İlk Bakışta 2015-5. Sayı;
Müftüoğlu ve ark., korneanın kimyasal yanıklarına ait 6 tanesi çift taraflı olmak üzere 21 olguluk geniş bir seride, ortalama 5 yıllık takip sonuçlarını ve tıbbi tedaviden amniyotik membranı uygulaması, otojen ve allojenik kök hücre nakli ve penetran keratoplastiye kadar uzanan geniş bir tedavi yelpazesini, tercih nedenleri ve sonuçlarıyla sunmuşlardır. Oküler yüzeyin ülkemiz açısından halen oluşması engellenememiş olan bu yaralanma türü, tedavi açısından da uzun soluklu ve geniş spektrumlu bir tedaviyi gerektirdiği için, bu makalede aktarılan tecrübeçeşitliliği meslektaşlarımız açısından çok yararlı olacaktır.
Bozkurt ve ark.’nın, 52 psödoeksfoliasyon sendromlu katarakt hastasına ait kornea endoteli ve ön segment morfometrik analizinde, endotel sayısındaki düşüklüğün, eksfoliasyon varlığından çok, bu sendromu taşıyan gözlerde sıklığı artan glokom varlığına bağlılık gösterdiğine dair klinik araştırmaları, katarakt cerrahisi rutinimiz açısından önem taşımaktadır.
Adam ve ark., göz fizyolojisini oldukça etkileyen bir sistemik hastalık olan diyabetes mellitusta oküler florayı incelemişler, izole edilen bakteri sayısı bakımından diyabetikler ile non-diyabetikler benzer bulunurken, izole edilen suşların diyabetik grupta gram negatif bakteriler yönünde ağırlık kazandığını ve birden fazla bakteri türü sıklığının fazlalığını göstermişlerdir. Bu durum meslektaşlarımız tarafından, diyabetik gözlerde göziçi cerrahileri için endoftalmi proflaksisi ve kornea donörü olarak diyabetik olguların değerlendirilmesinde nondiyabetiklerden farklı yaklaşımlar gerekebileceği yönünde anlamlı bir bulgu olarak ele alınacaktır.
Yurdakul ve ark. infantil ezotropyada, simetrik cerrahi ile asimetrik cerrahinin doz-cevap sonuçlarını farklı bulmadıklarını bildirmekteler.
Erdoğan ve Uğurlu, 11 hastanın 12 gözünden oluşan bir seride sıklıkla gözden kaçan bir kapak malpozisyonu olarak “Marjinal Entropiyon” üzerinde durmuşlar, sıklıkla trikiyazis tanısı alan ancak hatalı tedaviden kaçınmak ve doğru tedavi olan kapak malpozisyonunu düzeltmeye yönelik yaklaşım için ayırıcı tanıya vurgu yapmışlardır.
Şimşek ve ark., anatomik olarak açık olmakla birlikte, işlev görmediği için epiforaya yol açan “fonksiyonel nazolakrimal kanal tıkanıklıkları”nda yaptıkları dakriosistorinostomi sonuçlarını 23 hastanın 26 gözünde, ortalama 6 yıllık takip sonunda %77 olarak vermişlerdir. Dakriosistorinostomi endikasyonu açısından tartışmalı olan bu olgu grubu, ameliyatın yüksek ve uzun dönemli başarı oranı nedeniyle, meslektaşlarımızın yaklaşımını etkileyecek gibi görünmektedir.
Bu sayının derleme türündeki yazısı, hayatın çok özel bir dönemine ait mesleki tutumumuza rehberlik edecek niteliktedir. Yenerel ve Küçümen, “Gebelik ve Göz” başlıklı derlemede, gebelikle ilişkili fizyolojik ve patolojik oküler değişiklikleri, ayrıca gebelikte ilaç kullanımı konusunu gözden geçirmektedirler.
Sundu ve ark.’nın üç olguluk eksternal oftalmomiyazis serisi, özellikle hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerde çalışan meslektaşlarımızın dağarcığında yer almaya değer bir sunum özelliğini taşımaktadır.
Şahan ve ark. ise, sivrisinekler aracılığı ile bulaşan bir flavivirus hastalığı olan Dang ateşinin endemik olduğu ülkelere seyahat etmiş hastalarda akla getirilmesi gereken nadir bir olgunun ayrıntılı sunumunu yapmışlardır.
Mangan ve ark. tarafından tiyatro sanatının sunumunda sanatsal kaygılar kadar, tıbbi önlemlerin de dikkate alınması gerektiği, aynı tiyatro gösterisi sonrası fotokeratit ile hastaneye başvuran dört çocuk hastanın öyküleri birleştirilerek ortaya konmuştur. Tiyatroda kullanılan ışık kaynaklarının ultraviyole ışını yayıyor olması nedeniyle oluştuğu düşünülen bu fotokeratit serisi, oftalmoloji camiası kadar sanat camiasının da dikkate alması gereken bir sunumdur.
Saygılarımla
Editöryel Kurul adına
Dr. Sait Eğrilmez