşı film tabakası bütünlügü bozulmuş kişilerde epitel yıkımı ile yüzeyel punktat keratopati , erozyon ve kornea ülserine yatkm hale getirebilir (12). Özellikle şiddetli kuru gözü olan hastalarda ekstrakapsüler katarakt estraksiyonu (EKKE) sonrası oküler yüzeyle ilgili yüzeyel punktat keratit, re-kürren filamenter keratit, konjonktivit, enfeksiyoz kera-tit,steril kornea ülserleri, stromal keratoliz ,kornea incelmesi ve perforasyonu gibi komplikasyonlar daha sık gelişmektedir (13-17). Günümüzde çok fazla uygulanmaması nedeniyle çalışma grubu oluşturamadıgımız için EKKE cerrahisi sonrası oküler yüzey bulgularmm karşılaştırılmasında literatür bilgileri kullanılmıştır. Fakoemulsifikasyon cerrahisi ise, ufak insizyon avantajı sütüre baglı enfeksiyon riski olmaması, operasyon süresinin kısa olması ve kullanılan topikal ilaçlarm daha çabuk kesilmesine izin vermesi dolayısı ile hızlı rehabilitasyon olanagı saglamakta ve böylece konvansiyonel EKKE cerrahisine göre daha az oküler yüzey problemine sebeb oldugu düşünülmektedir (11).
Bununla birlikte mükemmel bir fako cerrahisi geçiren hasta bile potansiyel olarak okuler yüzeyi etkileyebilecek çeşitli faktörlerle karşılaşmaktadır. Katarakt cerrahisi öncesi ve sonrasında kullanılan göz damlaları pre-zervan madde olarak genellikle Benzalkonyum klorür (BAK) içermektedir (4) ve atılımı çok yavaş olan amonyum bileşiklerinin 7 güne kadar doku içinde kalabilece-gi gösterilmiştir (18). Göz yüzeyindeki hasardan; gözyaşı film tabakasını bozan deterjan etkisi, kornea epiteli üzerindeki musin tabakasının zayıflaması, hücre düzeyinde oksidatif stres ve düşük konsantrasyonda apoptoz-yüksek konsantrasyonda nekrotik etki, kornea, konjonktiva epiteline toksik etki ve immunoallerjik reaksiyonlar gibi degişik mekanizmalar sorumlu tutulmaktadır (1820). Bugün pek çok klinikte intraoküler cerrahi öncesi antisepsi amacıyla yüzey temizligine ek olarak %5 povi-don iyot solüsyonla konjonktiva yıkaması yapılmaktadır. Povidon iyota baglı olarak da korneada epiteliyopati ve konjonktiva hiperemisi oluşabilecegi bildirilmiştir (5,21).
Liu ve ark. fakoemulsifikasyon sonrası gözyaşı de-gişikliklerini inceledikleri çalışmalarında (22), post-op 1 ve 2. günlerde ortalama gözyaşı kırılma zamanında (BUT) azalma, gözyaşı menisküs yüksekligi, Schirmer I degeri ve flöresein ile boyanmada ise artış saptamış; Sch I degeri 1. hafta,gözyaşı menisküs yüksekligi 2. hafta ve BUT ile kornea flöresein boyanma skorunun ise 1.ayda normale döndügünü bildirmişlerdir. Pre-op gözyaşı film tabakası normal saptanan hastaların 1/9'unda 1 ay sonunda kuru göz saptanmış ve preop BUT degeri <10 saniye olan hastalarda daha fazla post-op gözyaşı instabili-tesine rastlanmıştır. Bizde benzer olarak ameliyat öncesi kuru gözü olmayan hastalarımızda (grup A) post-op 1.gün ve 1. hafta gözyaşı kırılma zamanında kısalma, kornea boyanmasında artış saptarken, schirmer I deger-lerinde cerrahi sonrası fark saptamadık. Gözyaşı kırılma zamanı, kornea kalmlıgı ve flöresein ile kornea boyanması skoru 1 ayda normal degerlerine ulaştı 3,2-3,8 mm saydam kornea kesisi ile fakoemulsifikasyon cerrahisi sonrası ön yüzey degişikliklerini inceleyen Ram ve ark. kuru göz hastalarındaki degişiklikleri sundukları çalışmalarında, Sch I degeri 5 dakikada 5 mm ve altı veya BUT degeri 5 sn altmdaki yaşa baglı kuru göz veya sjögren sendromu olan hastalarda ameliyat sonrası schirmer ve BUT degerlerinde azalma saptamış ve toplam 8/23 hastada post-op yüzeyel punktat keratopati ve 8/23 hastada epitel defekti bildirmişlerdir (11). Bizim çalışmamızda ameliyat öncesi orta derecede kuru göz saptadıgımız hastalarda (grup C), Schirmer I ve skala degerlerinde ameliyat sonrası 1. hafta anlamlı artış (p= 0,018), 1. ayda ise pre-op'a göre daha yüksek degerler gözlendi (p=0,797); gözyaşı kırılma zamanı degerlerinde 1. hf pre-op degerlerine ulaşıldı, 1.ayda ise anlamlı artış gözlendi (p=0,048).
Kuru göz hastalarında, konjonktivada T hücre infiltrasyonu ve adezyon molekülleri saptanması, gözyaşı sıvısında sitokin ve proteazlarda artış saptanması bir oküler yüzey hastalıgı olan keratokonjoktivitis sikka pa-togenezinde inflamasyonun rol aldıgmı göstermektedir. Klinik çalışmalarda da antienflamatuar ajanlar olan kor-tikosteroidler ve siklosporin gibi ajanlarla kuru göz hastalarında iyileşme (23) ve cerrahi öncesi ve sonrası 1 ay süreyle topikal siklosporin kullanılan hastalarda katarakt cerrahisi sonrası kuru göz semptomlarında azalma gösterilmiştir (24). Topikal kortikosteroidlerin şiddetli kera-tokonjonktiviti olan hastalarda oküler irritasyon bulgularını azaltma yanında kornea flöresein boyanmasında azalma oluşturdugu bildirilmektedir. Bizim çalışmamızda bu konuda elimizde immunolojik veya serolojik bir veri olmamasına ragmen; kuru gözü olan hastalarda ameliyat sonrasında gözyaşı fonksiyon testlerinde bozulma yerine özellikle ilk hafta schirmer degerleri ve GKZ da artış saptanmasının kullandıgımız topikal stero-idlerin post-op inflamasyonun yanında kuru göze ait inf-lamasyon üzerinde olumlu etkisine baglanabilecegini düşünmekteyiz.
Korneada boyanma da oküler yüzey bütünlügünün bozuldugunu gösterir ve direk olarak oküler yüzey optik özelliklerini bozabilir. Oküler yüzey epitel bütünlügünün bozulması ayrıca korneadaki sensoriyel sinir uçlarının innervasyonunu etkileyerek oküler yüzey-lakrimal bez sinir geri bildirim yolunu etkileyerek kuru göze se-beb olabilir (10) ve hastada batma veya bulanık görme şikayetine sebeb olabilir. Bizim çalışmamızda Grup A'da ameliyat sonrası korneada punktat boyanma oranı 1. gün hastaların %35,2'sinde, 1. hafta %26,4'ünde ve 1. ay %14,7 olguda, grup C''de ise 1. gün %53,8, 1. hafta %30,7 ve 1. ay sonunda %23 idi.
Çalışmamızın verileri özetlendiginde, fakoemülsifi-kasyon cerrahisi sırasmda oküler yüzeye etkili faktörlerin, normal ve kuru göz hastalarını degişik oranlarda et-kiledigi bununla beraber normal olgularda oluşan degi-şikliklerin medikal tedavi ve iyileşme süreci ile paralel eski degerlerine eriştigi; kuru göz hastalarında ise özellikle antiinflamatuvar ilaçlarm yogun kullanım dönemleri ile uyumlu şekilde ve hatta eski degerlerinden daha iyi seviyelere çıktıgı gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak fako cerrahisi, normal ve orta derecede gözyaşı fonksiyon bozuklugu olan hastalarda, oküler yüzeyi belirgin ve geriye dönüşsüz düzeyde etkilemedi-ginden oküler yüzey açısmdan güvenli bir cerrahi olarak degerlendirilmiştir. Fakat yinede özellikle kuru göz saptanan hastalarda oluşabilecek problemlerin daha yogun oldugunun saptanması, katarakt cerrahisi planlanan hastaların ameliyat öncesi ve sonrası kontrollerde oküler yüzey yönünden de degerlendirilmesininin faydalı olabi-lecegini düşündürmüştür.