ÖZET
Amaç:
Juvenil oküler rozasea tarnsı koyduğumuz bir olguda tedavi yaklaşımımızı sunmak.
Olgu:
İki yıldır her iki gözünde ışıktan rahatsız olma, sulanma ve kızarıklığı olan 9 yaşındaki kız hasta, son bir aydır şikayetlerinde artış ve gözlerini rahat açamama nedeniyle kliniğimize başvurdu.
Bulgular:
Hastanın yapılan oftalmolojik muayenesinde sag göz kornea parasantralinde vaskülarize lökom, konjonktivada kızarıklık mevcuttu. Sol gözde ön kamara dardı ve periferik korneada saat 3 hizasında, irisin tıkadıgı perforasyon tespit edildi. Hastanın sol gözüne tenon içeren konjonktival yama konularak perforasyon kapatıldı. Sistemik eritromisin tedavisi ile her iki göze topikal suni gözyaşı ve steroid damla başlandı. Hastanın takiplerinde şikayetleri kayboldu ve görme keskinligi arttı.
Sonuç:
Juvenil oküler rozasea deri tutulumu olmadan çeşitli göz bulguları ile karşımıza çıkabilen çocukluk döneminin nadir hastalıklarından biridir. Topikal tedavinin yanında sistemik antibiyotik ve gerekli olgularda cerrahi ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir.
GİRİŞ
Rozasea papül, püstül, telenjiektazi ve malar eri-temle seyreden, erişkinlerin yaklaşık %10'nu etkileyen kronik inflamatuar bir cilt hastalığıdır. Alın, çene, burun ve yanaklar genellikle etkilenir. Rozasea tipik olarak 30 ile 50 yaşları arasında görülür ve cinsiyet farkı yoktur. Rozaseanm göz tutulumunu ilk kez 1864 yılmda Arlt, konjonktivit ve keratit olarak bildirmiştir (1,2). Oküler rozasea sıklıkla deri bulguları ile birliktedir ama bazen deri bulgularından önce de başlayabilir (3). Puberte öncesi dönemde akne rozasea ve buna ait göz tutulumu nadir görülmektedir. Hastalıgm spesifik tanı koydurucu özellikleri bu yaş grubunda bilinmemektedir (2).
Hastalarda en sık görülen oküler semptomlar: kaşıntı, batma, kızarıklık, yanma ve fotofobidir. En sık saptanan bulgular ise meibomit, telenjiektazi, blefarit, tekrarlayan şalazyon, episklerit, iritis, yüzeyel noktasal keratopati, korneal vaskülarizasyon, keratit ve korneal skardır (4).
OLGU SUNUMU
İki yıldır her iki gözünde ışıktan rahatsız olma, sulanma ve kızarıklıgı olan 9 yaşındaki kız hasta, son bir aydır şikayetlerinde artış ve gözlerini rahat açamama şikayeti ile klinigimize başvurdu. Hastanın yapılan oftal-molojik muayenesinde sag göz kornea parasantralinde keratit ile beraber vaskülarize lökom ve konjonktivada kızarıklık mevcuttu (Resim 1). Sol gözde ön kamara dardı ve periferik korneada saat 3 hizasında irisin tıkadıgı perforasyon tespit edildi (Resim 2). Her iki gözde görme keskinligi 4 metreden parmak sayma düzeyindeydi. Hastaya bu bulgularla juvenil oküler rozasea ön tanısı konuldu. Hastanın sol gözüne acil şartlarda tenon içeren konjonktival yama konularak perforasyon kapatıldı. Sis-temik eritromisin tedavisi bir yıla tamamlanmak üzere 750 mg/gün (20 mg/kg/gün) başlandı. Her iki göze topikal suni gözyaşı (Sodyum Karboksimetilsellüloz 5x1) ve steroidli damla (%1 Prednizolon Asetat 4x1) verilerek hasta kontrollere çağrıldı. Hastanın takiplerinde şikayetleri geriledi ve herhangi bir nükse rastlanılmadı; en son 12. ay muayenesinde görme keskinligi sagda 10/10 ve solda 4/10 seviyesine yükseldi (Resim 3-4).
TARTIŞMA
Akne rozasea, göz tutulumu olan ve oldukça yaygm bir cilt hastalıgıdır. Çene, alm ve boyunda kızarıklık, pa-pül, püstül, telenjiektazi, sebase gland hipertrofisi ve ri-nofima olabilir. Bulgular alkol, depresyon, sıcak, soguk ve güneş ışıgına maruz kalmakla artabilir (5).
Rozaseada göz tutulumu yaygm olup olgularm %50-65' inde gözlenmektedir (6). Oküler rozasea semptomları arasında kuru göz, agrılı-kırmızı kapaklar, kirpik kaybı, ışık hassasiyeti, görme kaybı ve konjonktivit olabilir. Korneal tutulum sonucu vaskülarizasyon, ülseras-yon, stromal opasifikasyonlar, infiltrasyon, skar ve hatta perforasyonlar görülebilir. Kuru göz sendromu, herpes simpleks keratiti, vernal konjonktivit ve infeksiyöz kera-tit gibi durumların ayırıcı tanısında oküler rozasea ile ilişkili konjonktivit, keratit, blefarit ve şalazyonun göz önünde tutulması gerekir. Yanlış tanı konulması tedavi yaklaşımında hatalara ve gecikmelere neden olmakta ve görmeyi tehdit edebilecek ciddi komplikasyonlara yol açabilmektedir.
İleri yaşlarda oküler tutulumun görülme sıklıgı artarken, pediatrik dönemde ise oldukça nadir görülmektedir (7). Pediatrik oküler rozasea olgularım görme kaybına neden olabilen korneal perforasyon, skar oluşumu ve periferal vaskülarizasyon gelişmeden tedavi etmek çok önemlidir (2). Tek taraflı oküler tutulum nadirdir. Nazir ve arkadaşları 6 pediatrik oküler rozasea olgusunda bir (8), Jenkins ve arkadaşları 49 erişkin hastada bir tane tek taraflı tutulum bildirmişlerdir (9).
Oküler rozasea tedavisinde topikal tedavinin yanı sıra sistemik tetrasiklin de kullanılmaktadır (9). Tetra-siklin grubu ilaçlarm rozasea tedavisindeki etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir ancak gerçek anlamda bakteri ölümü olmadan sebase gland sekresyonu ve bakteriler arasında etkileşim ile etki ettigi düşünülmektedir. Dokuz yaş altı çocuklarda tetrasiklin kullanımı, kemiklerde birikime ve diş renginde degişiklige neden oldugundan bu yaş grubunda eritromisin kullanılması önerilmektedir (5). Pediatri klinigi ile konsültasyon sonucu olgumuza eritromisin 750 mg/gün dozunda, oral olarak başlandı. İlaç karacigerde metabolize edildigi için periyodik olarak karaciger fonksiyon testleri yapıldı ve 9. ay takiplerine kadar herhangi bir problem ile karşılaşılmadı.
Korneada perforasyon gelişen olgularda çeşitli yama greft uygulamaları (amniotik zar, korneal-skleral yama, konjonktiva transplantasyonu) yapılmaktadır. Korneal perforasyon gelişen olgumuzda, diger yama greft materyalleri o dönemde elimizde mevcut olmadı-gmdan acil şartlarda tenon içeren konjonktiva grefti uygulanmasına karar verildi.
Juvenil oküler rozasea deri tutulumu olmadan çeşitli göz bulguları ile karşımıza çıkabilen çocukluk döneminin nadir hastalıklarından biridir. Erken tanı konulması ile vaskülarizasyon, skar oluşumu hatta perforasyon gibi ciddi komplikasyonlar önlenebilmekte ve topikal tedavinin yanında sistemik antibiotik tedavisi ve gerekli olgularda cerrahi ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir.