Editörden
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Editörden
P: 0-0
Ağustos 2020

Editörden

Turk J Ophthalmol 2020;50(4):0-0
1. Editöryel Kurul Adına
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Bir bakışta 2020 yılı 4. sayı;

Dergimizin bu sayısında, farklı konuları içeren güncel 6 özgün araştırma, 1 derleme ve 4 olgu sunumu yer almaktadır.

Taşçı ve ark.’nın “Keratokonus Hastalarına Uygulanan Standart Kollajen Çapraz Bağlama Tedavisinin Beş Yıllık Uzun Dönem Sonuçları” başlıklı çalışmalarında kornea kollajen çapraz bağlama (KÇB) tedavisi uygulanan ve en az 5 yıl takip edilen 37 keratokonuslu gözde 1. ve 5. yıllarda düzeltilmiş ve düzeltilmemiş görme keskinliğinde artış, astigmatizma değerlerinde azalma, dik ve apeks keratometri değerlerinde azalma ve 5. yılın sonunda yüksek sıralı ve sferik aberasyonda belirgin düzelme izlenmiştir. Sonuç olarak yazarlar, KÇB tedavisinin uzun dönemde hastalığı büyük oranda durdurduğunu, bulgularda düzelmeye yol açtığını ve özellikle ilerleme gösteren olgularda ilk yapılması gereken tedavi olduğunu vurgulamışlardır (bakınız sayfa 200-205).

Penetran keratoplasti sonrası %1,8-12,1 oranında görülen mikrobiyal keratit greft yetmezliği ve görme kaybına yol açabilmektedir. Gevşek sütür varlığı, sütürlerin gereğinden fazla kalması ve topikal steroid kullanımı risk faktörleri arasındadır. Özalp ve ark.’nın “Penetran Keratoplasti Sonrası Gelişen Mikrobiyal Keratitlerin Erken ve Geç Postoperatif Döneme Göre Dağılımı” başlıklı çalışmalarında 36 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelenmiş ve %55,5’ine bakteriyel, %41,7’sine viral ve 1 hastaya fungal keratit tanısı konulmuştur. En sık görülen etken Staphylococcus olarak saptanmıştır. Gram-pozitif bakteriler özellikle ilk 1 sene içinde görülürken, geç dönemde ortaya çıkan gram-negatif ve viral kaynaklı enfeksiyonların uzamış topikal kortikosteroid kullanımına bağlı olduğu bildirilmiştir (bakınız sayfa 206-210).

Özülken ve İlhan “Femtosaniye Lazer Destekli LASIK Cerrahisi Sonrası Erken Dönemde Retinal Ganglion Hücre Tabakası Kalınlığının Değerlendirilmesi” başlıklı özgün araştırmalarında çalışmaya dahil ettikleri 40 hastanın sağ gözlerinden spektral domain-optik koherens tomografi ile ölçtükleri retina ganglion hücre kalınlığı, peripapiller retina sinir lifi kalınlığı ve santral maküla kalınlığının postoperatif 1. saat ve 3. haftada cerrahi öncesine göre farklılık göstermediğini bildirmişlerdir (bakınız sayfa 211-215).

Ulhaq’ın “Östrojen Reseptör Genlerinde İzlenen Genetik Polimorfizmler ile Oküler Hastalık Riski Arasındaki İlişki: Bir Meta-Analiz” başlıklı araştırmasında kriterlere uyan 5 çalışma değerlendirme kapsamına alınmış ve ESR1 ve ESR2 genlerindeki 9 tek nükleotid polimorfizm arasından ESR2 rs1256031 gen polimorfizminin oküler hastalıklara karşı koruyucu etkisinin olduğu gösterilmiştir (olasılık oranı 0,55, %95 güven aralığı: 0,41-0,74, p<0,001) (bakınız sayfa 216-220).

Graves hastalığı hipertiroidizm, diffüz guatr, oftalmopati ve nadiren dermopati ile karakterizedir. Yıldırım ve ark.’nın “Graves Oftalmopatide Proptozisin Koroid Kalınlığı Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi” başlıklı araştırmasında proptozisi olan (n=25) ve olmayan (n=25) toplam 50 hastanın Cirrus HD-OKT cihazı ile alınan subfoveal koroid kalınlığı ve foveadan 500 mikron aralıklarla 6 noktada ölçülen koroid kalınlıkları 25 sağlıklı bireyle karşılaştırılmış ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Aktif hastalarda koroid kalınlıkları inaktif ve sağlıklı kontrollere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunsa da çoklu lineer regresyon analizi ile ilişki gösterilememiştir (bakınız sayfa 221-227).

Optik koherens tomografi anjiyografi (OKTA) retina ve koroidin mikrovasküler yapısını 3 boyutlu olarak değerlendiren, girişimsel olmayan, floresein gerektirmeyen ve kısa sürede ölçüm alan bir görüntüleme cihazıdır. İçel ve ark.’nın “Sağlıklı Çocuklarda Optik Disk ve Makülanın Optik Koherens Tomografi Anjiyografi ile Değerlendirilmesi” başlıklı özgün araştırmalarında yaşları 6-16 yıl arasında değişen 146 sağlıklı çocuğun OKT ve OKTA ölçümleri alınarak normatif bir veri tabanı oluşturulmaya çalışılmıştır. OKTA parametreleri, sferik eşdeğer ve aksiyel uzunluk arasında herhangi bir ilişki gösterilememiştir (bakınız sayfa 228-233).

Bu sayı için seçtiğimiz “Keratokonusta Kontakt Lens Tedavisine Güncel Bakış” başlıklı derlemede Şengör ve Aydın Kurna, keratokonus tedavisinde kullanılan yumuşak ve rijid gaz-geçirgen lensleri, hibrit ve skleral kontakt lensleri, kişiye özel lensleri, uygulama özelliklerini, karşılaşılan problemleri ve çözümlerini bilimsel literatür eşliğinde ayrıntılı olarak okuyucuya aktarmışlardır (bakınız sayfa 234-244).

Aksay ve ark.’nın “Anne Karnında Katarakt Tanısı Konması ve Takibi” başlıklı olgu sunumunda in-utero 21 haftalıkken ultrasonografide konjenital katarakt tanısı konulan ve medikal abortus yapılan bir fetüste tüm ekzom dizi analizinde, konjenital kataraktla ilişkili CRYBB1 geninde, daha önce gösterilmemiş bir varyant (c755A>G[P.Lys252Arg]) homozigot olarak saptanmıştır. Anne ve babada heterozigot saptanması üzerine izole otozomal resesif konjenital katarakt tanısı konulmuştur (bakınız sayfa 245-247).

İpek ve ark.’nın “İndosiyanin Yeşil Anjiyografi ile Gözlenen Beyaz Nokta Benzeri Koroid Tutulumu ile Seyreden Tek Taraflı Akut Maküler Toksoplazma Koryoretiniti” başlıklı olgu sunumunda sağ gözünde görme azlığı ile başvuran 9 yaşındaki bir erkek çocukta aktif koryoretinit odağı, indosiyanin yeşil anjiyografide lezyon etrafında çok sayıda hiposiyanesan nokta ve OKTA koryokapillaris kesitinde siyah nokta şeklinde defektler saptanmış ve yapılan kan tetkiklerinde Toxoplasma gondii serolojisi pozitif bulunmuştur. Tedavisi oral trimetoprim-sülfametoksazol, azitromisin ve steroid ile başarılı bir şekilde yapılmıştır (bakınız sayfa 248-251).

Önen ve ark. “Akraba Evliliği Olan Ailede Kız Çocuklarında X’e Bağlı Retinoskizis: Nadir Bir Antite” başlıklı olgu sunumlarında akraba evliliği mevcut anne ve babanın X’e bağlı jüvenil retinoskizis tanısı konulan 3 kız çocuğunun fundus muayenesi, anjiyografi, OKT ve elektroretinografi bulgularını literatür eşliğinde ayrıntılı olarak tartışmışlardır (bakınız sayfa 252-254).

Son olarak, Güngör Kobat ve ark.’nın “İyot ile İlişkili Retinopati: Olgu Sunumu” başlıklı çalışmasında 2 hafta önce başlayan ani görme kaybı olan 39 yaşında erkek hastada retinada ve makülada yaygın hipopigmente ve hiperpigmente odaklar, anjiyografide yaygın pencere defektleri, OKT’de retina pigment epitel üzerinde hiperreflektif birikintiler ve görsel uyarılmış potansiyeller testinde uzamış p100 dalga latansları saptanmış ve yaklaşık 20 gün önce çalıştığı tuz fabrikasında intihar amaçlı yaklaşık 200 mL hafif seyreltilmiş iyot tükettiği öğrenilmiştir. Hastaya iyotla ilişkili retinopati tanısıyla B vitamini ve mikronütrisyon takviyesi verilmiştir (bakınız sayfa 255-257).

Bu sayımızda yayınlanan makalelerin ilginizi çekeceğini ve okumaktan keyif alacağınızı umuyoruz.

Saygı ve Sevgilerimizle,